Prof. Dr. Özlem Azap: DSÖ verilerine göre Türkiye’de salgın hızlı ve yoğun yaşanacak

TTB Covid-19 İzleme Grubu’nda yer alan Prof. Dr. Özlem Azap, koronavirüs salgınının seyrine ilişkin Evrensel'e açıklamada bulundu.

16 Nisan 2020 11:16
Son Güncellenme Tarihi: 16 Nisan 2020 11:33
Paylaş

Burcu YILDIRIM
Ankara

TTB Covid-19 İzleme Grubu’nda yer alan Prof. Dr. Özlem Azap Evrensel’e Türkiye’nin salgınla nasıl mücadele ettiğini anlattı. Azap, Bakanlığın çizdiği olumlu tablo aksine Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) verileri göre Türkiye’de salgının hızlı seyredeceği ve hasta sayısının yoğun olacağını söyledi. Azap, Pazartesi günü işe gitmek zorunla olan çalışanların bulaş riskini arttırdığına dikkat çekerek geçen hafta sonu yasakla beraber sokağa çıkanlarda bugün yarın vakaların görülebileceğini belirtti.

‘BAŞINDAN BERİ ŞEFFALIK VE GÜVEN DUYGUSU İŞLEMİYOR’

Türkiye’de 11 Mart'ta ilk vakanın tespit edilmesiyle Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) pandemi ilan etmesinin tesadüf ettiğini belirten TTB Covid-19 İzleme Grubu’ndan Prof. Dr. Özlem Azap, “Sağlık Bakanlığı'nın Ocak ayından itibaren Bilim Kurulu kurarak başladığı hazırlıkları takip ediyorduk. Pandemi ilan edilmesiyle birlikte bu hazırlıkların ne kadar işleyip işlemediğini de görmüş olduk” dedi.

Başından beri söylenen şeffaflık ve güven duygusunun işlemediğini belirten Azap, Bakanlık açıklamalarına atıfta bulunarak “Keşke salgının 4. haftasında bu salgın kontrol altına alınabilmiş olsaydı. Bu habere belki de en çok enfeksiyon hastalıkları uzmanları ve doktorlar sevinirler. Çünkü çok zor bir dönem içerisindeyiz ve daha zor günler bizi bekliyor” dedi. Ancak bakanlığın açıkladığı şehir, yaş ve şikayetlere göre dağılımın verileri ellerinde olmadığı için değerlendiremediklerini ifade eden Azap, “Bu verilere erişebileceğimiz bir mekanizma yok. Dolayısıyla salgına ilişkin verilere göre bir hesaplama yapmak gerekiyor. Bu çerçevede bakıldığında DSÖ'nün salgının arttığını söylediği ülkeler arasında Türkiye'yi de saydığını biliyoruz. Matematiksel olarak değerlendirilen çeşitli modeller var bu konuda; Seattle Modeli, Imperial College modeli var. Imperial College modeline göre Türkiye, salgının hızlı seyredeceği, yoğun hasta sayısının olacağı 26 ülke arasında bulunuyor. Bunu önümüzdeki haftalar yaşarak göreceğimizi düşünüyororum” diye konuştu.

‘SAĞLIKÇILAR BİR ADIM SONRASINI GÖREMİYOR’

Salgını en hafif atlatacak ülke olmayı kendilerinin de istediklerini ancak ellerindeki verilerle bunu söylemenin çok zor olduğunu belirten Azap, “Kamuoyu gibi sağlıkçıların da bildiği Sağlık Bakanlığı'nın yaptığı açıklamalardan ibaret. Bu nedenle sağlıkçılar bir adım sonrasını göremiyor” dedi. Bu noktada sağlıkçıların hem kendi sağlıklarını koruyabilmesi hem de hastalara bakabilmesi, artan hasta sayısına denk gelebilecek bir iş gücünün planlanabilmesi için de sağlıklı ve ayakta olması lazım gerektiğine vurgu yapan Azap, “Birçok sağlıkçı arkadaşımız malzemelerini, özellikle maskeleri kendi paralarıyla aldığını biliyoruz. En çok konuştuğumuz maske ama kullandığımız 4 temel malzeme var. Maskenin yanı sıra siperlik veya gözlük, eldiven ve önlük. Bu malzemelerin eksiksiz temin edilmsi gerekiyor. Maske, ihtiyaca göre cerrahi maske veya N-95 maskesi olmalı. Bu malzemeler konusunda eksiklerin azalmak bir yana olgularla birlikte arttığına dair duyumlarımız var. Örneğin; sağlık çalışanına bir gün boyunca sadece bir cerrahi maske veriliyorsa, bu maskenin temin edildiği anlamına gelmiyor. Sağlıkçıların kullandığı maskeleri toplumdaki gibi değerlendirmemek gerekiyor. Gerektiği durumlarda bu maskelerin değiştirilmesi gerekiyor” diye konuştu.

‘RESMİ KANALLARDAN SAĞLIK ÇALIŞANLARININ DURUMUNU DUYMAK İSTİYORUZ’

TTB’nin hekimler ve tüm sağlık çalışanlarının koruyucu malzemelere ulaşımı ve alınan önlemler konusunda anket düzenlediğinden bahseden Azap, “Yüzde 70 hatta 80'lere varan maske temini güçlüğü var. Her hafta yaptığımız anketten bunu görmemiz mümkün. Onun dışında hastalandığını duyduğumuz sağlık çalışanları var ama bunun resmi bir kanaldan "Şu kadarı doktor, hemşire, teknisyen" diye bir bilgiye maalesef ulaşamıyoruz. Tabi bu konuda tabip odaları da çalışma yürütüyor, örneğin İzmir Tabip Odası kaç sağlık çalışanının hasta olduğunu ve kaybedilip kaybedilmediğini açıklıyor. Ancak sahada da o kadar yoğun bir çalışma var ki bu verilerin toplanması hiç de kolay değil. İstanbul zaten olguların yarısından çoğunun görüldüğü bir şehir ve buradaki koşulları hepimiz biliyoruz.Oradan veri elde etmek zor” dedi.

Söylenen sayılar konusunda TTB’nin çalışma yürüttüğünü ancak gönüllerinden geçenin resmi kanaldan duymak olduğunu söyleyen Azap, “Kaç sağlık çalışanı hasta, meslek dağılımı nedir ve hangi aşamada duymak istiyoruz ancak ilk açıklanan ‘601 sağlık çalışanı hasta’ dışında Bakanlık nezdinde bir veriyle karşılamadık” diye belirtti.

‘PAZARTESİ İŞE GİTMEK ZORUNDA OLANLAR BULAŞ ZİNCİRİNİ KIRMAYI ZORLAŞTIRIYOR’

Hafta sonu sokağa çıkma yasağı kararının ise büyükşehirlerde alındığını ancak genel olarak iller bazında uygulanması gerektiğini ifade eden Azap, “Sokağa çıkma yasağının nedeni teması en aza indirmek burada asıl hedef sosyal mesefayi korumak olmalı ve bunun iki güne değil de bütün zamana yayılması öneml”diye uyardı. “Geçtiğimiz haftasonu sokağa çıkıp da ekmek ya da başka şeyler almak isteyen kişiler aynı zamanla hafta içinde de işlerine giden kişiler” diyen Azap, “Pazartesi günü işe gitmek zorunda olan kişiler bulaş zincirini kırmayı zorlaştırıyor. Kişilere, ‘Evde oturun, dışarı çıkmayın’ denildiğinde de evde ne yiyilip ne içileceğinin, beslenme olanaklarının nasıl sağlanacağı gözetilerek karar vermek ve buna uygun planlamaların yapılması gerekiyor. İki gün evde kalmayla bu işin çözüleceği düşüncesi ne toplum ne de resmi kurumlar açısında mümkün olmamalı” diye konuştu.

‘HAFTA SONU DIŞARI ÇIKANLARDA BUGÜN VEYA YARIN VAKALAR GÖRÜLECEKTİR’

Hafta sonu yasaklarını havanın güzel olmasına bağlayan yoksa yorumlanamacağına değinen Azap, “Geçen haftasonu dışarı çıkan insanlar solunum, ateş, öksürük açısından kendilerini kontrol etmeli. Vakalar bugün ve yarın itibariyle çıkmaya başlayacaktır. Böyle durumda doktora gitmeli veya alo 184’ü aramalı. Evde risk grubunda olan kişilere de çok dikkat etmeleri gerkiyor çünkü o kalabalıkta bulaş olmama riski çok zor. Hatta o kişiler bu dönemde evde bile maske kullanmalı” diye uyardı.

Sosyal mesafeyi, hijyeni ve hasta kişilerin iş yerlerine gitmyeceği bir durumu sağlamanın önemli olduğuna dikkat çeken Azap, “En başından beri planlı, programlı, şeffaflıkla yürütülen ve güven verici bir sürecin yürütülmesi gerektiğini söylediklerini belirttik ama geçtiğimiz hafta sonu yaşanan süreç bize plansız, programsız ve panik olunarak yapılan her şeyin daha fazla zarar verdiğini österdi. Vatandaşlarımızında bu kararı alacak kişilerin de daha dikkatli hareket etmesi gerekiyor. Burdan ders çıkarıldığını umuyorum” dedi. Maske kulanımının ise sosyal mesafenin sağlanamadığı durumlarda gerektiğini belirten Azap, “Maskeyi ikide bir çıkarıp takmak, oynamak daha çok zarar verir. Eldiven kullanımı ise yanlış, hastanelerde belli durumlarda kullanılır. Toplumsal alanda yaygın kullanıldığında çevremizdekileri daha çok hastalandırmaktan başka bir işe yaramaz” diye seslendi.

ÖNCEKİ HABER

Basın Konseyi: RTÜK yine televizyonlar üzerinde ‘iktidarın sopası’ oldu

SONRAKİ HABER

Kaş'ta kaçak villaların sayısı artıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa