İletişim Uzmanı Şevket Uyanık: #İnternetYaşamdır diyerek sansüre karşı durmalıyız
Yeni torba yasa teklifi ile sosyal ağ sağlayıcılarına dair istenen değişiklikleri, İletişim Uzmanı ve Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği Kurucu Yönetim Kurulu üyesi Şevket Uyanık ile değerlendirdik.
Görsel: Pixabay
Gözde TÜZER
İstanbul
Hazırlanan yeni torba yasa teklifinde sosyal ağ sağlayıcılarına dair getirilmek istenen değişiklikler, internet kullanıcılarının verilerine ulaşılmasının ve sansürün önünü açıyor. Konuyu İletişim Uzmanı ve Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği Kurucu Yönetim Kurulu üyesi Şevket Uyanık’la konuştuk.
İktidarların bilgiyi denetimden kaçırmak için çoğu zaman sansüre başvurduğunu ve kısıtlamaların özellikle şu sıralar yoğunlukla kullandığımız servislere ulaşmamızı engelleyeceğini söyleyen Uyanık “Temsilciler şimdiye kadar daha ‘serbest’ hareket ediyordu. Şimdi onlardan sansürün temsilcisi olması bekleniyor.” dedi. Uyanık ayrıca 12 Nisan’ın Türkiye’de ‘internet haftası’ olarak kutlandığını belirterek “#İnternetYaşamdır diyerek sansüre karşı duruşumuzu tam da bu haftada göstermeliyiz” diye konuştu.
"SANSÜRÜN TEMSİLCİSİ OLMASI BEKLENİYOR"
Yasa teklifinde "Yurtdışındaki sosyal medya hesapları Türkiye'de temsilci bulunduracak" gibi bir ifade var. Bu ne demek? Neden temsilci bulundurması gerekiyor?
Türkiye’de bazı sosyal medya şirketlerinin temsilcileri hali hazırda bulunuyor, bazı avukatlar da onları temsil ediyor. Kamu politikalarını yürütmek ya da Sivil Toplum Kuruluşları ile ortak çalışmalar yapmak için bu temsilciler ile muhatap oluyorsunuz yıllardır. Ama burada farklı bir durum var. Bu temsilciler şimdiye kadar daha “serbest” hareket ediyordu. Şimdi onlardan sansürün temsilcisi olması bekleniyor. Ayrıca içerik çıkarma ve engelleme taleplerine yönelik raporlama yükümlülüğü de getiriliyor. Bir taraftan da temsilci belirleme ve bildirme durumu yapılmazsa sosyal ağ platformunun internet trafiği bant genişliği %95’e varan oranda daraltılacak. Buradan şunu anlıyoruz, daha önce “yasadışı” olarak toplumsal olayların ertesinde zaten throttling (sıkma, boğma, daraltma) yapılıyordu, şimdi bunu “yasal” bir çerçevede yapacaklar gibi görünüyor. Temsilci bulundurma işi, biraz da sansür ve engellemeleri daha hızlı ve kolay yapabilmek için, yani “sansürü tekelleştirmek” için. Büyük şirketler için Türkiye iyi bir pazar. Bunu kaybetmemek için hükümetle anlaşma yoluna da gidebilirler. Bir taraftan da Türkiye’de daha az kullanılan platformlar -ve belki büyükler de- Türkiye pazarından çekilmek zorunda kalabilir.
"TÜRKİYE’DE 300 BİNDEN FAZLA SİTE ENGELLİ"
Başvurulara 72 saat içinde cevaplama şartı getiriyor. Örneğin biri erişim engelleme başvurusu yaptı. Ama sosyal medya sağlayıcı bunu gereksiz buldu ve kabul etmedi. Ne olacak o zaman?
Taslakta “Türkiye’den günlük erişimi bir milyondan fazla olan yurt içi veya yurt dışı kaynaklı sosyal ağ sağlayıcı..” diyor. Öncelikle kullandığımız tüm hizmetler bundan etkilenmeyecek ama büyük platformlar etkilenecek. Yine taslakta 72 saat kuralı uygulanmazsa ne olacağı tanımlanmamış. Sadece 1 milyon liradan 5 milyon liraya kadar idari para cezası öngörülüyor. Ama biliyoruz ki 2014 yılında yapılan 5651 kanunu tartışmalarında yasa yapıcılar ve kanunda imzası olan vekiller “bu kanun özgürlük getiriyor, siteleri kapatmayacağız sadece URL engelleme olacak” demişlerdi. Ama uygulamada böyle olmadığı görüldü, siteler engellendi. Şu anda Türkiye’de 300 binden fazla site engelli. Türkiye’nin sansür konusundaki siciline bakarak sitelerin yavaşlatılacağını, engelleneceğini kısaca sansürleneceğini öngörmek mümkün. Taslakta 5651’in 9 ve 9/A maddelerine atıf yapılmış ki bu zaten bizi duruşma bile olmadan engellemeye götürüyor. Her yıl yayınlanan içerik kaldırma taleplerinde Türkiye hep yukarılarda yer alıyor. Tam olarak şeffaflık olmadığı için ne kadar talep gitti tam olarak bilemiyoruz. Bu yasa meclisten geçerse Türkiye tarafından iletilen taleplerin daha hızlı karşılanacağını düşünüyorum.
İNTERNET TEMEL BİR İNSAN HAKKI
İnternete erişim, Birleşmiş Milletler tarafından 4 Haziran 2011’de “Temel bir insan hakkı” olarak tanımlanmıştır. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne “Üçüncü Kuşak İnsan Hakkı” olarak dahil edildi. Avrupa Konseyi, 19 Nisan 2011’de internete erişim hakkını temel bir hak olarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne ekledi. Bu sözleşmelere imzacı taraf olan Türkiye Cumhuriyeti’nin bu kararları iç hukukuna uyarlama yükümlülüğü var. Ama bunların tersi yapılmaya çalışılıyor uzun zamandır. Ayrıca bu yasa taslağı Ağ Tarafsızlığı ilkesine de aykırı. Ağ tarafsızlığı mevzusu AB ve ABD’de çokça tartışılan bir konu. Korsan Parti Hareketi olarak Türkçeye çevirdiğimiz bir kitap var, Netrights tarafından yazılan “İnternetin 10 Şartı” diye. Orada “ağ tarafsızlığı” 8. maddede yer alıyor. Ağ tarafsızlığı kavramı internet servis sağlayıcıları veya devletin internetten üzerindeki verilere eşit davranması ilkesine dayanıyor. Daha açık bir ifadeyle yazmışlar bu makalede, internet üzerindeki hiçbir verinin kullanıcının içeriğin, sitenin, uygulamanın, platformun, vs. özel olarak bir politikayla, kanunla, kuralla kontrol edilmemesi ilkesine dayanıyor.
"DİJİTAL GÜVENLİĞİMİZ TEHLİKEYE GİREBİLİR"
Servis sağlayıcılar koşulları yerine getirmezse trafiklerinde kısıtlama getirilecek. Bu kısıtlama nelere yol açabilir?
Daha önce bunu birçok kez deneyimledik. İktidarlar bilgiyi denetimden kaçırmak için çoğu zaman sansüre başvurur. Bu kısıtlamalar özellikle şu sıralar yoğunlukla kullandığımız servislere ulaşmamızı engeller. Zaten Türkiye’nin internet altyapısının ne kadar kötü olduğunu su süreçte daha iyi gördük. Bir taraftan da bu kısıtlamalar insanların bilgiye ulaşmak için başka araçlara yönelmesine sebep olacaktır. VPN, TOR, Signal gibi hizmetleri kullanacak insanlar. Unutmamak gerekir ki bazı VPN servisleri de Türkiye’de engelli. Böyle durumlarda daha önce de yaşandığı gibi yine yanlış bilgiler, adı sanı duyulmamış hizmetler ortalığa yayılacak ve bir kez daha verilerimiz ve dijital güvenliğimiz tehlikeye girecek. Umarım bu kısıtlamalar sebebiyle insanlar şu kolaylığa kaçmaz ve “ben zaten şunu kullanıyorum, sansürü aşıyorum” demez. Çünkü meselemiz sansürün varlığı ve ifade özgürlüklerinin kısıtlanması. Tartışmaya ve konuya buradan bakmamız, sesimizi bu noktadan çıkarmamız lazım. İnternet güvenliği ile ilgili bilgileri “dijital güvenlik” projemizin sitesinden ve sosyal medya hesaplarından öğrenebilirler.
"SANSÜR, SAĞLIĞI TEHLİKEYE SOKACAKTIR"
Son olarak bu yasanın Kovid-19 pandemisinde meclise gelmesinin bir anlamı var mı?
Alternatif Bilişim Derneği’nin teklif edilen bu yasa taslağı ile ilgili açıklamasında şöyle denilmektedir: “Öncelikle yasa teklifinin gerekçesinde belirtilen 'millî güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlâkın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması' gerekçeleri ile teklif edilen düzenleme arasında hiçbir bağ bulunmamaktadır. Tüm dünyanın salgın ile mücadele için olağanüstü bir çaba sarf ettiği dönemde, sosyal medya platformlarına engelleme ve sansür getirilmesi tam aksine kamu düzenini ve genel sağlığı daha fazla tehlikeye sokacaktır.”
Bu açıklama aslında bu dönemde böyle bir taslağın meclise gelmesinin ne kadar saçma olduğunu açıklıyor. İnternetin sosyal ve ekonomik hayatla bu kadar entegre olduğu bir dönemde ifade özgürlüğüne ve internete kısıtlamalar getirmek, anlam verilemeyecek bir olgu. Ayrıca üyesi olduğumuz BM İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa Konseyi tavsiyelerine de açıkça karşı bir girişim. Toplumsal Bilgi ve İletişim Derneği ve Korsan Parti Hareketi’nin de içinde yer aldığı Free Web Turkey Platformu olarak bir açıklama yayınladık. Bu açıklamada Türkiye’de evde kalma çağrısının başladığı 17 Mart ile 7 Nisan tarihleri arasında 229 kişinin COVID-19 ile ilgili paylaşımları nedeniyle gözaltına alındığını vurguladık ve herkesi dayanışmaya davet ettik. Korona salgını sebebiyle bir taraftan da “izleme” uygulaması faaliyete geçirildi. Bu da bizi “gözetim” tartışmalarına götürüyor. Kısaca söylemek gerekirse artık tamamen bir sansür kanununa dönüşen 5651’in STK’ler ve alanında uzman kişilerce birlikte yeniden ele alınması lazım! 12 Nisan Türkiye’de “internet haftası” olarak kutlanıyor. #İnternetYaşamdır diyerek sansüre karşı duruşumuzu tam da bu haftada göstermeliyiz.