İzmir Baro Başkanı: İnfaz suçla ilgili değil, ayrımsız uygulanmalı

İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel infaz düzenlemesine ilişkin eleştiri ve tepkilerini Evrensel’e aktardı.

14 Nisan 2020 18:00
Son Güncellenme Tarihi: 14 Nisan 2020 19:04
Paylaş

Eda AKTAŞ
İzmir

Koronavirüs salgını sonrası gündeme gelen siyasi tutukluları kapsam dışı bırakan infaz yasa teklifinin Meclis Genel Kurulunda kabul edilmesini ve Hukuk Yargılama Kanununda avukatların duruşmalardan çıkarılmasına ilişkin yapılan değişikliği İzmir Baro Başkanı Özkan Yücel ile konuştuk.

“İnfazda eşitlik temel prensip olmalıdır” diyerek sözlerine başlayan Yücel, “Çünkü toplumun adalet duygusu, aslına bakarsanız infaz yasasının üzerinde yapılan sürekli oynamalar ile ortadan kaldırılıyor. Bir suçun ya da bir failin hangi cezayı alacağı mahkemelerin çözmesi gereken bir problemdir. Mahkemeler suçun işleniş biçimine, failin kişiliğine ve kimliğine göre ceza miktarının alt ve üst sınırını belirliyor. Kanun koyucunun ceza için alt ve üst sınırı belirlemesinin temel nedeni de budur. Bu belirlemenin ardından mahkeme, alt ya da alt sınırdan ayrılmak suretiyle daha üst noktalardan bir ceza vermiştir. İnfaz aşamasına geldiğinde ise artık suçun ne olduğundan, suçun türünden bağımsız bir işlem uygulanması gerekir. Çünkü suçla ilgili değildir infaz. Madem infazı kişilerin topluma yeniden kazandırılması yönünde bir aşama olarak görüyorsunuz, bazı suçları ayrı tutmak, bazı suçları infaz yasasının dışında bırakmak veya onlara farklı bir infaz rejimi uygulamak bazı suçlardan fail olanların hiçbir zaman topluma kabul edilmeyeceklerine ilişkin bir anlayışı beraberinde getirir” diye konuştu.

TOPLUMUN ADALET DUYGUSUNU ZEDELEYEN BİR YAKLAŞIM”

İnfaz konusunda toptancı anlayışa yer olmadığını belirten Yücel, “Ortak bir düzenleme yapılır ve her suç açısından bu ortak düzenleme geçerlidir. Tüm failler açısından ortak biçimde uygulanması gerekir. Ülkemizin temel bir problemi daha var, infaz rejimi üzerinde çokça değişiklik yapıldı. Sürekli olarak şartlı tahliye süreleri değiştirildi, adli kontrole geçilecek süreler değiştirildi. Aslında bu toplumun adalet duygusunu zedeleyen bir yaklaşımdır, çünkü toplumda adalet duygusunu asıl ortaya çıkaracak şey, faillerin kısa sürede ve adli bir yargılama sonucunda alacakları cezanın infaz edileceğine ilişkin bir beklentidir. Bu beklentiyi ortadan kaldırdığınızda bugünkü gibi bir durum ortaya çıkar” diyerek bugün cezaevine giren herkesin ‘nasıl olsa bir şartlı tahliye gelir, nasıl olsa bir af gelir, nasıl olsa ben yakın zamanda çıkarım’ anlayışıyla cezaevindeki süreci değerlendirdiğini ekledi.

Yücel, “Bu, infazın iddia edildiği gibi -eğer varsa- eğitici, ıslah edici yönünü de ortadan kaldıran bir uygulamadır. Kaldı ki cezaevlerinde doluluk oranlarını biliyoruz, üç katı kapasiteyle çalışan bir cezaevi uygulamasından söz ediyoruz. Cezaevlerinde kişinin yeniden topluma kazandırılmasına, onun iş bulmasına eğer varsa işlediği suça özgü bir takım tretmanlardan gitmesine yönelik programlar, maalesef yok. Oysa sağlanması gereken bu. Yani biz buna kaynak ayrılması gerektiğini söylüyoruz, ama kaynak ayrılması gerekir derken bizim söylediklerimizi tersinden anlıyorlar. Yeni cezaevleri değil kastettiğimiz şey, kişilerin ıslahına ve rehabilitasyonuna yönelik uygulamaları gerçekleştirecek bir altyapının hazırlanmasını; cezaevlerinde kişileri psikolojik yönden sürekli destekleyecek onlarla uygun koşullarda konuşulacak ve onların yeniden topluma kazandırılmasını sağlayacak bir uygulamayı hayata geçirmek lazım” diye konuşarak bugün ise günü birlik çözümlerle cezaevlerinin boşaltılmasının amaçlandığını ve bunun doğru bir yaklaşım olmadığını söyledi. Yücel, “Üstelik bugün geldiğimiz noktada devlet, kendisine düşmanlar belirlemiş durumda ve bu düşmanlar üzerinden hareket ediyor. Yani özellikle politik mahkumları uygulamanın dışında bırakmak suretiyle onları cezaevlerinde yaşam riskiyle ile karşı karşıya bırakmakta. Bunun kabul edilebilir bir tarafı yok” dedi.

CEZAEVLERİNDE ALINAN TEDBİRLERİN TÜM KAMUOYU İLE PAYLAŞILMASI GEREKİR”

İnfaz rejiminin bir bütün olduğunu vurgulayan Yücel, “Cezaevine konulmuş insanlar yalnızca özgürlük hakları elinden alınmış insanlardır. Sokakta bizim gibi özgürce dolaşamazlar ama onun dışında devletin karşılamakla yükümlü olduğu bütün haklara sahiptir. Sağlıklı bir yaşam onların da hakkıdır. Bu nedenle cezaevine konulmuş insanlara fazladan ceza çektirmek anlamına gelecek uygulamalardan tümüyle uzak durulması lazım. Tüm cezaevleri için şu anda ayrımsızca yapılması gereken şey, cezaevlerinde alınan tedbirlerin mutlaka kamuoyu ile paylaşılması, bu konudaki endişelerin ortadan kaldırılması varsa hasta ve risk taşıyan tutukluların sayısının bildirilmesi, bunlara yönelik önlemlerin alınması ve dahası cezaevlerinin bugünkü doluluk ortamından kurtarılmasıdır” dedi.

Ayrımsız infaz düzenlemesinin altını çizen Yücel, özellikle tutuklular açısından bir tweet atmak dışında ya da herhangi bir yerde açıklama yapmak dışında bir günahı olmayan insanların, öncelikle serbest bırakılması gerektiğini dile getirerek, “Öte yandan cezaevlerinin bugünkü koşullarının temel sebeplerinden biri uygulanan tutuklama politikalarıdır. Çok sayıda insanın tutuklu bulunduğunu biliyoruz. Ne ile tutuklu; 1 yıldan 4 yıla ceza gerektiren Cumhurbaşkanı'na hakaretten tutuklu ya da benzer nitelikteki bazı suçlardan tutuklu. Bu insanların da acilen serbest bırakılması şarttır ve uygulama buradan başlamalıdır” dedi. Diğer bütün alanlarda alınmış tedbirlerin ötesinde cezaevlerinde ekstra tedbirlere ihtiyaç olduğunu söyleyen Yücel, “Çünkü cezaevlerinde bulunan insanlar kendi iradeleriyle kendilerini koruyabilecek durumda değillerdir. Bu tedbirlerin alınması devletin sorumluluğundadır. Cezaevlerinde ortaya çıkacak herhangi bir yaşam kaybından, herhangi bir ölüm vakasından doğrudan yetkililer sorumlu olacaktır. Bu nedenle bu konuda çok titiz, hassasiyetle davranılması kaçınılmazdır” diye ifade etti.

YARGININ BAĞIMLI OLDUĞU BİR SÜREÇTE YAŞIYORUZ”

“Bu yasadan yararlanacak olan çok sayıda suç ve fail var. Maalesef arasında politik kutuplar yok. Toplum vicdanında yaralanmalara yol açan birçok suçun faili bu yazının faydalanıcıları arasında” diyerek konuşmasını sürdüren Yücel, “Oysa baştan beri söylüyoruz infazda eşitlik esastır. Tüm tutuklu ya da hükümlüler açısından aynı infaz rejiminin kullanılması kaçınılmazdır. Böyle olduğunda, evet toplum vicdanında yaralanmalara yol açmış, bir kısım suç failleri de serbest kalacaklardır. Bir tarafta onlarca insanın, yüzlerce insanın ölümüne sebebiyet vermiş olanların serbest bırakılması öbür taraftan bir tweet atmış insanların ya da gizli tanık ifadesi ile cezaevinde bulunan insanların bu suçtan faydalanamıyor olması, attıkları tweet yüzünden örgüt üyesi sıfatıyla tutuklu ve hükümlü bulunmaları kabul edilebilir bir şey değil” diye vurguladı.

Yargı sisteminde başka problemlerin de olduğunu söyleyen Yücel, “Yargının bağımlı olduğu bir süreçte yaşıyoruz. Bunu açıkça her platformda ifade ediyoruz. Maalesef siyasi iktidarın istemediği, desteklemediği hiçbir karar yargı mercilerinden çıkamıyor. Bu koşullar altında cezaevinde bulunan insanların örgüt üyesi ya da başka isimlerle hala daha cezaevinde tutulmaya devam ediliyor olmasının kabul edilebilir bir tarafı yoktur. Yakın zamanda çok örneklerini yaşadık. Bunu farklı yerlerden farklı alanlardan da söylemek mümkün olabilir. Tahliye edildiklerinin ertesi sabahında yeniden yakalanan avukatlar, beraat kararı alıp buna rağmen tutuklu yargılanan sanıklar, bırakılıp bir başka dosyadan tekrar alınanlar, dosyasının sırası gelmemesine rağmen siyasi iktidar B ve C planları dahilinde ‘biz cezaevinden onları bırakmayacağız’ dediği için hala cezaevinde olan insanlar varken tüm bunlar düzeltilmeden infaz rejiminde de sağlıklı ve kalıcı bir çözüm sağlanması mümkün değil” dedi.

POLİTİK TUTUKLARIN SERBEST BIRAKILMASI KAÇINILMAZDIR”

“Politik tutukluların öncelikle serbest bırakılması kaçınılmazdır” diye konuşan Yücel şöyle devam etti:

“Politik tutuklular, dünyanın her yerinde, her döneminde yaşandığı gibi aslında devletin anlık olarak kendilerine düşman olarak ilan ettikleri kişilerdir. Bir düşman ceza hukukunun sonucu olarak cezaevindedir ve düşman ceza hukuku asla kabul edilemez bir uygulamadır. Bu nedenle önce politik tutuklulardan başlayarak cezaevlerinin boşaltılması yönünde acil bir karar alınması kaçınılmazdır. Toplumdaki adalet duygusunu yerine getirecek olan, tatmin edecek olan böyle bir uygulamadır. Bu gerçekleşmediği takdirde aldığınız herhangi bir tedbir, uyguladığınız herhangi bir karar bugün için cezaevlerini boşaltabilir. Ama şu kadarını söyleyebilirim, bugün bu yasadan yararlanacak insanların çoğu yakın zamanda yeniden cezaevlerine dönme riskini taşıyor. Çünkü bu insanlara iş olanakları, barınma olanakları topluma karışma olanakları konusunda devlet tarafından alınmış herhangi bir tedbir yok. Tüm bunlar hayata geçirilmediği sürece bütün bu uygulamalar günü kurtarmaya yönelik asıl amacından uzak uygulamalar olarak kalacaktır.”

BAROLARIN MÜDAHALE İMKANLARINI ORTADAN KALDIRMAYA ÇALIŞIYORLAR”

Hukuk yargılama kanununda yapılan değişiklikle avukatların salonlara alınmamasının da hukukçular açısından kabul edilemez olduğunu söyleyen Yücel, “Adalet Bakanı avukatlıktan geldiğini söyleyerek övünüyor, bu kanunu hazırlayanlar arasında hukukçular var ama ayıptır. Çünkü düzenlemenin temel amacı şu; barolar toplumsal davalarda duruşmalara vekil olan avukatların dışında gözlemci avukatlar sokmak suretiyle ya da katılma talepleriyle bulunmak suretiyle o davalara müdahil olabildiler. O davaların kamuoyunda ses getirmesini, kamuoyunda görünür olmasını sağlayabilirler” diyerek bu değişikliğin temel amacının aslında baroların müdahale imkanlarını ortadan kaldırmak olduğunu ekledi. Yücel, “Bu yasa bu haliyle kaldığı sürece herhangi bir mahkeme, duruşma salonuna giren baro temsilcilerine, baro gözlemcilerine ‘sizin burada işiniz yok’ diyerek dışarı çıkarma şansına sahip olabilecek. Oysa duruşma salonları herkese açıktır, yani bırakın avukat olmayı yurttaşların tümüne açıktır” diyerek bunun aleni yargılama hakkının hayata geçmesini ve mahkeme heyetlerinin gerektiğinde bağımsız göz tarafından denetlenme imkanını ortadan kaldırdığını ifade etti.

O DURUŞMA SALONLARINDA MUTLAKA OLACAĞIZ”

“Eğer beklentileri baroların uzak kalması ise bunu akıllarından silsinler” diye konuşan Yücel, “Biz hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. O duruşma salonlarında mutlaka olacağız. Ne meslektaşlarımızı yalnız bırakacağız ne de adil yargılanma hakkına sahip çıkmaktan ve toplumsal davalarda toplumun sesini mahkemelere yansıtmaktan vazgeçeceğiz. Bundan hiç şüpheleri olmasın. Duruşma salonlarında mikrofonların kapatıldığını, avukatlara söz verilmediğini, söz almak için ayağa kalkan avukatların söz verilmeden ‘söz aldı’ diye duruşma tutanaklarına geçirildiğini çok iyi biliyoruz. Bu uygulamalar derinleşecek. Ama biz buna izin vermeyeceğiz” dedi.

ÖNCEKİ HABER

KESK’ten infaz yasasına tepki: Yasa veto edilmeli

SONRAKİ HABER

Sanatçı ve yazarlardan çağrı: İbrahim Gökçek ve Mustafa Koçak'ı yaşatalım

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa