Yasağın altı boş, ücretsiz izin zorunlu!
İşten atma yasağı iddiasıyla hazırlanan yasa Meclis'e sunuldu. Zorunlu ücretsiz izin dayatması devam etti. İşçilere nakdi ücret desteği artırılmadı. Ücretler bir de damga vergisine tabi tutuldu.
Fotoğraf: Unsplash
Onur BAKIR
Sendika Uzmanı
İşten atma yasağı iddiasıyla hazırlanan yasa teklifi bazı değişiklikler yapılarak Meclise sunuldu. Ancak yasaktan ziyade sınırlama niteliği taşıyan düzenlemenin altı daha da boşaltıldı ve patronlara küçük bir idari para cezası ile yasağa aykırı işten atma olanağı tanındı. Zorunlu ücretsiz izin dayatması devam ederken; işçilere verilecek nakdi ücret desteği artırılmak bir yana bir de damga vergisine tabi tutuldu!
ÜÇ AYAĞI BOŞTA, GEÇİCİ BİR YASAK
Teklifin 8. maddesine göre bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla işten çıkarmalar üç ay süreyle “Yasaklanacak”. Cumhurbaşkanı bu üç aylık süreyi 6 aya kadar uzatabilecek. İşverenler bu dönemde işçileri sadece 25/2 olarak anılan “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri sebeplerle” işten çıkarabilecek. Yani işyerinde faaliyetin durdurulması ya da durması, işin azalması gibi nedenlerle, yani İş Yasası’nın 18. maddesine göre işçi çıkarılamayacak.
Bir yasaktan ziyade sınırlandırma olarak nitelendirebilecek bu düzenlemenin üç ayağı boşta!
Çünkü ilk olarak bu madde patronların 25/2 üzerinden yapacakları kötü niyetli işten çıkarmalara karşı bir önlem, ek koruma, ön mekanizma getirmiyor. Yani İş Yasası’nın 18. maddesine dayalı işten çıkarma hakkı geçici süre ile durdurulan patronların 25/2’yi suistimal etmelerinin önüne geçmiyor. İşçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı olmasa bile işveren, SGK’ye yapacağı işten çıkarma bildirimini kağıt üzerine bu maddeye dayandırarak yasağın kenarından dolaşma olanağına sahip.
İkinci olarak bu “yasak” geçici bir süre ile getiriliyor. Yani koronavirüsün etkileri gerekçe gösterilerek yapılacak işten çıkarmalar 3 ay -Cumhurbaşkanı uzatmaya gittiği takdirde ise- en fazla 6 ay süreyle yasaklanıyor. Bu dönemde cebinden işçiler için 1 kuruş dahi çıkmayacak olan patronlar, yasak kalktığı gibi koronavirüs nedeniyle işlerin durması ya da azalmasını gerekçe göstererek işten çıkarmalara başlayabilecek. Bir başka deyişle işten çıkarmalar yasaklanmış değil aslında ertelenmiş olacak.
YAPTIRIMI UNUTSALAR DAHA İYİYDİ
Teklifin ilk halini incelediğim yazımda işten çıkarma yasağının ihlali halinde uygulanacak yaptırımlara yer verilmediğini belirtmiştim. Teklifin son halinde bir yaptırım getirilmiş. Bu yasağa aykırı biçimde işçi çıkaran işverene, işçi başına 1 aylık brüt asgari ücret tutarında idari para cezası kesilecek. Yani yasağa uymamanın yaptırımı işçi başına bir defalık 2 bin 943 TL!
Belki işten çıkarma yasağı iki ayağı boşta da olsa diğer iki ayağı üzerinde kısmen de olsa etkili olabilirdi. Ancak yasa teklifinde yapılan bu değişiklik, yasağın üçüncü ayağını da boşa düşürüyor! Adeta “Keşke yaptırımı unutsalardı” dedirtiyor. Çünkü bu komik idari para cezasına hiç yer verilmeseydi, yani yasağa aykırı işten çıkarmanın yaptırımı teklifte hiç yer almasaydı, genel hukuk kurallarından hareketle yasağa aykırı işten çıkarmaların yok hükmünde olacağı sonucuna varılabilirdi. Bu durumda da yasağa aykırı işten çıkarılan işçilerin ücret ve sigorta primlerini çalışmasalar dahi talep edebilecekleri iddia edilebilirdi.
Ancak teklifin son halinde yasağa aykırı işten çıkarmanın yaptırımı düzenlenmiş ancak idari para cezası ile sınırlı tutulmuş durumda. Dolayısıyla yukarıdaki iddianın altı büyük ölçüde boşaltılmış oldu.
ÜCRETSİZ İZİN DAYATMASINDA ISRAR
Tüm itirazlara rağmen tek taraflı ücretsiz izin dayatması teklifte yer almaya devam ediyor. Hatta bu dayatma daha da güçlendirilmiş durumda. Teklife göre işten atma yasağının uygulanacağı üç aylık süre içinde işverenler işçileri tamamen veya kısmen ücretsiz izne ayırabilecek.
Teklifin ilk halinde işçilerin onayı alınmaksızın ücretsiz izne çıkarılması halinde işçi için “Haklı fesih hakkının doğup doğmayacağına” ilişkin açık bir hüküm yoktu. Ancak madde ve madde gerekçesinden, tek taraflı zorunlu ücretsiz izne çıkarılan işçinin haklı fesih, yani tazminatını alıp ayrılma hakkının önünün kesilmeye çalışıldığı anlaşılıyordu.
Teklifin son halinde bu maddeye “Bu madde kapsamında ücretsiz izne ayrılmak, işçiye geçerli sebebe dayanarak sözleşmeyi fesih hakkı vermez” cümlesi eklendi. Hemen netleştirelim. İş hukukunda işçinin zaten geçerli sebeple fesih (İşten ayrılma hakkı) yoktur. Geçerli sebep, işverenlerin yapacağı işten çıkarmalara ilişkin bir kavramdır. Dolayısıyla bu maddeyi ilave edenlerin aslında “Haklı sebebe dayanarak” demek istediğini ancak maddi bir hata yaparak “Geçerli sebebe dayanarak” dedikleri sonucuna ulaşmak mümkün. Meclis görüşmeleri sırasında “geçerli” sözcüğünün “haklı” ile değiştirilmesi ve böylece ücretsiz izin dayatmasının daha da perçinlenmesi kuvvetle muhtemel.
Ancak eğer bu değişiklik yapılmazsa, yani bu madde bu haliyle Meclisten geçerse, onayı alınmadan işçinin haklı fesih yapabileceğini iddia etmek olanaklı olacak.
SEFALET ÜCRETİNDEN BİR DE DAMGA VERGİSİ KESİLECEK
Teklifin en çok tepki toplayan hükümlerinden biri de ücretsiz izne çıkarılan ve kısa çalışma ödeneği alamayan işçiler ile 15 Mart’tan sonra işten çıkarılmış olup işsizlik ödeneği alamayan işçilere yapılacak günlük nakdi ücret desteğinin tutarıydı. Günlük 39.24 TL’lik nakdi ücret desteği çok eleştirilmişti. Ancak bu tutar artırılmak bir yana teklifte yapılan değişiklikle nakdi ücret desteği bir de damga vergisine tabi tutuldu. Aylık 1117.2 TL’lik nakdi ücret desteğinden kesilecek damga vergisi tutarı 8.93 TL. Bu tutar çok yüksek olmayabilir ama iktidarın bu sefalet ücretini artırmanın değil bu sefalet ücretini vergilendirmenin peşine düşmesi ibret verici.
Sonuç olarak işçinin ücreti ne olursa olsun, ücretsiz izne çıkarılan tüm işçiler asgari ücretli sayılmaya ve asgari ücret üzerinden bağlanacak işsizlik ödeneği tutarındaki bir nakdi ücret desteğine mahkum edilecek. Yani bırakalım işçinin eline geçen ücretle kıyaslama yapıldığında yaşayacağı gelir kaybını, kısa çalışma ile kıyaslama yaptığımızda bile 575 TL ile 3 bin 204 TL arasında değişen kayıplar söz konusu olacak.
Nakdi ücret desteği ödenen işçilerin ve bu işçilerin bakmakla yükümlü olduğu kişilerin Genel Sağlık Sigortası primleri, bu süre boyunca İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanacak.
EMEKLİ İŞÇİLER NAKDİ ÜCRET DESTEĞİNDEN YOKSUN BIRAKILDI
Emekli olup çalışmaya devam eden işçiler zaten genel kural gereği işsizlik ödeneğinden yararlanamıyordu. Ancak teklifin ilk haline göre emekli olup çalışmaya devam eden işçiler 15 Mart’tan sonra işten çıkarıldığı takdirde nakdi ücret desteği alabilecekti. Ancak teklifte yapılan değişiklikle bu kapsamdaki işçiler nakdi ücret desteğinden de mahrum bırakıldı.
KISA ÇALIŞMADA UYGUNLUK TESPİTİ BEKLENMEYECEK
Teklifin son haline göre eğer işveren kısa çalışmaya başvurmuşsa, kısa çalışma ödeneği için gereken koşulları sağlayan işçilere kısa çalışma ödeneği verilecek. Ancak kısa çalışma başvurusu olduğu halde örneğin son 3 yılda 450 gün primi olmadığı için kısa çalışma ödeneği alamayacak işçilere nakdi ücret desteği ödenecek. Aynı şekilde işyerinde faaliyet durduğu ve işçiler ücretsiz izne çıkarıldığı halde işveren kısa çalışmaya başvurmamışsa, bu işçiler de nakdi ücret desteği alacak.
Teklifte yapılan belki de tek önemli olumlu değişiklik, kısa çalışma başvurularına ilişkin olarak uygunluk tespiti beklenmeksizin kısa çalışma ödeneğinin verilecek olması. Yani sayısı 100 bine yaklaşan ve işlemleri aylar sürebilecek olan kısa çalışma başvurularının sonuçlandırılması beklenmeksizin başvuru yapılan işyerlerinde çalışan ve yasal koşulları sağlayan işçilere kısa çalışma ödeneği ödenmeye başlanacak.
Sonuç olarak teklifte yapılan değişiklikler, işçilerin ve sendikaların taleplerini ve beklentilerini karşılamanın çok uzağında! Teklife ilave edilen, toplu sözleşme ve grev hakkını askıya alan madde ise çok ama çok tehlikeli. Mecliste yapılacak görüşmelerde teklifin baştan aşağı değiştirilmesi ve işçilerin iş ve gelirlerinin gerçek anlamda korunması gerekiyor.