Sokağa çıkma kısıtı Britanya’nın sınıf ayrımını ortaya çıkardı
Sokağa çıkma kısıtıyla ilgili deneyimlerimiz sınıfa göre şekilleniyor. Zenginler ikinci evlerine kaçarken, otobüs şoförleri ve hemşireler işlerinden dolayı ölürken nasıl öyle olmasın ki?
Fotoğraf: AA
Lynsey HANLEY
Guardian
En son geçen haftasonu koronovirüs krizinde iki farklı olağanüstü hal hikayesi ortaya çıktı. İskoçya özerk yönetiminin tıp danışmanı, kendi verdiği talimatla çelişip haftasonu ikinci evine gidiyor ve bu hatasını istifa edip işini kaybetmekle ödüyor. Bir diğer olay ise Londra’daki Brockwell Park’ın kapanmasıyla ilgili. 3 bin kişinin güneşlenmek ve piknik için gittiği park, bir gün sonra pazar günü ziyarete kapatılıyor.
Sokağa çıkma kısıtıyla ilgili deneyimlerimiz sınıfa göre şekilleniyor. Zenginler ikinci evlerine kaçarken, otobüs şoförleri ve hemşireler işlerinden dolayı ölürken ve bizim evde geçirdiğimiz zamana katlanma veya kendimizi uygun bir şekilde izole etmemizi belirleyen şey ne kadar kullanım alanına sahip olduğumuzla ilgili iken nasıl öyle olmasın ki?
Mekân, nasıl paylaştırıldığı, nasıl yönetildiği, bazılarının kullanımına sunulup bazılarının da yoksun bırakılması nedeniyle her zaman siyasi bir mesele olmuştur. Sürekli hareket halinde olmaya alışkın, ama güvende hissedilen ve rahat edilen yer olarak evlerine de değer veren orta sınıflar, canlarının istediği şeyi yapamama düşüncesinden tedirgin oluyorlar.
Kent işçi sınıfı ise apartman dairesine hapsolmuş, çocukların oda paylaşmaktan başka seçeneklerinin olmadığı ve en asgari standartlara göre inşa edilmiş “uygun fiyatlı” evlerde yaşamaktan başka seçenekleri yok. Bu koşullarda, mahalle parkları tek kaçış yeri olur. Kendinize ait özel bir açık alanınız, bahçeniz yoksa, parklar kamu sağlığı açısından büyük önem taşıyor.
Şehirlerdeki parklar, sadece boş zamanları değerlendirmekten daha fazla anlam taşıyor. Kolera ve kötü sanitasyon arasında bağlantı kuran hekim John Snow ve istatistikçi William Farr gibi Victoria dönemi reformcuları, işçi sınıfının yaşam ve çalışma koşullarının iyileştirilmesi ile kendi sağlıklarının da gelişebileceğini düşünen orta sınıfların kent içi parklar için yürüttükleri kampanyalara destek verdiler. 1839’da Farr “Londra’nın doğu yakasındaki bir parkın muhtelemen yıllık ölümleri birkaç bin azaltacağını ve tüm nüfusun yaşamlarına birkaç yıl katacağını” belirtti.
Onun sözleri, Kraliçe Victoria’ya verilen toplu dilekçe ile desteklendi ve 1845’de “halk parkı“ olarak adlandırılan Hackney’deki Victoria Park’ın açılmasını sağladı. İngiltere ve Galler’in en yoğun nüfuslu beşinci belediyesi ve halkının yüzde 31‘inin yoksulluk içinde yaşadığı Lambeth’deki Brockwell Park, geçen pazartesi günü yeniden açıldı. Britanya’daki çocuk yoksulluğunun en çok görüldüğü belediye olan Tower Hamlet’deki Victoria Park ise mart ayı sonundan beri kapalı. Ama seyrek nüfuslu Londra’nın merkezindeki lüks mahallelerin “kraliyet parkları” olağanüstü hal boyunca açık kaldı.
Kültür tarihçisi Joe Moran 2004’te yazdığı bir yazıda, “eşitsiz gelişim gerçeğinin“, yani teknolojinin hayatın bazı alanlarında büyük değişimleri zorlayıp diğer alanlara dokunmamasının şu anlama geldiğini belirtiyordu: “Çevremiz günümüzün ihtiyaçları ile uyumsuzlaşır ve biz modası geçmiş düzenlerle ve harap sistemlerle uğraşıp dururuz.”
Şu anda yakın çeperimiz sahip olduğumuz tek şey ve her evin ve mahallenin bir diğeri kadar rahat ve iyi donatılmış olduğunu, herkesin bir bahçesi, bir bilgisayarı, sessiz bir çalışma odası ve gidebileceği bir süpermarket ve erişebileceği açık alanı olduğunu düşünmemiz isteniyor.
Moran şöyle devam ediyor: “Evlerin kolektif mantığını, küresel üretim ve tüketim sistemleriyle artan bağlantılarını ve günlük yaşamın diğer alanlarıyla olan hayati ilişkilerini pek düşünmüyoruz.” Şimdi, eve yürüme mesafesinde olan taze ve ucuz yiyeceklerin mevcudiyeti gibi önemi olan bu ilişkileri düşünmeye zorlanıyoruz. Sağlıklı kalmak için taze yiyeceğe ihtiyacımız var, paket servisi yapan restaurant ya da içki bayiine değil.
Evden çalışmak da, insanlar ve nesnelerden ziyade, sayıları ve kelimeleri içeren işlerde çalışanlar, daha az güvencesiz olmasa da daha iyi ücretli işlerde çalışanlar için kolaylıktır. Düşük gelirli birçok kişi için internet bağlantısı düzensiz, yavaş ve sadece telefon ekranlarında geçerlidir ve veri kullanımı için kılı kılına ödeme yapılır. (İşçi Partisi'nin seçimler öncesinde herkes için hızlı internet vaadini ve süper hızlı internete çoktan sahip olan herkesin nasıl güldüğünü hatırlıyor musunuz?)
Birçok insan için şu anda yaşam uzun bir pazar öğleden sonrası gibi. Kapalı kalınan alanda iyi beslenme, sükunet ve eğlence mümkünse bunda hiç sorun yok. Ama kartonpiyer ince duvarlarla bölünmüş küçük evlerde, tam sürat çalışan çamaşır makinesinin ve televizyon sesinin birbirine karıştığı açık plan mutfak/oturma odası için aynı şey söylenemez. Ve bir zaman gelir ki biri ya da herkes patlamadan dışarı çıkması gerekir.
Ben de bu evlerden birinde büyüdüm. İnsanların 40 yıl boyunca yaşadıkları ve yenilemeye güçlerinin yetmediği “ilk evde”. Nye Bevan’ın deyimiyle onlar evden çok “tavşan kulübelerine” benzer ve sanki çekirdek aileleri birbirine düşürmek için tasarlanmıştır. Bevan’ın, 1945-1951 yılları arasında hem sağlık hem de konut bakanı olarak devrimci tutumunun altını çizdiği gibi, eşitlikçi bir ortamda, iyi, geniş konutlara evrensel bir hak tesis etmeye çalışılmadığı durumda, evrensel bir sağlık hizmeti kurmanın bir anlamı yoktur.
Koronovirüsün neden olduğu tüm travmaların ardından, iyi yaşamak için neye ihtiyacımız olduğunu daha iyi anlayacağımızı ve daha fazlasını talep edeceğimizi umuyorum. Diğer zengin ülkelerin çoğuna kıyasla, Britanya halkı inanılmaz derecede kötü bir şekilde barındırılıyor ve açık alanları bir hak değil lüks olarak görmeleri bekleniyor. Avuç içi kadar bir odada, size tavsiye edildiği gibi sağlıklı ve formda kalmak pek de mümkün olmuyor.
Hükümetin koronovirüs danışmanı olan Graham Medley, insanları çok uzun süre içeride kapalı tutmanın neden olacağı potansiyel tahribatı vurgulamış ve bunun ait olunan sınıfa göre mutlak ve ölçülebilir bir hasar olacağını ifade etmişti. Koronovirüsün kalıcı sosyal etkileri, sosyal sınıf prizmasından, ekonomik dezavantaj açısından bakıldığında ve çevremizin bize karşı nasıl çalışabileceğini onu etkileme gücümüzle orantılı olduğunu anladığımızda daha açık bir şekilde görülecektir.
(Çeviren: Bircan Güneş)