Evrimsel tıp
“Evrimin ışığı olmaksızın biyolojide hiçbir şeyin anlamı yoktur.”
wallpaperflare
Gökdeniz YENİAY
Dokuz Eylül Üniversitesi
“Evrimin ışığı olmaksızın biyolojide hiçbir şeyin anlamı yoktur.”
Theodosius DOBZHANSKY
Tıp bilimi, insanı ve onun hastalıklarını inceler. İnsan ve ilişki içerisinde bulunduğu canlılar biyolojinin kapsamındadır. Bu nedenle, biliyoruz ki tıp biliminin ilgili olduğu alanlardan en başta geleni biyolojidir. Evrimsel Tıp, en genel tanımı ile sağlık ve hastalığı Evrimsel Biyoloji kullanılarak anlaşılması bilimidir. Yüzyıllardır (ve hatta bin yıllardır) süregelen mekanistik ve kalıplara bindirilmiş tıp bilimine dinamik ve yepyeni bir pencereden, son derece etkili bir şekilde bakılabilmesini sağlamıştır. Sadece tıp bilimine yeni ufuklar açmakla kalmamış tıp eğitiminde de molekülden organizmaya bakışı bütünleştirmiş ve güçlendirmiştir. Böylece anlaşılmada ve kalıcılık sağlamada kolaylık sağlamaktadır.
TIP İNCELEDİĞİ CANLININ NE KADAR FARKINDA?
Tıp bilimi her ne kadar temelde canlı olarak, ele aldığı homo sapiens’i incelese de farkında olmadan, yaklaşık 3,5 milyar yıl önce başlayan canlılık serüvenindeki atalarımızı da inceler. Çünkü bu atalarımızdan küçük-büyük izler taşıyoruz. Evrim amaca yönelik hareket etmez ve elinde olanı kullanır. Ne sıfırdan bir canlı meydana getirebilir ne de istekte bulunup değişim yaratabilir. Buradan bakıldığında evrim bir “yama makinesi” olarak görülmelidir.
Temelde evrim belirli tür gruplarının yani popülasyonların içerisinde, farklı mekanizmalar ile oluşan çeşitliliğin uyum başarısı yüksek olanının seçilime uğraması ile gerçekleşen süreçtir. Bu süreçte bazı özellikler ön plana çıkarken bazı diğer özellikler yitirilir. İşte buna takas ilkesi denir. Takas ilkesiyle evrimleşen bireylerin bazı özelliklerinin iyileşirken, bazı diğerlerinin kötüleşmesine ise uzlaşı denir. Bu uzlaşı örneklerini adeta bir evrim tarihi atlası olan vücudumuzda da görmek mümkün. Gelin bunlara birkaç örnekle bir bakış atalım.
KİMİ YAPILARA YENİ GÖREV, KİMİ YAPILARDA KÖRELME
Akciğerlerimiz sudan karaya çıkan ilkin balıkların bağırsaklarındaki hava keselerinden köken almıştır. Balıklarda testisler göğüste kalbin hemen yanında yer alır. Bu soğuk kanlı balıksı atalarımız için gayet mantıklıdır, ama karada yaşamaya gelindiğinde o sıcakta testisler çalışamaz. Bizler gibi diğer memelilerde ise testisler vücut dışında bulunur. Evrimsel süreçte gerçekleşmiş olan bu dışarı çıkışı, bizlere adeta evrimi gelişimsel olarak inceleyebildiğimiz bir laboratuvar sağlayan embriyolojiyi kullanarak yapabiliriz. Anne karnında göğüs bölgesinde bulunan testisler gelişimin 3. ayı civarında aşağıya hareket ederler bu hareket sırasında vücut duvarlarında boşluklar oluşur. Bu boşluklardan temelde bağırsak gibi farklı yapıların geçmesiyle çeşitli fıtıklar meydana gelir.
Her 3500 yeni doğanda görülen trakeo-özofageal fistül hastalığı, soluk borumuz ile yemek borumuzun birbirine olan yakınlığı sebebiyle farklı kaynaşması nedeniyle meydana gelir. Ayağımızda bulunan plantaris kası hayvanlar tarafından nesneleri kavrama amacıyla kullanılıyor. İnsanlarda ise ayak bir şeyleri kavrayamayacak şekilde evrimleşmiştir. Vücudun herhangi bir yerinde dokuya ihtiyaç olduğunda bu kas buradan alınabilir. Ayrıca, insanların %9’u bu kas olmadan doğar. Plantaris kasında gördüğümüz bu değişimi kulaklardaki auricularis kasları, apandis, kuyruk sokumu kemikleri (coccyx), 20 yaş dişleri gibi örneklerde de görürüz. Bunlara körelmiş organlar denir. Körelmiş organlar bahsettiğimiz uzlaşıya iyi örneklerdir. Kimi yapılar kendilerine yeni görevler edinirken, kimi bazıları da körelme yolunda ilerlerler.
Evrimsel tıp, anatomik ve fizyolojik yapıların işlevselliğinde ortaya çıkan aksaklıkların nedenini insanı şekillendiren uzak geçmişimizdeki evrimsel mekanizmalar üzerinden sorgular. Hastalık tanımı ve neye hastalık deyip diyemeyeceğimiz günden güne değişti bu günlerde evrimsel tıp klasik tıp anlayışının sorduğu “Nasıl?” sorusu yerine, “Neden?” sorusunu sorarak yanıt arar. Hastalıkların, sorunların nihai nedenine inmek istiyorsak, her bir organı, sistemi evrimsel perspektiften “Temelde amacı neydi?” gibi sorularla irdelemeliyiz. Sonuçta, önceki bölümde de bahsettiğimiz üzere hepimiz birbirimizden izler taşıyoruz çünkü hepimiz ortak köken ağacını oluşturan dallardaki yapraklarız.
GÜÇLER SAVAŞI VE HASTALIKLARA TEPKİLERİMİZİN ANLAŞILMASI ALANINDA EVRİMSEL TIP
Evrimsel bakış açısının temelde bize kattığı bu bütünleyici kavrayışı uzlaşı örneklerinde görebileceğimiz gibi farklı alanlarda da görebiliriz.
Patojen yani hastalık yapıcı mikroorganizmalarla olan savaşımızda, antibiyotik direncinin ve bu patojenlerin geliştirdikleri hastalık yapıcı (virülans) faktörlerin anlaşılması bizlere güç katmıştır ve katmaktadır. Bu patojenlerin, farklı etkilere verdiği tepkileri ve anlamakta zorlandığımız hızlı değişimlerini evrimsel biyoloji sayesinde anlayabiliyoruz. İçinde bulunduğumuz Covid-19 pandemisi de bu savaşın ciddiyetini ve bu alandaki çabanın önemini ortaya koymaktadır. Hastalıklara karşı savunma mekanizmalarımızın (hapşırma, öksürme, ateş yükselmesi, halsizlik, ağrı gibi) evrimsel perspektiften açıklanması ise hastalıkların anlaşılmasında, geliştirilen tedavi yöntemlerinde ve tedavinin uygulanmasında bizlere yeni yöntemler kazandırmıştır. Evrimsel biyolojinin patojenlerle olan savaşımıza ve savunma mekanizmalarımızın anlaşılmasına katkıları daha detaylı ele alınabilir konulardır, fikir vermesi açısından burada değinmek istedik.
Kısaca bahsetmeye çalıştığımız bilimin gidişatını değiştiren evrimsel tıp, bize yeni ufuklar açmıştır. Her bilim dalından insanın evrimi anlaması gerektiği gibi kaçınılmaz olarak hekim, tıp alanındaki diğer çalışanların ve tıp eğitimi alan öğrencilerin de anlaması şarttır. İnsana ve hastalıklarına evrimsel biyoloji perspektifinden bütüncül bir bakışla baktığımızda çözümlerin ve kavrayışın ne kadar kolaylaştığına hep beraber tanık olduk ve olmaya devam ediyoruz. Tekrar edebiliriz ki: “Evrimin ışığı olmaksızın tıpta hiçbir şeyin anlamı yoktur.”
KAYNAKÇA:
Haz. Bakırcı Çağrı Mert, Evrenin Karanlığında Evrimin Işığı, Muaf Kitap, Nisan 2017
Your Inner Fish (İçimizdeki Balık) Belgeseli, Neil Shubin