8 Kasım 2012 15:02
Nazife YAŞAR

EĞİŞEN SADECE YILDIZ SAYISI

Sultan abla 3 yıldır temizlikçi olarak çalışıyor, daha önce de başka bir otelde bulaşıkçılık yapmış. Aradaki tek fark çalıştığı otelin yıldız sayısı. Önceki 5 yıldızlıydı, şimdiki 3 ... Ne iş yükü ne de aldığı ücrete etkisi olmuş bu yıldızların. Sultan abla “bulaşıkçılığa başlamadan önce ev hanımıydım. Köydeyken, yazın tütünde, kışın zeytinde, çalışırdım; yemekti, bulaşıktı bildiğin işler. Bu sene de köye bamya ektim, köyde de olsa şehirde de olsa çalışmadan olmuyor yaşamak zorundayız sonuçta”  diye anlatıyor. Ona göre öyle kayda değer bir yaşamı yoktu. Hayatı herkesinki gibiydi işte; inişler çıkışlar, üzüntüler sevinçler arasında geçiyordu. Biraz kendinden bahseder misin dediğimde Sultan abla başlıyor anlatmaya: “Beş kardeşdik biz, babamı küçük yaşta trafik kazasında kaybettik. Annem tek başına büyüttü bizi, kolay mıydı öyle beş çocukla yalnız kalmak, kız çocuklarının okumasının zor olduğu dönemlerdi, baba yok, köyün yolu yok, bir de üstüne yokluk... Köyde yol olmadığı için abimler okurken yurtta kaldılar. Ama biz kız çocuğuyduk ve yurtta kalamazdık bu yüzden de göndermediler okula. Ben ilkokulu bitirebildim sadece. Kafam çok çalışırdı, öğretmenim anneme çok yalvardı yardımcı olalım okusun diye...” devamı gelmeyen cümlenin sonunda gözündeki ışık birden kayboluveriyor, sesi düşüyor Sultan ablanın. “Eskiden çok güven yoktu, hem çocukların istediğinin bir hükmü de yoktu, olsa bile kim bilir, çaresizlik işte... Şimdi çocuklar gitmek istediklerinde gidiyor okula.”

EL KAPILARI

“Benim köyüm Ayvalık Çamoba Köyü, eşimin köyü Ayvalık Türközü köyü birbirine çok yakın köyler. Tütün ekmeye gelip giderken tanıştık. Tarlalar da yakındı zaten birbirine...” Tarlada çalıştığı günleri soruyorum Sultan ablaya ne fark vardı tarlada çalışmakla otelde  çalışmak arasında? “Başkasının tarlasında çalışmıyorduk, kendi tarlamızda çalışıyorduk. Tütün ekiyorduk. El işinde çalışmak zordur kendi işin olunca bir başka. O zamanlar tütünde iyi para vardı, iyi kazanıyorduk ama devlet önce tütün ekmeyi bıraktırdı önce kota uygulaması getirdi. 1 ton tütün yapıyorsun, devlet yaptığın tütünün yarısını bile almıyor, elinde kalanı da mecburen ucuza tüccara veriyorsun; aldığın para da bir derdine derman olmuyor. Kotaydı yasaklamaydı derken herkes bıraktı tütünü. Tütün olmayınca da köyde kimisi bamya ekti kimisi de başka yerlere el kapısına işe gitti. Bizim hayvanımız da yoktu hayvancılık da yapamazdık. İş yok güvence yok  Eşim sigortalı bir iş bulunca geldik buralara ‘el’ dediğimiz kapılara.  En azından sigortamız var... Kışın iş olmaz, otel kapalı olur. İşte o vakit gider köyümde 2 ay kalırım.” Oteldeki işini, bir gününün nasıl geçtiğini soruyorum Sultan ablaya. Yüzüne yerleşen ‘başka çare mi var’ ifadesiyle başlıyor anlatmaya: “Sabah 8’de başlıyorum işe, katları, odaları kısacası tüm oteli temizliyorum akşamın 5’ine kadar. Balıkesir’den tanıdığım bir kadın 4 gün burada kaldı ama hiç karşılaşmadık. Tam çıkacağı gün karşılaştık. Müşterilerin iyisi çok ama bazen anlayışsız olanlar da olmuyor değil. Burası öyle çok lüks bir otel değil. İnsanlar bazen bir değişik olabiliyor. Daha lüks yer mi arıyor ne? Koridoru süpürürken ‘gürültü yapma’ diye kovalayanlar da oluyor. Şimdilik bir sıkıntı yok. Yuvarlanıp gidiyoruz, Asgari ücret alıyoruz, sezonluk alıyoruz alacağımızı. 4 ay çalışıyoruz ama sigortamız 3 ay ödeniyor. Kışın da işte, Aralık-Ocak aylarında zeytin topluyoruz. O da mahsule göre 3-4 ay sürüyor.” Bir kızı var Sultan ablanın bir de torunu. “Biz beş kardeştik çok sefillik çok yoksulluk gördük, çocuklar görmesin istedik bizim yaşadıklarımızı o yüzden de bir çocukla kaldık. Kızım Burhaniye’de ebe” diyor Sultan Abla kızının okutmanın verdiği gururla. “Başbakan üç çocuk diyor, ama zor bu zamanda bırak üç çocuğu birini bile okutmak çok zor. Hem 3 çocuğum olsaydı kızımı okutamazdım. Bakamayacağım çocuğu yapmadım bakabildiğim kadar... Kızımı büyütürken çok zorlandık, benim de eşimin de anne ve babasından bir şey kalmadı.”

Burda erkekler diğer yerlere göre daha anlayışlı, Eşime, ‘kızıma gidiyorum’ der giderim. Çalıştığımız için söz hakkımızda oluyor İstediğimizi daha raha alıyoruz, koca eline baktığında bunu alayım demeye yüzün olmuyor. Eşiyle tarlaya giderken tanıştığını söylemişti Sultan abla peki severek mi evlendin diyorum, gülüyor önce 16 yaşında çocuktum daha, tütünde tanıştık 2-3 ay konuştuk, istediler annemler de verdi. Memnunum eşimden, evde yardımcı olur bana, bana bir şey olursa bakar bana,ona bir şey olursa ben bakarım ona. Çok şükür aylığı da var geçinip gidiyoruz. Hayalleri neydi peki Sultan ablanın, böyle bir otelde tatil yapmak istermiydi? Yok, öyle lüks otellerde kalmak tatil yapmak yokmuş hayallerinde, daha mütevazı onunki: “Bizim buraların dışına hiç çıkmadım. Ayvalık, Balıkesir, Burhaniye... Bu sene daha denize ayağımı bile sokmadım çalışmaktan. Geçen sene eşimle 2 kere gidebildim. Kızımla, eşimle gezmek en büyük özlemim.”

Dergimizi pdf formatında görüntülemek için tıklayın

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Yüksek voltajlı teşvik

Yüksek voltajlı teşvik

Erdoğan-Şimşek programıyla emekçilerin bir ayı daha gıdaya gelen yüksek zamlar ve eriyen ücretlerle geçti. Özelleştirmelerle ihya edilen sermaye gruplarına ise sadece bir ayda ‘üretmedikleri elektrik’ için 1 milyar lira teşvik verildi. Sanayi patronları da çalıştırdıkları her kadın işçi için devletten artık daha fazla teşvik alacak.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi