Kanarya sevenler derneği
72 yaşındaki Mesut, derneklerde çalışarak emekli oldu. Kağıtlar ve zarlarla geçen ömründe bir kez olsun kumar oynamadığını söyleyen Mesut ile dernek dünyasını konuştuk.
Çizim: Ahmet Torun
Anıl YURDAKUL
İstanbul
Beylikdüzü’ye yolum düşmüş, bir iş için beklemem gerekiyordu. Kahveye girdim. Yan masaya kulak misafiri oldum: “Tombala var bu gece” benzeri muhabbet dönüyordu. Bitmemiş miydi tombala? Ya internet üzerinde dönen maç bahisleri? ‘İlk golü kim atacak?’, ‘Kaç korner olur?’ vb. sayısız bahis ülkenin konuşulmayan sorunlarından. Bu sorunun peşine koyularak bir ‘dernek emekçisi’ olan eski komşumun kapısını çaldım.
İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğüne göre 2019 yılında İstanbul’da bulunan dernek sayısı 24 bin 186 iken, Ankara 11 bin 386 dernekle ikinci sırada. Üçüncü sıra İzmir’in: 6 bin 397 dernek. Sivil toplum örgütü çalışan dernekler de var diğer türlü olanı da. 72 yaşındaki komşum Mesut, derneklerde çalışarak emekli oldu. Görevi, ortaya bakmaktı! Kağıtlar ve zarlarla geçen ömründe bir kez olsun kumar oynamadığını söyleyen Mesut ile dernek dünyasını konuştuk.
18 yaşlarında mahallenin kahvelerinden çağrılarak geceleri çalışmaya başlayan Mesut bir yandan gündüzleri devlet dairesinde memur olarak iş bulur. Üç kere işi bırakır ama müdürü izin vermez üç kere geri alır. Gündüz devlet dairesinde geceleri kahvehanelerde. Ardından derneklerde. Her baskında ismi değişmektedir çalıştığı derneğin: “İş Adamları Derneği”, “Spor Derneği”, “Çim Derneği”, “Çimen Derneği”, “Vatan Caddesi Derneği” gibi. Peki baskınların ardından ne oluyor:
“Eskiden polis derneğe mühür vuruyor, seni tutukluyor, karakola götürüyor, karakolda zabıt tutuyor, hepimize ayrı ayrı ceza kesiyor ‘Kabahatler Kanunu’na göre. Ardından mahkemeye çıkıyordun. Şimdi öyle bir şey yok. Gidiyorsun yazıyor ismini, bir hafta sonra belediyenin zabıtaları geliyor mühür vuruyor. Ondan sonra sana para cezaları geliyor. Yatırmadın mı! Yolda çevirmede yandın! Tak diye çevirip götürüyorlar. Gidiyorsun karakola ‘Tamam ödeyeyim parayı’ diyorsun ‘YOOK!’ diyorlar. Dışarıdan bir arkadaşını çağırıyorsun, parayı veriyorsun. Arkadaşın maliyeye gidiyor parayı yatırıyor, makbuz alıyor karakola gösteriyor. Salınıyorsun. Çok ince işleri var. Ama bir yandan zabıt tutanlar gidince tekrar masayı kuruyorlar. Ha adamın üzerinden silah, uyuşturcu çıkarsa onu zaten direk götürüyorlar. Biz zaten en çok ona bakıyoruz. Üzerinde bir şey varsa bırak diyoruz.”
DOSTLUĞU PAPAĞANDA BULUR
Kahvelerde dahi okey oyunu yüzünden kavga çıkarken derneklerde kavga çıkmaması imkansızdır. Ama kavga çıktığında ayırır, insani davranmak zorundasın. Husumetlisi içeride oynayan kişiye “Bugün gelme” denir. Sarhoşu olur. Zaten kaybetmektedir. “Öyle yapma, elini koyma, bakma” gibi emirler yağdıranlar tatlı dille evine gönderilir. Parasını tamamen kaybedene harçlık verilir, taksi tutulur. Kibarlar da olur aralarında. 5-10 lira kaybederler “200 lira versene” derler. İnsanla uğraşmak zordur. Bu yüzden Mesut, dostluğu bir papağanda bulur:
“Masanın kenarına konuyor. Zar atılacağı zaman “ATIYORUM ATIYORUM” diyordu. Öğrenmiş. ‘Ahlak Masası’ndan baskına geldiler bir gün. Arada kadın polisler de var, biz duvarlara yapışığız. Papağan kadın polislerden birinin üzerine bir uçtu, bağırıyor kadın “İMDAAT” diye. Yine bir gün dükkan mühürlenince papağanı bir arkadaşa verdik. O arkadaşın da başından olaylar geçti kızının davasına. Cinayet minayet yaptı. Ailesini Ordu’ya kaçırdı. Ama papağana ulaşamadım. Aksaray’da hırsızlar kahvesine sordum, gelene gidene sordum bulamadık.”
Mesut’un eski patronu olan rahmetli de bizim komşumuzdu. Mesut’a göre sözü geçen, sorunları bağlayan, polisle arası iyi olan, çocuk okutan bir kabadayıydı.
12 EYLÜL’DE DERNEKLERİN TEPKİSİ
12 Eylül 1980’de yaşanan darbenin ardından ülkede sıkı yönetim ilan edilmiş gece 12’den sonra sokağa çıkma yasağı başlamıştır. Oyunlar gece 11.30’da bitirilir, önceden çağrılmış arabalar gelir evlere gidilirdi. Ama bazen oyunlar uzun sürerdi. Kalın perdeler örtülür sabaha kadar oyuna devam edilirdi. Ara sıra asker de gelirdi. Ama oyun, askerlerin ardından kaldığı yerden devam ederdi. Bu gelenek 15 Temmuz 2016 tarihin de değişmedi. Vatan Caddesi’nde olaylar yaşanırken, ülke karma karışık hale gelmişken dernek sabaha kadar çalıştı, çaylar demlendi, defter tutuldu, zarlar atıldı.
TOMBALA
“Derneklerde bir limit sınırı var” diyor Mesut, bu yüzden herkes dernekte oynayamıyor. Kimi dernekler 60 lira diyor kimi 100 lira. Güvenilen kişilere ise hesap açılıyor. Ama tombala oyunları çok ucuz paralara döndüğünden, örneğin 20 liranız varsa 5 liralık kart alıp dört kere oynadığınızdan dolayı cazip geliyor. Üç dakikada bir oyun bitiyor, yenisine geçiliyor. Mesut’a göre halen tombala devam ediyor. Bir apartman dahi satın alanın olduğunu söylüyor. Çekilen sayı büyük ekranlarda gösteriliyor. Polis baskınında televizyon ekranları kırılıyor ama alt katta yedek televizyonlar duruyor.
“Tüp almaya giderken şurada iki oyun oynayayım diyerek eve tüpsüz dönenleri biliyorum ya. Dernek işlerinde azalma olmasının birinci nedeni tombaladır. İkinci nedeni ise internettir. Kimse karışmıyor ki basıyor kredi kartını oynuyor. Kaç gol olur, kaç faul olur, ilk golü kim atar gibi bir sürü oyun var. Bir yandan da lotoyu kazanan semtte, bayii olmuyor. Herkes neyin ne olduğunun farkında.”
Yaşlı dernek kurdu Mesut’un anlatacakları çok. Otelleri anlatıyor, hırsız kahvelerinin teşkilatını anlatıyor, kabadayıları anlatıyor. Bir yandan fotoğrafını çektiriyor ama uyarıyor: “Yayımlama!”