14 Nisan 2020 00:15
Son Güncellenme Tarihi: 14 Nisan 2020 10:39

Trakya’da patronlar koronavirüs sürecini de fırsata çeviriyor

Koronavirüs salgını iktidarın ve patronların sınıfsal karakterini daha görünür kıldı. İktidar halkın sağlığını korumak yerine sermayeye kalkan olurken, patronlar da bu fırsatı kaçırmadılar.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Tuncay SAĞIROĞLU
Tekirdağ

Trakya’da salgının ardından art arda üretimin durduğuna dair açıklamalar gelmeye başladı. Çorlu Ticaret ve Sanayi Odası meclis başkanının açıklamasına göre fabrikaların yüzde 40’ı bu durumda. Fabrikaların yüzde 60’ı çalışmaya devam ediyor.

Türkiye’nin genelinde olduğu gibi, Trakya’da da salgına karşı “Evde kal” çağrıları yapılırken, diğer yanda binlerce işçi de fabrikalarda üretime zorlanıyor. Dolayısıyla, Trakya’da Çorlu ve Çerkezköy gibi organize sanayi bölgelerinin ve fabrikalarının yoğunlukta olduğu bölgelerin aynı zamanda salgının da en yaygın olduğu yerler olması tesadüf değil.

Şimdiye kadar işçilerden aldığımız bilgiye göre sekiz fabrikada 26 pozitif vaka tespit edildi, yüzlerce işçi evlerinde karantinaya alındı. Sanayi bölgesi olmasına karşın Trakya’da test yapılacak yerin bulunmadığı, işçilerin büyük kısmına hiçbir tetkik yapılmadığı göz önüne alınırsa gerçek rakamların bize gelen verilerin katbekat üzerinde olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Fabrikaların çalışıyor olması ve denetim olmaması salgının Trakya’da daha hızlı bir şekilde yaygınlaşacağı kaygısını büyütüyor.

ZİNCİRLEME ÜRETİM DURDU

Öncelikle Trakya’da salgının fabrikalara nasıl etki ettiğine daha yakından bakalım. Ülkemizde salgının ilan edildiği mart ayının başından sonra ilk önce tekstil sektöründe Boya-Apre, Çorap, Brode ve kot gibi dikim fabrikaları önemli oranda üretimini durdurdu. Bu süreci deri fabrikaları takip ederken Çorlu Deri Organize Sanayi Bölgesi’nde üretim yüzde 90’a varan bir düşüş gösterdi.

B/S/H, Arçelik, Hema Traktör, Kale Kilit, Termo Teknik, Trakya Döküm gibi metal fabrikaları ya üretimini durdurdu ya da bant sayılarını düşürerek işçileri kısım kısım izne gönderdi. Örneğin Arçelik ve Hema, işçileri 300’erli gruplar halinde bir hafta izne çıkardı. Metal sektöründeki ana fabrikalarda üretimin durmasıyla, bu fabrikaların tedarikçiliğini yapan fabrikalar da art arda üretime ara vermeye başladı.

İŞÇİNİN SAĞLIĞINDAN ÇOK PARAYI DÜŞÜNÜYORLAR

Üretimi durduran fabrikalardan kamuoyuna “Çalışanların ve halkın sağlığı için” şeklinde duyurular yapılıyor. Ancak B/S/H’de olduğu gibi işçilere yapılan “Tedarik ve dağıtım zincirinde yaşanan aksaklık” duyuruları açıklamaların ikiyüzlülüğünü ortaya seriyor. Cross Kot fabrikasında çalışan işçinin şu sözleri üretimi durduran tüm fabrikalar için geçerli: “Müşteriler mallarını geri çekti. Biz de fasonlardaki malı bitirene kadar çalıştıktan sonra fabrika durdu. Fabrikayı bizim sağlığımız için değil, iş olmadığı için kapattılar.”

Haftanın 4 günü çalışıp 3 günü üretim yapmayan Termo Teknik’teki işçiler, ikiyüzlülüğe esprili bir dille yanıt veriyor: “Her halde koronavirüs ile vardiyalı çalışıyoruz. Siparişler azaldığı için kısa çalışma yapıyorlar.” Fabrika, kendi ekonomik durumunu gözeterek daha yeni 10 gün izine ayrıldı. Örnekler çoğaltılabilir. İşin özeti; patronlar, işler olduğu müddetçe işçiyi çalıştırıyor, iş olmadığında ücretten ya da işçinin yıllık izin hakkından kurtulmak için üretimi durduruyor.

İŞÇİLERİN GELECEK KAYGILARI DAHA DA BÜYÜDÜ

Üretimi duran fabrikalardaki işçiler ise işsizlik ve salgın cenderesi altında. B/S/H, Kale Kilit, Trakya Döküm ve EGO gibi metal; Penti, Beks gibi çorap; Mavi Jens ve Cross gibi kot ve birçok tekstil fabrikası kısa çalışma ödeneğine başvurdu. Birçok fabrikada ise senelik izinler kullandırılırken, bazı tekstil ve deri fabrikalarında işçiler hiçbir açıklama yapılmadan evlerine gönderildi. Özellikle sendikal örgütlülüğün olduğu ve kısa çalışmanın yapıldığı fabrikalarda işçiler ayrıca borçlandırıldı. Bir elin parmaklarını geçmeyen Tamteks gibi fabrikalar ise işçilerini ücretli izne çıkardı.

Şu an işten çıkarılmayıp evine gönderilen işçiler bu süreçte ücretlerini nasıl ve kaç para alacağını bilmediklerinden dolayı kaygılı. İşçiler arasında başka bir kaygı gazetemizde çıkan haberde deri işçisinin dile getirdiği gibi “Salgın bittiğinde fabrika hemen üretime başlayacak mı belli olmaması.” İşsizliğin süresinin uzaması, en temel ihtiyaçları karşılayacak bir gelirden yoksun kalmak işçiler için en az virüs kadar tedirgin edici.

İŞÇİLER ZORLA ÇALIŞTIRILIYOR

Gıda, ilaç, ambalaj, kağıt ile birlikte temizlik ürünleri üreten fabrikalar ve lojistik, liman ve taşıma iş kolu ise tam kapasiteyle çalıştırılıyor. Öyle ki bu işyerlerinin çoğunda çalışma süreleri 12 saate uzatıldı. İşçilerin tedirginliğini kullanan patronlar, üretimin olduğu fabrikalarda işçilere daha acımasız davranabiliyor. Zira işçilerin ve ailelerinin hayatının riskte olması ve yaşadıkları geçim sıkıntısı tedirginliğinin, vicdanları kâr hırsından ibaret olan kapitalistler için hükmü yok. Öyle ki fabrikada pozitif vakalar çıksa bile işçiler üretime zorlanıyor. Örneğin 2 bin işçinin çalıştığı Amerikan sermayeli Eaton. 8 işçinin test sonuçları pozitif çıktı. Yakın temasta olduğu söylenen 200’e yakın işçi karantinada. İşçilerin günlük 1 milyon dolarlık üretim yaptığı fabrika, şirketin Amerika’daki merkezi onay vermediği için çalışmaya devam ediyor.

Vakaların çıktığı Danone, Teknicast, Aygün Alüminyum ve Defacto’nun deposunda da üretim devam ederken, karton üretimi yapan ve 3 işçide virüs tespit edilen Modkar patronu, işçilere, tüm patronların tutumunu özetleyen şu açıklamayı yaptı: “Burada tek bir işçi bile kalsa üretime devam edeceğiz.”

SENDİKAL BÜROKRASİ DAHA FAZLA TARTIŞILIR HALE GELDİ

Patronlar kendi sınıf çıkarlarının gereğini yaparken, bunun karşısında Petrol-İş Sendikası üyesi Eaton işçilerinin bir günlük işten kaçınma hakkını kullanması dışında bir tepki gösterilmedi. Oysa Trakya’da, özellikle metal, tekstil ve petrokimya sektöründeki büyük fabrikalarda sendikal örgütlülük mevcut. İşçiler salgın tehdidi altında çalışmayla ve açlık arasında sıkıştırılırken binlerce üyesi olan sendikaların yöneticileri tam anlamıyla sessizliğe gömülmüş, kendilerini işçilere karşı karantinaya almış durumda. Sendikacıların fabrikalarıyla ilgisi maske, dezenfektan gibi bazı önlemlerin alınması ve üretim yapılıp yapılmayacağını işçilere duyurmakla sınırlı. Pozitif vakanın çıktığı ve Özçelik-İş’in örgütlü olduğu Termo Teknik’ten bir işçinin söyledikleri ise sendikal bürokrasinin geldiği noktayı özetliyor: “Fabrikada moral bozukluğundan dolayı kimsenin ağzı açılmıyor. Kimsenin çalışacak durumu yok. İşyeri temsilcisine arkadaşın durumunu sorduğumuzda durumu saklamaya çalışıyor.” Ücretsiz izin ve kısa çalışma ödeneği ile işçilerin ücret kaybına uğraması ise sendikacılara tepkiyi artırmış durumda.

İŞÇİLERİN TALEPLERİ NET

Oysa talepleri çok net. Ülke genelindeki işçilerin talepleriyle aynı:

  • “Bu ortamda halkın dondurmaya mı ihtiyacı var” diyen bir Algida işçisinin dediği gibi çalışması zorunlu olan işler hariç tüm işletmelerin üretime ara vermesi.
  • İşten atmaların yasaklanması, izne gönderilen işçilere gelir kaybı olmayacak şekilde ödeme yapılması. Kısa çalışma ödeneği ve ücretsiz izin ödeneği yerine tam ücretli izin uygulaması.
  • Her gün fazla mesai yapan ilaç üretimi yapıldığı Koçak Farma bir işçinin talebi olan çalışan fabrikalarda mesai saatlerinin düşürülmesi, işçilere ek ücret ödenmesi, sağlık meslek örgütleri ile birlikte sendikaların ve işçilerin denetiminde olmak üzere tüm tedbirlerin alınması.
  • Başta vakaların çıktığı fabrikalar olmak üzere işçiler arasında yaygın test yapılması.

Sendikal bürokrasinin bu taleplere yaklaşımı “sorarsan söyler”le sınırlı. Dolayısıyla virüs salgını, işçilere sınıf ayrımını daha net gösterirken, sendikal bürokrasiyi de işçiler nezdinde daha fazla tartışılır hale getirdi.

ÖNCEKİ HABER

Finlandiya’da evsizler umumi tuvaletlerde sabahlıyor

SONRAKİ HABER

İşçi mektubu: "Kendi OHAL’im" üç gün sürdü, çünkü ekmek lazım!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa