14 Nisan 2020 11:05

İsviçreli sendikacı Alleva: Neoliberal saldırılara karşı mücadele edilmeli

“Liberal saldırılara karşı mücadele ve işyerlerinde koruyucu önlemleri güvence altına alma” taleplerini öne çıkaran Alleva, “Sendikal örgütlülüğe daha çok ihtiyaç duyduğumuz bir noktadayız” dedi.

Kaynak: Vania Alleva 

Paylaş

Haydar SANCAR
Cenevre

İsviçre’nin merkezi yönetimi olan Federal Konsey, 26 Nisan’dan itibaren koronavirüse karşı alınan önlemlerde gevşemeye gidilebileceğini, bunun biçiminin nasıl olacağının ise bu süreye kadar tartışılıp karara bağlanacağını duyurdu. Unia Sendikası Başkanı Vania Alleva salgının başlamasıyla birlikte alınan önlemler ve yaşanan gelişmeler üzerine sorularımızı yanıtladı.

İsviçre Sendikalar Birliği bünyesinde yer alan ve yaklaşık 200 bin üyesiyle en büyük sendika olan Unia, sanayi, inşaat, hizmet, gıda, lojistik sektörlerinde örgütlü. 

“Önümüzdeki dönem açısından öne çıkaracağımız 4 temel talep bizler açısından önemli: Reel alım gücünün yükseltilmesi ve iş güvencesinin garanti altına alınması, liberal saldırılara karşı mücadele ve işyerlerinde koruyucu önlemlerin uygulanmasını güvence altına alma” diyen Alleva, “Bugün sendikal örgütlülüğe öncekinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz bir noktadayız” diye de ekledi. 

Resmi olarak açıklanan ilk Kovid-19 vakalarından sonra Federal Konseyin aldığı tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Alınan önlemler oldukça hızlıydı ve bu aynı zamanda Federal Konseyin yönetim erkinin de yansımasıydı. Sendikaların baskısı sonucunda Konsey, kısa süreli çalışmaya olanak sağlayan düzenlemeyi yürürlüğe koyarak, bu yolla ödenek alınmasını kolaylaştırdı. Şu an yaklaşık 1.4 milyon kişi işsizlik kasası üzerinden kısa süreli çalışma ödeneğinden yararlanıyor. Bu pozitif bir durum. Ancak bununla beraber birçok sorun da hâlâ ortada duruyor.

EMEKÇİLERİN SAĞLIĞI ÖNCELİK OLMALIYDI

Federal Konseye yöneltilen eleştiriler var; kriz durumunu hafife aldığı ve zamanında müdahale etmediği gibi. Sizin görüşünüz nedir? Alınan tedbirler doğru tedbirler miydi?

Federal Konseyin virüs salgınına karşı mücadele için tespit ettiği önlemleri adım adım yürürlüğe koyması mantıklıydı. Bizim sert bir biçimde eleştirdiğimiz yan ise, bu önlemlerin iş yerlerinde ve fabrikalarda uygulanmamasıyla ilgiliydi. Emekçilerin çalıştıkları yerlerde sağlıklarının korunmasına yönelik alınacak tedbirler öncelikli olmalıydı. Bu noktada sendika olarak yaptığımız baskı birçok sektörde sonuç verdi ve çalışanlar için koruyucu sağlık önlemleri arttırıldı. Bu önlemlerin pratik olarak uygulanmasında hâlâ sorunlar var.

Salgının ilk etkiledikleri sağlık emekçileri oldu. Sağlık çalışanlarının iş koşulları nasıl? Sendikal örgütlülük ne durumda?

İlk başlarda yaşanan kaotik durum sonrasında hastaların yoğun bakım kapasitesini zorlayacak sayısal bir yükselişi söz konu olmadı. Ancak skandal bir biçimde Federal Konsey, sağlık branşında haftalık çalışma süresini 64 saate kadar yükselten karar aldı ve bundan daha dramatik olan ise Konseyin sağlıkları açısından risk grubuna dahil olan emekçilerin çalışmasını zorunlu hale getiren kararıydı. Birçok hastane ve bakım merkezinde koruyucu malzeme eksikliği yaşandı. Bu sektörün örgütlülüğüne gelince; hastaneler ve kamu kurumlarında Vpod sendikası örgütlü. Biz daha çok yaşlılar ve bakıma muhtaçların bakımlarının yapıldığı yurtlarda çalışan sağlık emekçileri içerisinde örgütlenmeye çalışıyoruz.

HEDEFİMİZİN SADECE BİR KISMI GERÇEKLEŞTİ

Unia Sendikası olarak, gerekli önlemler alınarak zorunlu sektörler hariç, üretimin durdurulmasını talep ettiniz ve bu talebiniz reddedildi. Sağlık Bakanlığının ilan ettiği önlemlerin de inşaatlarda ve fabrikalarda uygulanabilirliği söz konusu değildi. Nasıl yaşandı bu süreç?

Tüm toplumun ortak duygusu olan, virüs salgınının yayılmasını engellemek üzere acil ve gerekli önlemlerin alınması -mesafenin korunması, kişisel temastan kaçınılması gibi- bizim için de geçerliydi. Ancak bu önlemlerin işyerlerinde ve fabrikalarda da uygulanması gerekiyordu. Biz bunun için mücadele ettik. Yukarıda belirttiğim koruyucu önlemlerin işyerlerinde uygulanmayacağını, denetlenmesinin de neredeyse mümkün olmadığını ön gördüğümüz için, toplumun acil ve gerekli ihtiyaçlarının karşılandığı bölümler hariç üretimin durdurulmasını ve inşaatların kapatılmasını talep ettik.

İşverenlerin sadece az bir kısmı bu talebimize olumlu yaklaştı. İsviçre’de kanton sistemi olduğu için bir bölünmüşlük de söz konusu. İtalyanca konuşan kanton olan Tessin ve Fransızca konuşulan kantonların geniş bir bölümünde inşaat şantiyeleri, saat fabrikaları ve sanayi fabrikalarının bir bölümü kapandı. Almanca konuşulan kantonlarda böyle bir durum olmadı çalışmaya devam edildi.

Ama en azından işletmelerin konu ile ilgili pratik bazı sorunların giderilmesi için hareket etmesini sağladık. Genel olarak hedeflerimizin sadece bir kısmını gerçekleştirebildiğimizi söyleyebilirim. Kontrol sistemi ise önceden de olduğu gibi hâlâ kötü.

Yaşanan kriz neticesinde işverenlerin, işçilerin haklarını gasbetmeye yöneldiğini gördük. Kısa süreli çalışmanın uygulanacağının ilan edilmesinden sonra birçok sektörde işçilerin fazla mesailerini ve tatil haklarını çalışmadıkları süreden kesmeye gayret ettiler. İsviçre’de yasal olarak bu mümkün mü? Buna karşı sendika olarak siz neler yaptınız?

Özellikle son haftalarda daha önce olmadığımız yoğunlukta işçilerle bir araya geldik. Bu uygulamalarla ilgili olarak üyelerimizden ve üye olmayan emekçilerden, aldığımız binlerce başvuru ve bildirimi, telefon, mail üzerinden 5 farklı dilde değerlendirmeye ve müdahale etmeye çalıştık. Şu durumu somut olarak belirtmeliyim: Çalışılmayan sürenin tatil hakkından kesilmesi ya da zorunlu izne çıkarılması bu koşullarda yasal olarak söz konusu olamaz. İşverenin fazla mesai sürelerinin, işçinin çalışmadığı süre ile denkleştirmeye çalışması da kısa süreli çalışmaya başvurmadan önce olanaklı olmamakla birlikte,  kısa süreli çalışma başvurusundan sonra işçinin denkleştirmeyi kabul etme zorunluluğu yoktur. Patron da işçiyi bunun için zorlayamaz.

İŞÇİLERİN İŞTEN ATILDIKLARI HABERLERİ GELİYOR

İlan edilen ekonomik önlemler paketini nasıl buluyorsunuz? Emekçiler bundan yeteri kadar faydalanabilecek mi?

Ekonomik paket, işverenler için nakit para yardımı ve kısa süreli çalışmanın bütçesinin karşılanmasını içeriyor. Miktar olarak da büyük. İşverenlerin krizi gerekçe ederek işçilerin işten atılmasını savlayacakları bir durum yok. Buna rağmen alınan kararların ve açıklanan paketin yeterli olmadığını görüyoruz. Büyük bir belirsizlik var. İşçilerden işten çıkarıldıklarına dair birçok başvuru yapıldı ve birçoğunun işini kaybetme kaygısıyla yüz yüze olduğunu görüyoruz. Bunların dışında geçici işlerde çalışan emekçilerin birçoğu ve ev işlerinde çalışanlar ne kısa süreli çalışmadan yararlanabiliyor ne de işsizlik kasasına başvurabiliyorlar. Başvursalar bile düşük ücretle çalıştırıldıklarından dolayı, kısa süreli çalışmanın neden olacağı yüzde 20’lik kesinti temel ihtiyaçlarını karşılamaya dahi yetmeyecek. Bu noktada başka önlemlerin de alınması lazım.

İŞTEN ATILMALARIN YASAKLANMASI ÖNCELİĞİMİZ

Bundan sonrası üzerine neler söyleyeceksiniz? Neler olabilir? Normalleşmeye geçişle beraber uzun ve kısa vadeli hangi talepleri daha örgütlü bir biçimde öne çıkarmayı hedefliyorsunuz?

Yeni vaka sayısında bir düşüş var şimdi. Dolayısıyla sınırlandırılan günlük yaşamın yeniden normalleştirilmesi, ekonominin canlandırılmak üzere yeniden faaliyete geçirilmesi için uygulanan basınç artacak. Önümüzdeki dönem açısından öne çıkaracağımız 4 temel talep bizler açısından önemli: Reel alım gücünün yükseltilmesi ve iş güvencesinin garanti altına alınması, liberal saldırılara karşı mücadele ve işyerlerinde koruyucu önlemlerin uygulanmasını güvence altına alma.

İşten atılmaların yasaklanması önceliğimiz. İşsizlik kasasından verilen işsizlik ödeneğinin yükseltilmesi ve kapsama alanının genişletilmesinin sağlanması ise diğer hedefimiz. Korona krizinin etkilediği işletmelerde işten çıkarılmaların yasaklanması, bu işletmelere yapılan ekonomik yardımla ilişkilendirilebilir. Örneğin yardım alabilmek için işçi çıkarmamayı garanti etmesi gerekir işletmelerin. Bu işletmelere hissedarlara kâr payı dağıtımının da yasaklanması gerekir. Güncel olarak virüs krizinin etkilediği emekçilerin çoğu, azalan gelirleriyle beraber, daha da fakirleşecek ve satın alma güçleri de düşecek doğal olarak. Dolayısıyla aylık 5 bin frankın altında gelire sahip emekçilerin ücretlerinin yüzde 100 ödenmesini sağlamak için mücadelemizi daha da yoğunlaştıracağız. Bunun biçimleri farklı olabilir. Örneğin devlet, işçinin sağlık sigortası primini kendisi üstlenip ödeyebilir. Neoliberal saldırı planları ile ilgili olarak sermaye sahipleri fantezilerini canlı tutarak fırsatı değerlendirmek istiyorlar. Vardiyalı çalışmanın koşullarının esnetilmesi, iş süresinin uzatılması, hafta sonu çalışmalarının normal iş gününe dahil edilmesi gibi. Bu saldırıların engellenmesi gerekmektedir. Her ne kadar iş yerinde bazı faaliyetler normal yapılabilir hale gelse de çalışanların sağlığını koruyucu önlemlerin arttırılması ve bunların denetlenebilir olmasını sağlamamız gerekmektedir. Koruyucu önlemler alınmadığı takdirde işin de durdurulması lazım. 

Çalışanların ücretlerinden kesilerek oluşturulan yaşlılık ve emeklilik kasası gibi fonlar, ortaya çıkan krizle birlikte borsada ve diğer spekülasyon piyasalarında ciddi kayıplar yaşadılar. Açıklanan ekonomik yardım paketi de dahil olmak üzere, fonların bu kayıplarını kim karşılayacak? Fatura yine emekçilerin sırtına mı yıkılacak? Öyle olması durumunda sendika olarak ne yapacağınıza dair bir eylem planınız var mı?

Önümüzdeki haftalarda konuya ilgili olarak birçok soru önümüze çıkacak. Krizin faturasını kim ödeyecek? Krizin etkilediği sektörleri yeniden ayakları üstüne dikmek için devletin bir yatırım programı açıklaması kuvvetle ihtimal. Bu yatırımların eko-sosyal önlemlerle birleştirilmesi gerekir. Çalışma koşulları ağır düşük ücretlendirilen sektörlerde, özellikle kadın emekçilerin ağırlıklı olarak çalıştığı sektörlerde; hizmet, servis, sağlık ve bakım sektörlerinde acil olarak ücret iyileştirmelerinin sağlanması gerekir. Kriz süresince bunun kaçınılmaz olduğunu gördük. 
İsviçre’nin sanayisinin ülke içinde yeniden inşa edilmesi için bir itkiye ihtiyacımız olduğunu da yaşadık. Dijital yaşamın artan etki alanının sendikal örgütlülük açısından ne anlama geldiği sorusu da, son haftalarda yaşadığımız süreçle önümüze çıkan başka bir somut durum oldu. Bugün sendikal örgütlülüğe öncekinden daha çok ihtiyaç duyduğumuz bir noktadayız.

ÖNCEKİ HABER

TMMOB: Salda Gölü'ndeki çalışma acilen durdurulmalı

SONRAKİ HABER

Sağlık işçilerine kadro ve ek ödeme, hukuk ve vefa borcu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa