Neoliberalizm sınıfta mı kaldı?
Kamu politikasız herhangi bir sistem karşısında bağışıklığı olmayan hasta gibi liberalizm. Neoliberalizmin sınıfta kaldığı ilk olay değil ve son olay da olmayacak bugünkü yaşadıklarımız.

Fotoğraf: cleanpng
Metin SEVİM
Hacettepe Üniversitesi
Salgınla birlikte birçok alanda politikalar değiştiriliyor ya da yeni politikalar açıklanıyor. Geçtiğimiz günlerde açıklanan “Ekonomik İstikrar Kalkanı” paketine dair Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve Toplumsal Araştırmalar Topluluğundan Çağatay ile birlikte bu paket ile ne amaçlandığı ne gibi önlemler alınması gerektiği üzerine konuştuk.
BURJUVAZİNİN DERTLERİ Mİ İŞÇİNİN DERTLERİ Mİ ÖNCELİKLİ
Geçtiğimiz günlerde “Ekonomik ve sosyal hayata yönelik 100 milyarlık destek paketi” açıklandı. Bu paket içerisinde gerçekten işçiyi ve emekçiyi geniş bir şekilde kapsayacak mı? Bu pakete dair düşüncelerin neler?
Öncelikle paketin içeriğine kısaca göz atarak bütçelerin boyutlarını da sorgulayarak işçi-emekçi sınıf için kabaca ne kadarlık kısmı 100 milyar içinde diye soralım. THY için destekler, iç ulaşım için KDV'nin düşmesi, KOBİ’lere kredi desteği, konut kredisi için peşinatın oransal indirimi vs. gibi başlıklar bu 15 maddelik iş için kalabalık oluşturan maddeler. Bunların gerçekten de işçi sınıfı için bir anlam ifade etmediğini söyleyebiliriz. İşçiler için neler var diye tekrardan dönersek; asgari ücret desteği, ihtiyaç sahiplerine 2 MİLYARLIK bütçe, kısa çalışma uygulaması. Yalnızca bu üç madde karşımıza çıkıyor. 100 milyarlık destekten toplamda 5-6 milyarlık bir kısmı işçiler-emekçiler için ayrılmış gözüküyor. Çok kaba analiz gibi gözükebilir fakat örneğin kısa çalışma işinde emekçiler çalışacakları saatin 1/3'ü kadar çalışacak ancak brüt kazançlarının %60'ı ödenecek. Yani basit matematikle konuşacak olursak %66 kadar üretim yapacak ancak %60 kadarı ödenecek. Bu sağlık krizinde bile işçi sömürülmeye ve üzerine yük bindirilmeye devam ediyor. Paketin kalanına göz atacak olursak krediler erteleniyor, konaklama vergisi erteleniyor. Yani hala orta üst sınıfın dertlerini çözmeye girişip emekçi sınıf göz ardı ediliyor. Her sabah otobüste ve metrobüste insanlar ölüme birer ikişer terk ediliyor ve kesinlikle yanlarında bir devlet göremiyorlar. Belediyelerin aldıkları birer ikişer önlem de yaraya merhem olacak gibi gözükmüyor. Zira geçenlerde Ankara Belediyesi’nin açıklamış olduğu yardım için telefonla belediyeyi aradığımda hatta bekleyen kişi sayısı 100 kişiden fazlaydı. Ancak zamanı birazcık ileri alıp düşünürsek örneğin bugün yarın erken seçim gibi bir şey bekliyor olsaydı geniş halk kitlelerine geniş yardım paketleri olacağı aşikâr olurdu. Bu da iktidarın ve siyasal-ekonomik sistemin ne kadar da içinin boşaltıldığını, yönetilenler ile yöneticiler arasındaki ilişkinin ne kadar düşüncesizce inşa edildiğini gösteriyor.
Türkiye'nin 100 milyar açıkladığı asıl olarak neyi hedefliyor. -Kısa çalışma ödeneğinin ücretli izin yoluyla işçilere ayda 1170 TL reva görüldü. Bu yeterli mi? devlet salgına karşı mücadelede halkın ekonomik koşullarını nasıl iyileştirmeli?
İyileştirmenin çözümü açık. Acilen varlık vergisi gibi bir şeyin getirilmesi gerek. Sistem hala old school yöntemlerle idare edilmeye çalışılıyor ve zaten tekrar tekrar mağlup sistemin Türkiye'deki maskesi de düştü. En ağır aksak yöntemlerle burjuvayı ayakta tutmaya çalışıyorlar ama görüldüğü gibi halk tedirgin ve panik içinde. Helikopter parasını da kimsenin istediği yok. Yalnızca devletten beklenen adaleti tesis etmesi ve eğer bu şekilde devam ederlerse işçi sınıfı karşılarına radikal taleplerle çıkacak. Şimdi en acil şekilde ücretli izinlerin verilmesi gerekiyor ve/veya sendikaların bu koşullar altında genel greve gitmesi gerekiyor.
Bir de paketin ardından “Biz Bize Yeteriz” kampanyası düzenlendi. Böyle bir iktisadi yardım doğru mu? Bu kampanyanın işçi ve emekçiler üzerine çıkarı ne olabilir?
Biz bize yeteriz de bugün kurulabilecek en ucuz popülist söylem kesinlikle. Bu korona faciası meydana geldiğinden sonra bile kayyum atamaya devam eden bir siyasal iktidar nasıl olur da biz bize yeteriz cümlesini kurmaya cesaret edebilir gerçekten hayret verici. Daha düne kadar ötekileştirme politikalarının tavan yaptığı, sosyalistler ve yurttaşlar üzerindeki baskıların daha da keskinleştiğini unutmuş gözüküyorlar. "Biz" söylemi üzerinden üstesinden gelmek gibi bir niyetin işlerliği de sorgulanabilir. Ancak daha olumlu adımlar atılabilirdi. Bu yardım herhangi bir iktisadi modele ait gözükmüyor. İşlerliği yok, devamlılığı yok, sorgulana bilirliği yok, etkin olmayan ve dilencilikten bir farkı da yok. Ortodoks iktisat politikalarının yanı sıra gelir yöntemi ile vergilendirme veya doğrudan vergiler ile işin içinden pekâlâ çıkılabilirdi ya da IMF zaten halihazırda para dağıtıyor gözükmekte ve kapısını çalmaktan imtina etmemek gerekirdi. IMF alerjisi kesinlikle bu ülke sınırları içinde bir siyasi enstrüman gibi siyasi retoriğin bir malzemesi gibi gözüktüğü için böyle bir alternatif şımarıkça elinin tersi ile itiliyor. Bu kampanyanın sonuçları emekçileri hangi anlamda krizden kurtarabilir sorusu gerçekten şimdilik muamma. Çünkü biz bu yardımların stratejik bir dağıtım kanalı ile yandaş işçi-yandaş olmayan işçi gözetilerek dağıtılacağını hissediyoruz. Bu şimdilik bir spekülasyon da olabilir ancak umarım hissettiğimiz gibi olmaz.
Nasıl bir iktisadi tavır sergilenmeli? İşçiler emekçiler açısından nasıl önlemler alınmalı?
İşçiler kesinlikle bedava ulaşıma şu koşullarda sahip olmalı. Çalışma süreleri esnetilmeli ve fabrikalar topyekûn vardiya düzenlemesine gitmeliler. Otobüsler, metrolar sabahın erken saatlerinde sıkışmamalı. Devlet sıkı bir şekilde pandemi için fabrika kontrol ağları geliştirmeli. Ücretli izinler arttırılmalı ve bunun finansmanı sorulduğunda da burjuvayı göstermeli. Finans çöplüğünde yok olup giden batık kapital pekâlâ işçi sınıfı çıkarına kullanılabilir. En rasyonel şekilde elektrik-doğalgaz ve su faturalarına acilen indirim yapılabilir hatta kimi koşullarda bunlar bedava olabilir. Pandemi sonrası için adım atmak yerine gerçekten de bugünkü hayatlarımızı ve toplumsal yaşantılarımızın menfaatleri düşünülmeli. Biraz önceki soruda da olduğu gibi 15 maddelik şaka paketi gibi bir şeyden ziyade içi doldurulmuş ve emekçiler sabah işlerine çıktıklarında sanki ölüme gidiyorlarmış hislerini hafifletmek için radikal önlemler açıklanmalı. Üretimin kırılganlaştığı şu durumda gerçekleşebileceğine ihtimal vermediğim için ilk adım olarak en azından bu yapılmalı zaten. Ücretli izinler net talebimiz kesinlikle. Zaten olması gereken de bu. Ama iktidarın buna yaklaşmayacağı kanaatindeyim. O yüzden de ilk somut adımların bu tür regülasyonlardan akabinde ücretli izinlerden geçeceğini düşünüyorum. Zira korona zannettiğimizden daha da uzun sürebilir
LİBERALİZM SINIFTA MI KALDI?
Bu salgınla birlikte liberalizmin en ateşli savunucuları bile kamu kaynaklarını, devleti desteğe çağırıyor. İspanya'da hastaneler kamulaştırıldı. Neoliberalizm salgın karşısında sınıfta mı kaldı?
Liberalizmin iki yüzü... Kamu politikasız herhangi bir sistem karşısında bağışıklığı olmayan hasta gibi liberalizm. Neoliberalizmin sınıfta kaldığı ilk olay değil ve son olay da olmayacak bugünkü yaşadıklarımız. İspanya'daki karar zaman içerisinde toplumsal kabuller ile diğer ülkelere de yansıyacaktır. Salgın sonrası bu gidişle toplumsal irade eskisi gibi olmayacak. Agamben'in bu noktada çıplak yaşam düşüncesi gündeme gelebilir. Gerçekten de hastalık karşısında iş, aşk, arkadaşlık, dini değerler birer ikişer soyut anlamlarından uzaklaşıyor ve bilinç bir adım daha ön plana çıkıyor. Öncelikle koronasız hastaneler ilan edilmesi gerekliydi. Çünkü şu an virüssüz hastane yok gibi bir şey. Diğer acil müdahaleler için ya da rutin kontroller için hastaneye gitmesi ve ilaç yazdırması gereken hastalar şu an hastanelere gitmek için tedirginler. Sağlıkta şiddet yasasının acil bir durumu yok gibi. Koalisyon tarafından reddedildi. Zaten meclisi anlamak çok güç. Bu durumda bile nasıl olur da sen ben biz siz gibi bir duruma gelir bilmiyorum.
Ekonomik olarak da atılması gereken adım kontrollü para arzı, işçiye iş garantisi ve kaynakların etkin dağıtımı. Her gün finansal işlemlerde kaybolan milyonlarca TL herkese yeter de artar da. Yeter ki verilmek istensin.
Evrensel'i Takip Et