16 Nisan 2020 09:33

‘Buhran geliyor’ diyen IMF’nin gözü yoksul ülkelerde

IMF, dünya ekonomisinin çökmesini beklediğini açıkladı. Gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin çökmeleri ise IMF için fırsat anlamına geliyor. Yapılması gereken ise borçların silinmesi.

IMF binası | AgnosticPreachersKid / Wikimedia Commons (CC-BY-SA 4.0)

Paylaş

Serdar DERVENTLİ
Köln

Uluslararası Para Fonu (IMF), dünya ekonomisinin önümüzdeki aylarda büyük çapta çökmesini bekliyor. IMF’nin baş ekonomisti Gita Gopinath, “Koronavirüs, küresel ekonomiyi daha önce kriz yaşamayacak şekilde değiştiriyor” dedi. Önümüzdeki dönem yaşanacakların ancak 1929’dan sonra yaşanan büyük buhran ile karşılaştırılabileceğini ifade eden Gopinath, IMF’nin küresel ekonominin gelişmesiyle ilgili tahminini ilk kez bu denli aşağı çekmek zorunda kaldığını da ifade etti. IMF Genel Müdürü Kristalina Georgiewa da geçen hafta yaptığı bir açıklamada dünya ekonomisinin 1930’lu yıllarda olduğu gibi uzun süreli bir buhrana girebileceğini ifade etmişti.

IMF ve Dünya Bankası, geleneksel olarak düzenledikleri “İlkbahar Konferansı”nı bu yıl ilk kez sanal ortamda gerçekleştiriyorlar. Gopinath’ın dünya ekonomisinin durumuyla ilgili sunduğu rapor, 14 Nisan günü başlayan konferansın da ilk sunumu oldu. Konferansın tek gündemi koronavirüsü salgınının dünya ekonomisi üzerindeki etkileri olacak.

YÜZDE 3 KÜÇÜLME

IMF geçen yıl hazırladığı tahmininde, 2020 yılında dünya ekonomisinin büyüme hızının yüzde 0,1 azalacağını ve büyümenin yüzde 3,4 olarak gerçekleşmesini bekliyordu. Şimdi ise küresel ekonominin en iyimser şartlarda yüzde 3 küçülmesini bekliyor. IMF bunun son krizden 30 kat daha etkili olduğu anlamına gelidiğini belirtiyor.

İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya ekonomisinin ilk kez 2009 yılında yüzde 0,1 küçüldüğünü bildiren Gopinath, “Fakat o dönem özellikle Çin ve Hindistan gibi ekonomileri gelişmekte olan iki önemli ülke dünya ekonomisinin lokomotif gücü haline gelmişlerdi. Bugün ise bütün ülkelerin; gelişmiş, gelişmekte olan ve az gelişmiş ekonomiye sahip bütün ülkelerin ekonomilerinin daralıyor. Çin yüzde 1,2 ve Hindistan yüzde 1,9 büyüme kaydedecek istisna birkaç ülke arasında olacaklar ama bu büyüme oranları dünya ekonomisinin küçülmesine engel olmayacak. Gelişmekte olan ülkelerin büyüme oranları, küresel ekonominin lokomotif rolünü üstlenmeleri için artık yeterli değil” dedi.

Gelişmiş kapitalist ülkelerin ekonomilerinin büyük oranda daralacağını söyleyen Gopinath, bu ülkelerin GSYİH (Gayri Safi Yurtiçi Hasıla) ile ilgili tahminlerini şöyle sıraladı: ABD yüzde 5,9, Japonya yüzde 5,2, Almanya yüzde 7, Büyük Britanya 6,5, Fransa yüzde 7,2, Rusya yüzde 5,5, İtalya yüzde 9,1 ve İspanya da yüzde 8 daralacak.

2021 TAHMİNLERİ GEÇERSİZ OLABİLİR

IMF’ye göre bu yılki ekonomik düşüş 2021 yılını da olumsuz etkileyecek. Prensip olarak 2021 yılında dünya ekonomisinin yüzde 5,8 düzeyinde büyümesini bekleyen IMF, buna rağmen 2020 ve 21 yıllarında toplam küresel kaybın 9 trilyon dolar hacminde olmasını bekliyor.

Küresel ekonominin bu yıl genelinde yüzde 3 daralacağı tahmininin “iyimser bir tahmin” olduğunu ifade eden Gopinath, “Kriz iki aşamadan oluşuyor: Virüsün yayılmasını sınırlamak için ekonominin büyük bölümlerini durdurma aşaması. İkinci aşamada ise yeniden canlanma. Durgunluğun (dolayısıyla daralmanın) ne kadar derin olacağı, ilk aşamanın ne kadar süreceğine bağlı. İlk aşama yılın ilk yarısında sona ermediği durumda dünya ekonomisin yüzde üç daha daralarak düşüş yüzde 6 olarak gerçekleşecek. 2021 yılına kadar devam ederse GSYİH kaybı mevcut tahminlerimizden yüzde sekiz daha fazla olacaktır” dedi. Yani bu durumda küresel ekonomi yüzde 11 dolayında daralacak.

Krizle baş etmek için tüm ülkelerin ilk etapta sağlık alanına harcama yapmaları gerektiğini söyleyen Gopinath, “Bir ülkenin sağlık sistemi ilk aşamada çökerse, ekonomisi de kaçınılmaz olarak çökecektir. Krizle başa çıkmak için sağlık harcamalarının artması şart. Sağlık ve ekonomik kazanımları birbiriyle karşılaştırıp, hangisinin daha faydalı olacağını hesaplamaya kalkmak işe yaramaz” dedi.

EKONOMİK İŞ BİRLİĞİ ZOR GÖRÜNÜYOR

Gopinath sunumunda, dünyanın uzun süreli bir buhrana girmesinin önüne geçmek ve ekonominin yeniden toparlanma dönemini hızlandırmak için, “çok taraflı işbirliği şarttır” dedi. Ne var ki 2009 krizinden sonra ülkeler arasındaki işbirliği giderek kötüleşti. İster G7, ister G20 kapsamındaki ülkeleri olsun ortak hareket etmek bir yana birbirilerinin kuyusunu kazma yolundalar. ABD’nin, uluslararası gümrük ve ticaret sözleşmelerini birbiri ardına feshederek ikili, üçlü sözleşmelere dönmesi, tüm ileri kapitalist ülkeler arasında ticaret/gümrük savaşlarının yaşanması ardından şimdi kapsamlı bir işbirliğine girmelerini beklemek hayalcilik olacaktır.

2008/09 krizinde dünya genelinde 20 trilyon dolara yakın teminat verilirken, dünya GSH’nın yüzde 4,9’u yani 2,96 trilyon dolar, krizin etkilerine karşı somut olarak harcanmıştı. Özellikle Çin’in 500 milyar dolarlık konjonktür paketi gelişmiş kapitalist ülkeleri rahatlatmıştı.

KRİZİ DERİNLEŞTİREBİLECEK FAKTÖRLER

İçinde bulunduğumuz krizin daha da derinleşmesine neden olabilecek önemli bir faktör de yatırım fonlarının, gelişmekte olan ülkelerin piyasalarından paraları çekerek ileri kapitalist ülkelere, genelde ABD’ye, yönlendirmeleri olacak. IMF raporunda, “Belirsizliğin her aşamasında olduğu gibi, yatırımcılar şimdi de paralarını gelişmekte olan piyasalardan çekiyorlar. Bu miktar ilk birkaç hafta içinde yüz milyar avrodan fazlaydı. Dövizin kesilmesi, yerel para birimlerinin çökmesine neden olur ve söz konusu borçlarını dolar ile ödeyemez hale gelirler. Sonuçta bu ülkeler için borç krizi başlar” denildi. IMF’ye göre, “uzun süredir istikrarlı bir büyüme sürecinde” olan bu ülkeler, birden bu sürecin dışına fırlatıldılar.

Diğer faktör ise koronavirüsü. Her ne kadar gelişmekte olan ülkelerde, ileri kapitalist ülkelerden daha az korona vakası meydana geldiği varsayılsa da IMF baş iktisatçısı Gopinath, “Ancak bu düşük seviyedeki sayıların test eksikliğinden kaynaklanması muhtemeldir. Gelişmekte olan ülkelerdeki nüfusun genellikle daha genç olması, bu ülkelerin salgına karşı savunmalarının daha güçlü olduğu anlamına gelmez. Sağlık sistemleri sanayi ülkelerinden önemli ölçüde zayıf olduğundan, bu ülkelerdeki yaşanacakların daha dramatik olması muhtemeldir” görüşünde.

BAĞIMLILARI DAHA BAĞIMLI HALE GETİRME…

Gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin ekonomilerinin çökmeleri aynı zamanda IMF gibi emperyalist bir kurum için fırsat anlamına geliyor. Tabi bu fırsatı değerlendirirken “kuzu postuna bürünen kurt” misali IMF bir kurtarıcı olarak sahneye çıkıyor: Yoksul ülkelere ‘koronavirüs salgınıyla mücadele etmelerine yardımcı olmak için’ altı ay süreyle acil krediler verdiklerini söyleyen IMF Genel Müdürü Kristalina Georgiewa, “IMF olarak en fakir ve en savunmasız üyelerimize borç yükümlülüklerini karşılayabilmeleri için önümüzdeki altı ay için olanak sunduk. Şimdi bu ülkeler kıt finansal kaynaklarının bir kısmını hayati açıdan önemli olan tıbbi ve diğer yardım çabaları için kullanmalarına fırsat verecektir.”

IMF’nin Afet Fonu CCRT’den 25 yoksul ülkeye “yardım ve olanaklar” sunduklarını ileri süren Georgiewa, gerçekteyse bu ülkelerin daha fazla borçlu ve bağımlı hale getirdiklerini gizlemeye çalışıyor. Oysa yapılması gereken, 2008/09 krizinde ileri sürülen, “gelişmekte olan ve az gelişmiş ülkelerin tüm borçları silinsin” talebinin yerine getirilmesidir. Aksi halde bugün on binlerle ifade edilen ölüm sayıları özellikle bu ülkelerde salgının yaygınlaşmasıyla yüz binlerle ifade edilir hale gelecektir.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
ÖNCEKİ HABER

Pandemi hastanesi inşaatında sosyal mesafe yok

SONRAKİ HABER

DİSK: 51 bin üyemiz salgından doğrudan etkilendi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa