14 Nisan 2020 20:01

Evde kal demek yetmiyor!

Birçok örneğini verebileceğimiz olumsuz koşulların halk üzerindeki etkisi, kapitalizmin koronavirüsünden daha tehlikeli bir virüs olduğunu bize açıkça gösteriyor.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

Can BULUT

Elazığ

Koronavirüsün ülkemizde her gün biraz daha fazla yayıldığı ve can aldığı bu günlerde halkı tehdit eden tek şeyin virüs olmadığını net bir şekilde görebiliyoruz. Sadece belirli yaş aralıklarının sokağa çıkmasının sınırlanması, işçilere ücretli izin haklarının tanınmaması, genç işçilerin sokağa çıkma yasağına rağmen patronların çıkarları için belge ile çalıştırılmaya devam edilmesi gibi daha birçok örneğini verebileceğimiz olumsuz koşulların halk üzerindeki etkisi, kapitalizmin koronavirüsünden daha tehlikeli bir virüs olduğunu bize açıkça gösteriyor. Biz de Elazığ’da lise okuyan Mustafa Ertürk arkadaşımızla bu süreci tartıştık.

“ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMASI GEREKEN DEVLETİN TA KENDİSİDİR!”

“Yaşadığımız ülkede hayatın eskiye nazaran daha iyiye gittiği iddia ediliyorken aksine hayat daha da zorlaştı” diyen Mustafa, “Ekonomimizin iyi olmasına en çok ihtiyaç duyduğumuz bu dönemde olması gereken ekonomiye sahip olmadığımız için halk daha çok yıpranıyor ve tedirgin oluyor.” diye belirtti. Her fırsatta ekonominin halka gayet iyiymiş gibi lanse edildiğini fakat koronavirüsün de gelmesiyle birlikte durumun ne kadar kötü olduğunun açığa çıktığını söyleyen Mustafa, “Koronavirüsü yenmek istiyorsak bunu başta devlet olmak üzere hep birlikte yapabiliriz. Diğer ülkelerde devletler önemli bütçeler ayırıp halkın mahrumiyetini gideriyor kısacası bu hastalıkla mücadele ederken elini taşın altına koyması gereken ilk taraf halk değil, devletin ta kendisidir. İktidardaki siyasilerin sıkça bahsettiği sosyal hukuk devleti olgusu eğer ülkemiz için geçerliyse 14 milyar bütçeye sahipken halktan yardım isteyerek bu işi başaramayacağımız bilinmelidir. Çünkü burada tüm sorumluluk devlettedir. Eğer gerçekten ekonomimiz o kadar iyiyse bu durumdan neden halktan bağış toplanarak sıyrılmaya çalışılıyor?​”

“BAŞKA ÇARELERİ YOK”

Ülkemizde TÜİK verilerine göre yaklaşık 2 milyon genç işçinin olduğunu belirten Mustafa, “Simit satanı sanayide çalışanı vb. oldukça fazla bir çocuk çalışan nüfusu var. Bunun sebebi ise ailelerinin gelir yetersizliğidir. Annesi babası işsiz ya da çalışamaz durumda olan, çalışıyorsa da kazandığı para yetmediği için çocukların hayatta çalışmaktan, küçük yaşta ekmek parası kazanmaktan başka hiçbir çareleri yok aslında.” diyerek çocukların neden çalışmak zorunda kaldığını dile getiriyor. “Evine ekmek götürmek zorunda olan oyun ve ders çağındaki her çocuğun hayatını elinden alan bir adalet sistemi kadar kötü daha çok az şey vardır.” diye ekliyor. “Eğer 20 yaş altı bir yasak getirdiyseniz bu durumda destekleyici politikalar şarttır. En başta genç işçi ve meslek liseli arkadaşlarımızın ve diğer zorunlu işlerde çalışmayan tüm işçi-emekçilerin, şirketlerin kar hırslarına kurban gitmemesi için üretim durdurulup, ücretli izin verilmelidir.” diyerek işçilerin haklarının göz ardı edilmemesinin gerekliliğini vurguladı.

ÖNCEKİ HABER

İsviçre DİDF: Basın üzerindeki baskıları durdurun

SONRAKİ HABER

Avrupa’da tünelin ucunda ışık göründü mü?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa