Yeni ama başka yerden bir polisiye: “Alef”
Genç Hayat'ın bu sayısında çekimleri İstanbul Üniversitesi'nde vize haftası yapılırken öğrencilerin sitem ettiği, yeni dizi Alef'i işliyoruz.
wallpaper
Armanç YILMAZ
İstanbul Üniversitesi
Blutv ve Fx ortak yapımı olan 10 Nisan günü itibariyle ilk iki bölümünün yayınlandığı Alef dizisi, başrollerinde Ahmet Mümtaz Taylan, Kenan İmirzalıoğlu ve Melisa Sözen’in olduğu, çekimlerine Ekim ayında başlanan suç, gizem ve polisiye dizisi olarak karşımıza çıkıyor. Çekimlerinin bir kısmının İstanbul Üniversitesi merkez kampüsünde, vize haftasında yapılması sebebiyle kütüphaneleri kullanamayan ve mağdur olan arkadaşlarımız adına yapımcılara ve üniversite yönetimine öfkeliyiz; onu da buradan belirtmiş olalım öncelikle. Dizinin teknik yönlerinden söz edecek olursak, sinematografik olarak Türk dizi sektörünün aksine çok başarılı bir iş çıkarıldığını görebilmek mümkün. Senaryoya uygun olarak oluşturulan kasvetli havayı, kadraj açılarını, plan geçişlerini, ışığı, ses efektlerini genel olarak başarılı buldum. İstanbul'un yağmurlu iç karartan günlerini çok başarılı bir şekilde yansıtabilmiş yönetmen. Bunun yanı sıra tercih edilen mekanlar ciddi anlamda diziye farklı bir hava katmış.
KARAKTERLERE ODAKLANMAK...
Alışılagelmiş kalıpların dışına çıkmaya çalışılmış fakat dizi sektöründeki klişelerden birkaçını görmek yine de mümkün. Diyaloglar tatmin etmese de kötü denemez nitelikte. İşlenen cinayetleri açığa çıkarmaya çalışan iki polis olarak görüyoruz Ahmet Mümtaz ve Kenan İmirzalıoğlu'nu. Dizide Settar karakterini canlandıran Ahmet Mümtaz, belki de Türk dizi sektörünün klişesi haline gelmiş, ağzı bozuk, ev içinde sorunları olan, cinsiyetçi küfürler ile savcıya bile gider yapan bir komiser olarak karşımıza çıkıyor. Kenan İmirzalıoğlu’nu Kemal karakteri ile alıştığımızın dışında, Londra’da büyümüş sakin bir karakter olarak, Melisa Sözen’i ise Yaşar isimli bir akademisyen olarak görüyoruz. Dizide toplumsal olaylar ışığında şekillenen konular etrafında bir senaryo oluşturulduğunu, bunu senaryoya uyarlarken mistik ve tasavvufi bir hava verildiği göze çarpıyor. Süre bakımından değerlendirdiğimizde, kısa süre içinde senaryoya bağlantılı bir şekilde birçok temel soruna değinmekte olduğunu görebiliyoruz. Tabi burada değinmekten kastımız birebir ele almak olmasa da diyaloglar içerisinde görebiliyoruz. İşsizlik/atanamama sorununa değinilen noktalar, Suriyeli mülteciler üzerinden ırkçı söylemler görmek hatta dizide mutezile (İslam'da ayrılanlar olarak bilinir) kavramına rastlamak bile mümkün. Bir diğer önemli nokta olabileceğini düşündüğüm nokta ise cinayete kurban giden kişilerin cinayetlerinin incelenmesinde sınıf farklılıklarından dolayı farklı bir şekilde ele alınması. Bireylerin hayatını istediği şekilde yaşama hakkı, kimi durumlarda toplumda ayıplanan, değersizleştirilen, utanç kaynağı olarak lanse edildiği toplumsal bir baskıdan söz ediyorsak, kimi kimsesi olmadığı düşünülen bir transseksüel birey ve arkasında devlet yetkililerinin olduğu bir yazarın kıymeti hiç aynı olabilir mi devletin kademelerinde? Elbette aynı olmadığı gerçeğini hepimiz biliyoruz. Özellikle dizide empati yapmaktan yoksun, çalışma arkadaşlarına aşağılayıcı ifadeler kullanan emniyet müdürünün, Türkiye'nin her yerinde rast geldiğimiz, bakan telefonlarından korkan bu tarz kişilerin karar verici olduğunu varsayarsak aynı olması imkânsız diyebiliriz.
GELECEK BÖLÜMLER İÇİN BEKLENTİ...
Dizinin sınıf farklılıklarının keskinleştiği bu dönemde, böylesi ciddi problemleri yansıtmaya çalışmış olması iyi bir nokta. Elbette bu iyi noktayı belirtirken bir şeyi unutmamak gerek; toplumda yaşanan olaylar için farkındalık yaratmak istemek, günümüz toplumsal baskısı ve sansürünü göz önünde bulundurduğumuzda cesaret ister. Baskıların üst düzeyde olduğu bir ülkede çıtayı çok yüksek tutup hayal kırıklığına uğramamak gerekir. Dizi LGBT konusunu merkezine tasavvuf ile alacakmış gibi bir hava yarattı ilk iki bölümde. Önümüzdeki bölümlerde bu konuyu hangi şekilde ele alacakları büyük merak konusu. Homofobik yaklaşımlara karşı bir mücadeleye mi şahit olacağız yoksa dizinin kendisi mi homofobik yaklaşımlar sergileyecek? Bekleyip göreceğiz.