Değişenler ve baki kalanlar
"Bu dönemde birbirimize destek olabilmek hem de yaşadığımız aksaklıklarla birlikte “eşit bir eğitim” talebini birlikte dillendirebilmek adına birlikteliklerimizi güçlendirmek önem taşıyor."
ODTÜ'den bir öğrenci
Koronavirüs salgınıyla birlikte hayatlarımızda birçok değişiklik yaşandı. Bir kısmımız memleketlerine döndü, bir kısmımız evlerinde ya da yurtlarda kalmaya devam ediyor. Ancak hepimizin kafasında çeşitli sorular varlığını koruyor. Üniversitelerin üç hafta tatil edildiği duyurulduğunda ‘online/uzaktan eğitim’ olmayacağı bildirilmesine rağmen bir hafta sonrasında YÖK’ün yaptığı açıklama ile üniversitelerde uzaktan eğitim süreci başlamış oldu. Tabi salgının boyutunu bilemediğimizden ders materyallerinin bir kısmını yanına almadan evlerine dönen arkadaşlarımız oldu. Bunun dışında da birçok teknik aksaklık ile karşı karşıya kaldık. Bilgisayarı olmayan, internet erişimi olmayan/sınırlı olan, gerekli ders materyallerine sahip olmayan öğrencilerin mağduriyetlerinin giderilmesi adına çeşitli bireysel ya da fakülte özelinde kampanyalar başlatıldı. Ancak bu kampanyaların tüm öğrencilere ulaşıp ulaşmadığı, bu eşitsizliği giderip gidermediği hala bir soru işareti. Aynı zamanda hem öğretim elemanlarının hem de öğrencilerin bu süreçten psikolojik olarak nasıl etkilendiği de bu süreçte devre dışı bırakılan konulardan birisi. YÖK dönem dondurma gibi bir seçenek getirdi. Fakat gerek bağlayan dersler gerek burslar sebebiyle ve tabi okulu uzatmamak için de öğrencilerin çok sıcak bak(a)madığını söylemek gerek. Bu noktada Koç, Boğaziçi, Bilkent gibi üniversitelerin geçtiği yeni notlandırma sistemi öğrenciler arasında bir gündem oluşturdu. Bu doğrultuda öğrencilere harf notu ya da geçti/kaldı sistemi arasında bir seçenek sunulmasını isteyen çok sayıda öğrenci olduğunu söyleyebiliriz. Notlandırmaya ek olarak öğrencilerin bu dönemdeki derslerden bütün bu sebeplerden ötürü nasıl verim alacağı da önemli bir noktada. Aynı zamanda bu dönem okulun çeşitli yerlerinde işe giren öğrenciler paralarını alamadıkları için, bazı öğrenciler burslarını alamadığı için, bazıları ise ailelerinin ekonomik durumu sebebiyle kaygılar yaşıyor. Bu kaygıları dindirmek için henüz bir adım atılmış değil.
CEVAPLANMAYAN SORULARLA DOLUYUZ
Tabi bu dönemin nasıl işleneceğine, sınavların nasıl yapılacağına, bu eşitsizliğin nasıl giderileceğine dair sorular hala cevaplanmış değil. Ancak sadece bu dönem değil ilerleyen dönemlerde de sorunlarla boğuşacağımız bugünden aşikar. Bu sorunlar öğrenciler arasında çeşitli farklılıklar gösterebiliyor. Yaz okulunda ders açılıp açılmayacağı konusu neredeyse tüm öğrenciler arasında bir tartışma konusu. Yaz okulunda aldığı dersle birlikte mezun olacak ya da kendini bu yaz okuluna göre planlamış olan öğrenciler yetkililerden bir açıklama bulamıyor. Bununla birlikte uygulamalı derslerin yazın yapılacağı söyleniyor. Ama yaz okuluyla birlikte mi olacak yoksa ayrıca mı olacak konusunda bir bilgilendirme yok. Salgın sebebiyle sarkan başvurular konusu da bir soru işareti. Staj, yüksek lisans ya da iş başvurusunda bulunacak olan öğrenciler ne yapacaklarını bilmiyorlar. Bu noktada gelecek planlarının sarktığını söylemek mümkün.
Bir diğer kaygı ise hayatın nasıl normale döneceği sorusu. Salgından sonra ülkeler ne gibi politikalar izleyecekler, öğrenciler bu dönemi nasıl atlatacak, ülkenin durumu nasıl olacak gibi birçok soru beraberinde “salgından sonra nasıl iş bulacağız?”ı getiriyor.
Tüm bu kaygılar aslında Koronavirüsle birlikte “değişen” hayatlarımızın içerisinde yaşadığımız “gelecek kaygısı”nın baki kaldığını gösteriyor. Bu noktada hem bu dönemde birbirimize destek olabilmek hem de yaşadığımız aksaklıklarla birlikte “eşit bir eğitim” talebini birlikte dillendirebilmek adına birlikteliklerimizi güçlendirmek önem taşıyor.
Evrensel'i Takip Et