19 Nisan 2020 00:39

‘İşleyen bir demokrasi toplum sağlığının bir parçasıdır’

“Sağlık ise virüslerden kurtulmaktan çok daha fazlasıdır. Ve özgürlük Kovid-19’suzluktan başka özgürlükleri de içerir. İşleyen bir demokrasi toplum sağlığının bir parçasıdır.”

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Kovid-19 krizi dünyayı etkilemeye devam ediyor. Almanya’da salgın önlemlerinin mayıs ayına kadar uzatılması kararlaştırıldı. Bu, geniş kesimler tarafından makul görüldü. Ancak temel hakların radikal şekilde yok edilmesine karşı tepkiler de var. NDR’ye yazan Heribert Prantl, “Sağlık ise virüslerden kurtulmaktan çok daha fazlasıdır. Ve özgürlük Kovid-19’suzluktan başka özgürlükleri de içerir. İşleyen bir demokrasi toplum sağlığının bir parçasıdır” diyor.

Öte yandan günlük vaka ve ölümlerin sayısının artmasına eş olarak giderek derinleşen ve ağırlaşan bir ekonomik kriz de baş göstermeye başladı. Fransa’dan Ekonomist Dominique Plihon’a göre ise bu tıbbi krizle kapitalist sistem arasında doğrudan bir nedensellik ilişkisi var.

İngiltere’de hükümet, halkı evde kalarak virüsün yayılma hızını azalttıkları için kutladı. Fakat vatandaşların şehirler arası seyahat etmelerinin bile riskli olduğu koşullarda, olası gıda yetersizliği sorunlarını engellemek için ülkeye Doğu Avrupalı işçi getirilecek. Gelen işçilerin sağlıkları ve hakları ise tartışılmıyor bile.


VİRÜSLE SARSILAN HUKUK DEVLETİ

Heribert PRANTL
NDR

Korona salgınını durdurma ya da en azından virüsün yayılmasını yavaşlatma çabaları, birçok ülkede geniş kapsamlı önlemlere yol açtı. Almanya’da da hayat birçok açıdan sınırlandırıldı. Buna karşı protestolar ise yok denecek kadar az. Bu bize devlet ve vatandaşlar arasındaki ilişki hakkında ne söylüyor?

Federal Almanya Cumhuriyeti tarihinde hiçbir zaman bu kadar çok temel hak, bu kadar kapsamlı ve radikal şekilde kısıtlanmamıştı. Halkın özgürlükleri, korona nedeniyle daha önce hayal bile edilemeyecek şekilde azaltıldı. Birisi 2019’daki 70. yıl kutlamalarında anayasanın bu derece iğdiş edilebileceğini söyleseydi deli olduğu düşünülerek dalga geçilirdi.

Ama tamamen bu oldu: Sivil haklar, temel haklar, özgürlükler benzeri görülmemiş bir kapsamda ve hızla  askıya alındı. Okullar, kiliseler, tiyatrolar, sinemalar, restoranlar, mağazalar, spor stüdyoları, kültür, alışveriş merkezleri, yetişkin eğitim kurumları ve etkinlik takvimleri boşaltıldı. İnsanların hareket, ticaret özgürlüğü askıya alındı, mülkiyet hakkı donduruldu, serbest dolaşma hakkı artık mevcut değil ve tüm Almanya’da temas ve iletişim engelleri yürürlükte.

ELEŞTİRİ VE PROTESTO KAYBOLUYOR

Buna karşı neredeyse hiç protesto ve gösteri yok; İkincisi zaten yasaklandılar. 1960’larda olağanüstü hal yasalarına karşı eylem yapıldığı dönemden bile daha  kötü durumdayız. O zamanlar eylem yapılabiliyordu ve yapıldı. Olağaüstü hal yasalarına karşı eylemler genç cumhuriyeti değiştirdi. Boyun eğme ruhunun egemen olduğu ülkede, muhalefet edildi, direniş örgütlendi ve tartışma kültürü gelişti.  Şimdi tam tersi oluyor. Koronaya tepki, olgunlaşmış cumhuriyeti değiştirecektir. Ama şimdiye kadar tartışma kültürü ile övünen bir ülkede eleştiri ve protesto yok ediliyor.

OHAL KOŞULLARI

Oldukça düşündürücü bir cümlenin taraftarı çok. “Güvenlik ve sağlık için özgürlükten vazgeçebiliriz”. Bu cümle ile her şey nedenlendirilebilir. Sadece virüse karşı kararlı mücadele etmek yetmez, aynı zamanda kriz zamanlarında temel ve sivil hakları, “bu zamanlarda” karşılanamayacak bir yük veya lüks olarak gören ruh haline karşı da savaşmak zorundasınız.Virüs sadece insanları değil, aynı zamanda hukukun üstünlüğünü de etkiledi. Olağanüstü hal artık kenarda köşede değil, ortada. Olağanüstü halden söz edilerek temel haklar yok ediliyor.

RUH HALİ DEĞİŞECEK

Bu durumun doğalmış gibi kabul edilmesi şaşırtıcı ve rahatsız edici. Temel hak ve özgürlüklerin yaygın şekilde askıya alınması, geniş çevrelerce gerekli görüldü ve kabul edildi. Yapılanların orantılılığı çok az tartışılıyor. Politika da bu ruh halinden güç alıyor. Ancak ruh halleri bu kadar geniş kapsamlı kararlar için yeterli bir temel olamaz. Bu arada: Ruh halleri hızla değişir. Ve bu ruh hali kesinlikle değişecek çünkü özgür bir toplum tutsaklığa sınırsız bir süre dayanamaz.

SAĞLIK VİRÜSTEN KURTULMAKTAN DAHA FAZLASIDIR

Korona krizindeki en popüler selamlama “iyi günler” veya “Saygılarımla” değil, “Sağlıklı kalın!” şeklinde. Sağlık ise virüslerden kurtulmaktan çok daha fazlası. Ve özgürlük Kovid-19’suzluktan başka özgürlükleri de içerir. İşleyen bir demokrasi toplum sağlığının bir parçasıdır. O nedenle bu dönemde en yaygın selamlama; “Demokratik kalın!” şeklinde olmalıdır.

(Çeviren: Semra Çelik)


KOVİD-19: EGZOJEN BİR KRİZ, GERÇEKTEN ÖYLE Mİ?

Dominique PLIHON
Politis

Kovid-19 krizine dair ekonomistlerin çoğu aynı söylemi savunuyor: Talep ve arzın çifte yadırgaması. Bu ne anlama geliyor: Bu krizin nedeni ekonomik sistemin dışında, yani egzojen nedenlerden kaynaklanıyor, zira virüs bir yandan şirketlerin üretimini, diğer yandan da vatandaşın tüketimini azalttı. Toplumun evden çıkmamasıyla daha da ağırlaşan bu çiftte şok ekonomik faaliyetin ani düşüşünün nedeni olarak açıklanıyor. Mali dünyada Kovid-19 krizi “kara kuğu” olarak adlandırıldı ve temel özellikleri egzojen, öngörülemez ve çoğu zaman ani patlamayla başlayan ve yanlış anlaşılan temel bir olgu olarak görülüyor. Çoğu zaman bu “kara kuğu”ya pazarda bir panikleme eşlik ediyor.

Bu egzojen şok teorisini, yaşanan pandemiyle mali ve küresel kapitalizmin işleyişi arasındaki ilişkiyi anlayamayan farklı ekonomi ekollerinden savunanlar var. Frederic Lordon gibi kimileri bu krizde neoliberal politikaları ve “Bizleri yöneten geri zekalıları” suçlayan bir olgu gördüler. Fakat aslında daha da ileriye gitmek lazım: Kovid-19 krizi ekonomik sistemimizle endojendir, (Yani onun bağrından kaynaklanıyor). Sayısı giderek artan bilim insanlarına göre, artan pandemiler ile doğayı giderek daha fazla tahrip eden ekonomik sistemimizle bir nedensellik ilişkisi vardır. Kovid-19 krizi sadece tıbbi bir sorun değildir, aynı sıra da ekolojik ve ekonomik bir sorundur.

Birleşik Milletler Gıda ve Tarım Örgütüne (FAO) göre bulaşıcı hastalıkların artması son yıllarda kaydedilen tropikal ormanların hızla yok oluşuyla örtüşüyor. Son 40 yıl içinde 250 milyon hektar yok edildi. İnsanların ekosistem üzerindeki etkileri onları giderek vahşi faunaya yaklaştırdı. İşte bu vahşi faunadan insana bulaşarak yayılan hastalıkların gelişmesi böyle açıklanabilinir. Ve uluslararası boyutta ticari ve insan akılarının sürekli hızlandırılması üzerinden yükselen bir küresel kapitalizm koşullarında virüsün rekor bir zaman için tüm dünyaya nasıl yayıldığını da anlamak kolay. Bu krizin endojen niteliğini doğru tespit etmek elbette krizden çıkmak ve bir daha tekrarlamaması için olması gereken politikaları uygulayabilmek için önemlidir. Oysa ki, devletlerin ve kamu politikalarının daha fazla müdahale etmesi olumlu olsa bile, bu politikaların bu teşhisi dikkate almamaları kaygı vericidir. Koşulsuz ekonomiyi canlandırma ve faaliyetleri biyoçeşitlilik ve iklim için tehlikeli şirketlere destek politikaları bunun en somut örneğidir.

(Çeviren: Deniz Uztopal)


Kuşkonmaz

BATI AVRUPA’NIN GIDA ZİNCİRLERİ DOĞU AVRUPALI İŞÇİLERİN HAYATINDAN DAHA MI ÖNEMLİ?

Costi ROGOZANU
Daniela GABOR
The Guardian

Beyaz kuşkonmaz Kuzey-Batı Avrupa’nın nisan lezzetlerinden biridir. Sadece Almanya’da bu sektör için 300 bin işçi gerekiyor ve son 10 yıldır bu işi Romen köylüler yapıyor. Bu sene ise büyük bir sorun yaşandı: Romanya’nın askeri koronavirüs yasakları, olağanüstü hâl desteğiyle polis ve asker devriyeleri ve gece 10’dan sonra sokağa çıkma yasaklarıyla devam ediyor.

Bu yaklaşım Romanya’nın ulusal sağlık sistemini korumuş görünüyor. Tam da pandeminin Güney Avrupa’da en yüksek olduğu dönemde İspanya ve İtalya’dan ülkeye geri dönen büyük sayıda işçiye rağmen Romanya Kovid-19 hastası ve ölüm sayısını kontrol altında tutmayı başardı.

Tabii kuşkonmaz tedarik zincirinin baskısını hissedene kadar. Tarım lobilerinin baskısı altındaki Alman hükümeti Romanya’dan bu sektörde çalışan işçilere ayrıcalık sağlayarak bir hava köprüsü kurmasını ve işçi göndermesini talep etti.

Aslında sadece sınıf kaynaklı aşağılamak dışında medyanın hiçbir şekilde ilgi duymadığı bu işçiler için bir sosyal yardım sistemi olmadığını belirten Romanya hükümeti de bunu kabul etti. Sonuç olarak, ülke dışından gelen çalışanlara yasak koyan Almanya ve sokağa çıkma sürecini bir ay daha uzatmak üzere olan Romanya, kuşkonmazın pandemiyi kontrol etmekten daha önemli olduğu konusunda anlaştılar.

Bu kararı, işçileri, özel ayarlanan ucuz uçuşlara yetiştirme izdihamı takip etti. Çoğu telefon uygulamaları üzerinden, bazıları da acenteler aracılığıyla kontrat imzaladılar; fakat hepsi de kendilerini tıka basa dolu gece otobüslerinde hava alanı yollarında buldular. Romanya’nın Kovid-19 merkezlerinden biri olan Suceava’dan gelen binlerce insanın bu durumu Avrupa’nın en büyük yayılma hadiselerinden birisi olmaya aday.

Bu aranjman Britanya ve İtalya’nın, neredeyse batmak üzere olan meyve ve sebze üreticilerine ilham oldu. Bükreş’ten gelecek özel uçuşlar bu hafta, ülke içinde işçi bulma çabaları başarısız olan Britanya’ya inecek.

Birçok çiftçi kısa zamanda çalıştıracak ‘doğulular’ bulduğu için memnun. Alman tabloid gazetesi Bild’e konuşan bir çiftçiye göre “Almanların çoğu saatlerce tarlada eğilip çalışmaya alışık değil; sırt ağrısından şikayet ediyorlar. Romenler ve Polonyalılar daha güçlü ve hem hafta sonu hem de resmi tatillerde bile çalışıyorlar.”

Görünüşe göre sağlam bir sırta sahip oldukları gibi Romen ve Bulgar işçilerin işe de aşırı ihtiyacı var; çiftlik değiştirme şansı verilmeden, haftada 7 gün, günde 12 saat çalışacak olsalar bile bir pandemi maaşı istemeye çekiniyorlar. Kontratları boyunca, geri dönüş uçuşlarını ayarlamak hakkına tek başına sahip olan çiftlik sahiplerinin insafına bırakılıyorlar.

Alman sendikaları; anlaşmayı kınarken, işçiler için uygun bir ücret, insani çalışma koşulları ve koronavirüse karşı koruma talep ediyor. Romen işçilerin sırtı kırıldığında ya da virüsü kendileriyle eve götürdüklerinde ise onlara Alman sağlık sistemi bakmayacak. Alman iş verenler onları sosyal sigorta ödemelerinden muaf tutuldukları ilk 115 gün içinde evlerine geri yollayacak.  

Tedavinin yükü, doktor ve hemşirelerini Almanya’ya kaptıran ve üründen yapılacak kârdan bir kuruş pay bile almayacak olan, Romanya sağlık sistemine kalacak.

Aynı şekilde medyanın ve politikacıların merceğinin dışında kalan binlerce Romen ve Bulgar işçi Avusturya’nın bakım evlerine akın etti; görünüşe göre Avusturya sosyal bakım sistemi kurmaktansa ucuz doğululara havale etmeyi tercih etmiş.

Çiftlik işçileri ve bakım görevlileri birçok açıdan Avrupa’da en elverişli iş gücü; ucuz, yüksek verimli, aşağılansa ve potansiyel kamu sağlığı tehdidi olsa da vergiden muaf. Avrupa’nın ekonomi politikası sezonuna göre çiftlik işçisinden bakıcıya, inşaat işçisine dönüşebilen komünizm-sonrası evrensel askeri yarattı.

Serbest dolaşım hayatta kalmak için göçe dönüşürken sadece fiziksel olarak güçlü olanlara sağlanan bir imtiyaz haline geldi.

Günün sonunda, Almanya veya İtalya’nın tarlalarına gitmek için sürü halinde hareket edenler artık ne kendi ülkelerine ne de AB’ye güvenebilirler. Üyelik kazandıktan yıllar sonra Doğu Avrupalıların AB’den beklentilerinin ne olması gerektiği üzerine birçok soru akla geliyor. Hepsi bu mu?

Niçin değişik bir Avrupa talebi ile yeni bir sosyal kontrat imzalamayalım? Sınır-ötesi işçilerin, bir uygulamayla ulaşılabilecek insanlık dışı ‘emek arzı’ konumuna indirgemektense, haysiyetlerini ve güvenliklerini sağlamak neden bu kadar zor? Neden batılı sol bile milyonlarca doğu Avrupalı işçi gözlerinin önünde acı çekerken korunmalı emek rejimleri fantezileri kuruyor? Gerekli fakat azımsanan işlerde çalışan milyonlarca işçinin karantinaya girip çıkması neden bir Avrupa sorunu değil?

AB’nin doğuya açılışı milyonlarca işçiye hayatta kalma olanağı verdi. Fakat bu cömert bir ödül değil. Batı Avrupa’nın tedarik zincirleri ve sosyal hizmetleri buna muhtaç.

(Çeviren: Haldun Sonkaynar)

ÖNCEKİ HABER

CHP Milletvekili Çakırözer: Emekçiler günlük 39 lirayla nasıl geçinecek?

SONRAKİ HABER

Ambalaj işçisi: Çarklar dönsün diye biz işçilerin sağlığı hiçe sayılıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa