Baş ağrısı!
Neredeyse otuz yıl çektim bu sıkıntıyı. Ne iş bildi ne oyun... Ne açık havadan anladı ne dinlenmişliğimden. Sahi niye ağrır ki insanın başı!

Fotoğraf: Pixabay
Neredeyse otuz yıl çektim bu sıkıntıyı. Ne iş bildi ne oyun... Ne açık havadan anladı ne dinlenmişliğimden. Neredeysem benimleydi. Son zamanlarda, ne zaman ağrıyacak, sanki gününü ben belirler olmuştum. Evet, baş ağrısından söz ediyorum. Sonra bir gün, “Hadi, bana eyvallah!” çekip gitti. Güle güle bile diyemedim şaşkınlığımdan, hevesim hâlâ uyur kursağımda.
Sinan’la karşılaştık bir gün. Hali hal değil! “Başım ağrıyor, sorma!” dedi. “Ah,” dedim, “baş ağrısından uzak, düğün bayrammış yaşamak!”
Zoraki güldü:
“Sabah işyerinde, ne zamandır işini yaparım, biri daha sordu halimi. ‘Başım ağrıyor, fena!’ deyince ben, bana mı öyle geldi bilmem, şaşkınlıkla, ‘Hiç bilmem, biliyor musun!’ dedi. ‘Neyi?’ dedim. Adamın sekiz çocuğu var, iş güç hak getire. Baş ağrısı nasıl bir şeydir haberi yokmuş!”
Donmuş bir film karesinin aktörü gibi baktım Sinan’ın, “Adamın yerinde olmayı ne çok isterdim!” deyişine.
Sahi niye ağrır ki insanın başı!
Evrensel'i Takip Et