Saruhan Oluç: Halk sağlığı için iktidar kendi bekası için endişeleniyor
HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, koronavirüs salgını ile ilgili iktidarın yanlış ya da geç önlemler aldığını belirterek, sokağa çıkma yasağı, infaz düzenlemesi ve yeni ekonomi paketini eleştirdi.
Saruhan Oluç | Fotoğraf: Özge Elif Kızıl/AA
HDP Grup Başkanvekili Saruhan Oluç, Süleyman Soylu'nun sokağa çıkma yasağı kararı ile ilgili istifasının ve ardından yaşananlar ile ilgili "Halk kendi sağlığı için endişelenirken, iktidar kendi koltuğu ve bekası için endişeleniyor. Bunun mücadelesini sürdürüyor belli ki. Bunun uygun bir durum olmadığını söylemeye devam edeceğiz. Halk sağlığı ve toplum sağlığıyla ilgilenmiyorsanız bu iktidarı sürdürmeyin" değerlendirmesinde bulundu. İktidarın koronavirüs önlemlerinin ya yanlış ya da geç alınan önlemler olduğunu ifade eden Oluç “Bu hafta sonu da sokağa çıkma yasağı uygulanacak. Hafta içi işçiler, emekçiler sokağa çıkabilir, ağır koşullarda koronavirüs tehdidi altında çalışabilir, ama hafta sonu evlerinde oturacaklar. Böyle bir tedbir akıl alır gibi değil" ifadelerini kullandı.
“CEZAEVİNDE KALANLAR İÇİN MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ”
Oluç, gündemdeki konulara ilişkin Meclis’te basın toplantısı düzenledi. Meclisten geçen ayrımcı infaz yasasıyla ilgili konuşan Oluç, “70 maddelik bu teklifte tutuklular ve hükümlüler açısından eşitliğin ve adaletin sağlanması için çok ciddi bir çaba sarf ettik. Grubumuz adına 70 madde önerge verdik. Yani yapabileceğimizin hepsini yaptık. Teklifin tümü, bölümleri ve maddeleri üzerinde 74 kürsü konuşması yaptık. Bu teklifin görüşmeleri toplamda 70 saat sürdü. Bu 70 saat boyunca hem HDP hem de diğer muhalefet partileri iktidara ve ortağına bu İnfaz Yasası’nın eşitsiz ve adaletsiz olduğunu anlattılar. HDP başta olmak üzere, tüm muhalefet partileri mücadeleyi sürdürdü. Bütün bu çabalara rağmen, ne yazık ki İnfaz Yasası’nın eşitlikçi ve adil bir yasa haline gelmesini sağlayamadık. Bu çalışma boyunca vekillerimizin yüzde 46’sını görevlendirdik. Vekillerimizin bir kısmı risk grubunda. Onları Meclis içi ve dışı görevlere bu süreçte dahil etmiyoruz. Risk grubunda olanların dışındaki vekillerimiz de kendi bölgelerindeki, yerellerindeki kriz masalarında çalışmalarını sürdürüyorlar” dedi.
Cezaevinde kalanlar için mücadeleyi sürdüreceklerini vurgulayan Oluç şunları söyledi: “Cezaevlerinde 300 bin tutuklu ve hükümlü vardı. Bu yasadan yaklaşık 90 bin kişi etkilenecek ve çıkacak, ama 200 bin kişi cezaevlerinde kalmaya devam edecek. Hem koronavirüs koşullarında kalmaya devam edecek hem de eşitsiz infaz yasası nedeniyle kalmaya devam edecek. Biz cezaevinde kalanlar için mücadelemizi sürdüreceğiz. Hem hukuki alanda hem de siyasi alanda mücadelemizi sürdüreceğiz. Mümkün olduğu kadar iyi bir sonuç almaya çalışacağız. Bu çıkarılmış olan yasanın eşitsizliğini giderecek adımların atılması için mücadelemizi sürdüreceğiz."
"HALK SAĞLIĞI İÇİN İKTİDAR KENDİ BEKASI İÇİN ENDİŞELENİYOR"
Sokağa çıkma yasağı ilanı ve sonrasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun istifası ve ardından yaşananlarla ilgili konuşan Oluç, “Tuhaf bir sokağa çıkma yasağı ilan etme hadisesi yaşandı. Çok ciddi toplumsal riskler yaratıldı halk sağlığı açısından. Bunun sonu istifaya, istifayı kabul etmemeye kadar gitti. Halkın sağlığının, toplumun sağlığının düşünülüp tartışıldığı, tedbirlerin alındığı, düşünüldüğü bir durum değil iktidar içi mücadeleler söz konusuydu. Saray içi entrikalar dönemiyle karşı karşıya olduğumuzu açık ve net bir şekilde gördük. Halk kendi sağlığı için endişelenirken, iktidar kendi koltuğu ve bekası için endişeleniyor. Bunun mücadelesini sürdürüyor belli ki. Bunun uygun bir durum olmadığını söylemeye devam edeceğiz. Halk sağlığı ve toplum sağlığıyla ilgilenmiyorsanız bu iktidarı sürdürmeyin. Siz kendi koltuklarınızın kavgasını verecekseniz, bunu halkın ve toplumun sağlığı üzerinden yapmayın. Meclis Genel Kurulu’nda da söyledik, söylemeye devam ediyoruz” dedi.
“İKTİDARIN ÖNLEMLERİ YA GEÇ YA YETERSİZ YA YANLIŞ”
İktidarın koronavirüs salgını karşısındaki önlemlerinin ya yanlış ya da geç alınan önlemler olduğunu ifade eden Oluç şunları söyledi: “Sokağa çıkma yasağı da böyledir. Bu hafta sonu da sokağa çıkma yasağı uygulanacak. Hafta içi işçiler, emekçiler sokağa çıkabilir, ağır koşullarda koronavirüs tehdidi altında çalışabilir, ama hafta sonu evlerinde oturacaklar. Böyle bir tedbir akıl alır gibi değil. Bu koronavirüs karşısında part time mücadele, kısmi zamanlı mücadele anlamına geliyor. Yani 5 gün işyerinize, atölyenize gideceksiniz, yan yana çalışacaksınız, son derece güvensiz koşullarda. Üstelik yağmur gibi şikayetler geliyor. İstanbul, İzmir, Kocaeli, Antep... Birçok ilimizden, birçok işyerinden yağmur gibi şikayetler geliyor. Birçok ilde pozitif vakalar tespit edilmesine rağmen işçiler, emekçiler yan yana çalıştırılmaya devam ediyor. Hafta içi çalış, hafta sonu evde otur ve böylece koronavirüs salgınından korun. Böyle bir önlem gerçekten görülmüş bir önlem değil. Bunu değiştirirler mi, başka bir önleme çevirirler mi, bunları bilemiyoruz elbette, göreceğiz. Bakın bunu başından beri vurguluyoruz, zorunlu sektörler, yani ilaç, gıda gibi zorunlu sektörler dışında, fabrikalarda, atölyelerde, işyerlerinde üretimi sürdürmek doğru değildir. Başından beri bunu vurguluyoruz, bir kez daha söylemiş olalım.”
YENİ EKONOMİ PAKETİNDE FIRSATÇILIK
Plan ve Bütçe Komisyonu’na gelmiş olan bir torba kanun teklifinin bugün itibariyle Genel Kurul'a da gelececeğini ve Genel Kurulda görüşüleceğini belirten Oluç, “Plan Bütçe’ye gelmiş olan torba teklif ilk haliyle 62 maddeydi. Biz hep söylüyoruz, infaz yasasında da bunu gördük; şimdi bu iktidar büyük bir fırsatçılık yapıyor. Yani mesela infaz yasası 7 gün sürdü, aslında 1 günde bitecek bir konuydu. İnfaz yasasında eşitlik ve adil infaz uygulaması için 3-5 maddelik bir teklifle bir günde bitebilecek konu, iktidarın fırsatçı anlayışı nedeniyle 70 madde tartışması ile sürdü. 70 maddenin 69'unun koronavirüs salgını ile alakası yoktu. Aslında iktidarın daha önce ajandasında olan ve bir yıldır tartıştığı, kendi içinde anlaşamadığı, sonra bir uzlaşmaya vardığı ve iktidarın küçük ortağının zorla dikte ettirdiği ve büyük ortağının da kabul ettiği ve benimsediği bir şekilde geldi önümüze. Şimdi bu Plan Bütçe’ye gelen teklifte de böyle bir durumla karşı karşıya kalındı. İlk geldiğinde 62 maddeydi. İçinde çok acayip bir şekilde sosyal medya yasakları vardı. Sosyal medyaya ve dijital medyaya yönelik sansür uygulamak üzere maddeler koymuşlardı. Yani fırsatçılık. Ne alakası var koronavirüs salgınına karşı alınacak önlemlerle? Hiçbir alakası yok. Muhalefetin ve bizlerin, HDP’nin itirazları sonucunda şimdilik geri çekilmiş oldu bu sosyal medya sansürü maddeleri, ama bitmedi. Bir başka madde daha var, o da grev yasağı. Koronavirüs salgını önlemleri içinde grev yasağı koymayı düşünmüşler. Yani işyerinde çalışmanın sürdürülmesini engellemeyi düşünmüyorlar da, zorunlu sektörler dışında üretimin durdurulmasını düşünmüyorlar da, grev yasağını düşünüyorlar. Ne kadar ilginç değil mi? Fırsatçılık! Önümüzdeki dönem için, 'acaba olur da işçiler greve giderlerse bunları yasaklayabilir miyiz' diye düşünmüşler. Hem Anayasa’ya aykırı, hem de Türkiye’nin imzalamış olduğu uluslararası demokratik sözleşmelere kesinlikle aykırıdır, İLO anlaşmalarına da aykırıdır. Buradaki tepkileri gördükleri için ve bizim itirazlarımız nedeniyle grev yasağı maddesini de geri çekmiş oldular.”
“AYDA 1177 LİRALIK ÖDENEKLE İŞÇİLERİ AÇLIĞA MAHKUM ETMEK VİCDANSIZLIKTIR”
Teklifte, işveren tarafından ücretsiz izne ayrılan, kısa çalışma ödeneğinden ve işsizlik ödeneğinden yararlanamayanlara İşsizlik Fonu’ndan günde 39 lira 24 kuruş olmak üzere toplamda ayda 1177 lira ödeme yapılacağı yönünde madde olduğunu hatırlatan Oluç, “Bunun içinden bir de damga vergisini düşecekler, tam rakamı hatırlamıyorum ama 48-49 TL gibi bir şey olabilir. Neyin damga vergisini düşeceklerse, bu 1177 liranın içinden. Sonuçta böyle bir kanun teklifini getirmiş oldular. Şimdi 1177 TL verecekler insanlara. Bu kadar büyük bir vicdansızlık, bu kadar büyük bir adaletsizlik kabul edilebilir değil. 1177 TL. Ne alacak bu insanlar 1177 TL ile? Nasıl geçinecekler? Nasıl yaşayacaklar? Bunların hiçbiri belli değil. Dolayısıyla bu adaletsizliği kesinlikle kabul etmiyoruz, bunun karşısında mücadele ediyoruz. Şu anda Plan Bütçe Komisyonu’nda ve Genel Kurul'da da eleştirilerimizi çok sert bir biçimde dile getireceğiz” dedi.
"OLMASI GEREKEN KISA ÇALIŞMA ÖDENEĞİNİN DEVAM ETMESİDİR"
İşten çıkarmaların yasaklanmasının doğru bir yöntem olduğunu ve bunu en başından beri söylediklerini vurgulayan Oluç şöyle devam etti; “Ama geç kalındı. Fakat ayda 1177 liralık ödenekle işçileri açlığa mahkum etmek kabul edilebilir bir şey değildir. Bu aynı zamanda işsizlik ve kısa çalışma ödeneğini de boşa düşürme hamlesidir. Bu açıdan da kabul edilebilir bir durum değildir. İşten çıkarma yasağının yanında ücretsiz izin uygulamasına gerek yoktur bu kanun teklifinde geldiği gibi. Bu abesle iştigaldir. İşten çıkarma yasağı durumunda olması gereken, kısa çalışma ödeneğinin uygulanabilir olmasıdır, devam etmesidir. Bunun yerine 1177 TL'lik ücretli izin icadı işçiye daha az para vermek için yapılmaktadır. Bu konuda sendikaların ve meslek örgütlerinin çok ciddi eleştirileri var. Başta DİSK olmak üzere, önerilerini hem partilere iletmişlerdir hem de iktidara iletmişlerdir. Ama iktidar bu önerileri dinlememektedir, ciddiye almamaktadır. Biz bir kez daha iktidar kanadına şunu hatırlatalım. Bu vicdansızlığı yapmayın, 1177 TL gibi bir parayı saptayarak, bunu işçilere verip, 'Koronavirüs karşısında işçiler için bir önlem alıyoruz, kendinizi güvence altında hissedin' demeyin. Çünkü bu büyük bir yalan, büyük bir ayıp, gerçekten büyük bir vicdansızlıktır. Bunu net ve açık şekilde bir kez daha vurgulayalım. Olması gereken, açlık sınırını ve asgari ücreti dikkate alan bir noktadan bu meblağın belirlenmesidir. Genel Kurul'da da bu konudaki eleştiri ve önerilerimizi bir kez daha dile getireceğiz.” (HABER MERKEZİ)
April 15, 2020