İşçi mektubu: "Kendi OHAL’im" üç gün sürdü, çünkü ekmek lazım!
"Dördüncü günün sonunda bu kararın benim gibiler için fazla lüks olduğunu anladım. Ben ve ağabeyim bu eve ekmek getirmezsek, evin faturalarını ödemezsek hükümetin bu konuda hiçbir şey yapacağı yok."
Fotoğraf: Pixabay
Mehdi POLAT
İzmir
Merhaba evrensel okurları... Ben 26 yaşındayım, İzmir’de ailemle beraber yaşıyorum. Elektrik işinde inşaatlarda çalışıyorum ayrıca açık öğretim lisesinde vaktiyle okuyamadığım okulumu bitirmek için eğitim görüyorum. Salgın döneminde iki ayrı yerdende vurgun yemiş haldeyim. Birincisi okulumun yarı dönemi gelecek seneye sarktı. İkincisi salgından korunmak için ve aileme virüsü taşımamak için “kendi OHAL’imi” ilan edip işe gitmeme kararı vermek zorunda kaldım. Fakat dördüncü günün sonunda bu kararın benim gibiler için fazla lüks olduğunu anladım. Ben ve ağabeyim bu eve ekmek getirmezsek, evin faturalarını ödemezsek hükümetin bu konuda hiçbir şey yapacağı yok, bunu çok bariz gördüm.
Evde kalamadım! Geçen gün tekrardan işe başlamak zorunda kaldım. Öğlen yemeğimi alamadığım, sigortamın yapılmadığı, paramın gecikmeli olarak verildiği işe tekrar gittim. Ne yapabilirdim ki... Bizim boş kalmamamız gerekiyor, hükümet halka güvence sağlayıp üretim çarkını durdurmadığı sürece bizim durmamamız gerekiyor ve bizzat yapılan da bu. Üretim çarkı durmuyor, devletin kasasından işçilere yardım etmemek için işçilerin sağlığı, yaşamı hiçe sayılıyor.
Her ekranda, her radyo kanalında, her hoparlörde sağlığınız için ellerinizi yıkayın deniyor. Biz emekçiler için de söyleniyor. Bu konular elbette önemli ama alınan önlemler ne? Koronavirüs olmasa da çalışma ortamlarımız gayet sağlıksız ama çalışmamız gerekiyor. Asgari ücret köleleri doyurmak için düzenlenmiş bir halde ama ölmemek için çalışmamız gerekiyor. Biz işçilerin hayatını değerli kılacak hiçbir önlem veya yasa söz konusu değil. Fabrikalarda kolumuzu makineye kaptırabiliriz, inşaattan düşebiliriz, bugün de virüs salgınından ötürü ölebiliriz bu patroncu hükümet için hiç önemli bir konu değil.
Uyguladıkları harika(!) sistem bu toprakları ruhsuz betondan ormanlara çevirdi. Gözün alabildiği her yere bir bina dikildi ama bunun yapımında çalışan amelenin, inşaatçının bir evi yok, kirada geçim sıkıntısında, çocuklarını okutması gerekiyor, bu kocaman dünyada biz emekçilerin kaderi artık farklı olsun istiyoruz. Biz de artık borç içinde değil denizlerde yüzmek istiyoruz. Yarınların bahar olmasını istiyoruz, zarar değil. Biz de artık hayal kurup uyumak istiyoruz, uykusuzluklar onların olsun artık. İnsanca yaşamak istiyoruz bedava ekmek, bedava karanfil...