Prof. Dr. İhsan Gürsel: Virüsün gen haritası aşı çalışmalarında yol gösterecek

TÜBİTAK Covid-19 Konsorsiyumu üyesi Prof. Dr. İhsan Gürsel, Türkiye’de yürütülen aşı ve ilaç çalışmalarını Evrensel Gazetesi’ne anlattı.

20 Nisan 2020 05:22
Paylaş

Selen AKÇAKOCA
Ankara

Bilkent Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi ve TÜBİTAK COVID-19 Konsorsiyumu üyesi Prof. Dr. İhsan Gürsel, Türkiye’de yürütülen aşı ve ilaç çalışmalarını Evrensel Gazetesi’ne anlattı. Pandemi sebebiyle 9 ayda yapmayı planladıkları aşı çalışmasının normalde 4 yıldan önce bitirmenin mümkün olmadığını belirten Gürsel, virüsün gen haritasının aşı çalışması için yol göstereceğini ifade etti.

Aşı ve ilaç dışında bir yönteme de dikkat çeken Gürsel, bağışıklık sisteminde bulunan interferonun belli bir düzeyde olmasının antiviral tepkiyi sağladığını, buna benzer bağışıklığı artıracak molekülleri önceden üretmeyi sağlayacak ajanlar olduğunu söyledi. Bu konuda Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bir hazırlığı olduğunu aktaran Gürsel, "Bunları virüse bulaşmadan önce sağlık çalışanlarına verip bağışıklığını artırarak enfeksiyona yakalanmamalarını sağlayabiliriz" dedi.

Türkiye’de şu anda Koronavirüs ile ilgili aktif yürütülen çalışmalar neler?

Dünyanın birçok ülkesinde benzer çalışmalar yürütülüyor. En başlıca çalışma var olan ilaçların COVID-19 hastalarına uygunluğuna yönelik yürütülen çalışmalar. Etkinliği gösterilirse bu hastalıkta önleyici olarak kullanım durumuna ilişkin araştırmalar yürütülüyor. TÜBİTAK’ta Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın önderliğinde bir COVID-19 Konsorsiyumu oluşturuldu. Başvuran projelerden belli bir miktarı buraya davet edildi. Bunların 7 tanesi ilaç ile, 7 tanesi aşı ile ilgili çalışmalar yürütüyor. Biz de ODTÜ öğretim üyesi Mayda Gürsel önderliğinde aşı kısmındaki bir grubu oluşturuyoruz. Tedaviye yönelik başka bir uygulama da Kızılay ve Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen konvelesan plazma tedavisi. COVID-19’a yakalanan ve iyileşen kişilerin plazmasının ayrıştırılıyor ve uygun şekilde işlenip virüs olup olmadığı tespit ediliyor. Sonrasında bu plazmalarda koruyucu antikor bulunduğu için bu COVID-19 hastalarına aktarılıyor.

Bir başkası ise mezenkimal kök hücre tedavisi. Bu tedavi üzerine daha çok çalışma yapılması gerekiyor fakat ileride uygulama alanı olabilecek çalışma. COVID-19 hastalarının hastalık durumlarının geriletilmesine yönelik mezenkimal kök hücre çalışmaları bulunmakta.

VİRÜSÜN ELDE EDİLMESİ AŞI ÇALIŞMALARI İÇİN ÖNEMLİ

Virüsün izole edilmesi ve gen haritasının çıkarılması ne anlama geliyor? Bunun önemi nedir?

Ülkemizdeki hastalardan virüs izole edilmesi, diğer ülkelerden elde edilen verilerle karşılaştırılabilmesi açısından da çok önemli. Ülkede yürüttüğümüz aşı çalışmalarında tabii ki virüsün kendisine ihtiyacımız var. Virüsün elde edilmesi öncelikle aşı çalışmaları için çok önemli. Ayrıca aşıları hazırlarken elbette birçok farklı yöntem var, fakat bunların iki tanesi virüsün izole edilmesi ile ilgili. Bunlardan biri, virüsün kendisinin kültür dediğimiz yöntemle çoğaltılması ve inaktif hale getirilerek aşı olarak uygulanması. Diğeri ise pasajlama dediğimiz bir yöntemle patojenliğini azaltmak. Buna atenüe (zayıflatılmış) aşı tipi deniyor. İkisinin de aşı olarak kullanılma potansiyeli yüksek. Bu iki yöntem için de ülkedeki virüslerin elde edilmesi bence çok değerli.

VİRÜSÜN GEN HARİTASI BİZE YOL GÖSTERECEK

Bir başka önemli nokta ise virüs izolasyonunun artırılması. 1-2 tanesinin izole edilmiş olması çok anlam ifade etmiyor. Bunun yüzlerce, binlerce olması lazım. Üniversitelerin ilk virüsleri izole etmeleri elbette çok değerli ama buna diğer merkezlerin de katılması ve bu sayının artırılması lazım. Virüsün gen haritasının çıkarılması bize Türkiye’deki virüsün Çin’den başlayarak diğer ülkelerdeki haliyle ne kadar benzediğini ve farklılaştığını anlatacak. Aşıyı tasarlamaya uğraşan gruplar için de önemli olacak. Gen haritası sonucunda ulaşılacak sonuçlar bize hangi aşı bileşenlerini kullanabileceğimize dair bilgiler sunacak. Şu an yurtdışında elde edilen bilgiler üzerinden ilerliyoruz. Ülkemizdeki virüsün ne kadar mutasyona uğradığını ya da uğrayıp uğramadığını bilmiyoruz. İzole edilen virüslerden çıkarılan gen haritaları bu konuda da bilgi verecektir.

Aşı geliştirmek için yapılan çalışmalar nasıl ilerliyor?

Ülkemizde hem Sağlık Bakanlığı-TÜSEB (Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı) hem de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı-TÜBİTAK kanalı ile iki koldan aşı çalışmalarına öncelik verilmiş durumda. COVID-19 enfeksiyonuna karşı şu anda ülkemizde birçok grup aşıya yönelik çalışma yürütmekte. Benim içinde bulunduğum konsorsiyumda 7 aşı çalışması var. Virüsün dikey proteinine yönelik aşı çalışmaları sürdürülüyor fakat daha işin başındayız. Biz de rekombinant protein aşısı üzerine yoğunlaştık. Birçok grup virüsün dikey proteini hedefe alarak aşı çalışmalarını sürdürüyorlar. Biz bunun yeterli olmadığına inandığımız için projemizi iki basamaklı hazırladık. Diken proteinin yanında 4 yapısal protein var. Zar, zarf, nükleoprotein ve diken proteini. Antijen virüsün yüzeyinde bulunuyor. Biz yalnızca diken proteinine yönelik yapılan aşıların uzun vadeli olacağını düşünmediğimizden bu dört proteini birlikte kullanmayı düşünüyoruz.

'9 AY SONRA GELİŞTİRMEYİ PLANLIYORUZ'

Bir diğer farklı noktamız ise çok yeni bir teknoloji olan CPG-Oligonükleotidleri diye bilinen kısa bir adjuvan (Adjuvanlar, aşının neden olduğu bağışıklık yanıtının süresini ve gücünü artırmak için konan maddelerdir) kullanacağız. Bunun önemi virüse karşı bağışıklık sistemini hem hücresel düzeyde artırması hem de antikor yanıtını yükseltiyor olması. Ek olarak, dört yapısal proteini zarlı yapı içerisinde dekore ederek virüs benzeri yapı hazırlayacağız. Sonucu adjuvan ile birlikte farelerde deneyeceğiz. Etkinliğini ve koruyuculuğunu gösterip virüsü nötralize ettiğini kanıtlayarak aşı adayını 9 ay sonra geliştirmeyi planlıyoruz. 9 ay sonunda insan çalışmalarına başlamayı hedefliyoruz.

TÜBİTAK Konsorsiyumu’nun da hedefi yıl sonunda aşı adaylarının klinik faza aktarılacak hale gelmesi. Biz de o amaçla çalışıyoruz. Normal şartlarda yapılan aşı çalışmalarının süreçleri uzun soluklu. Bizim 9 ayda yapmayı planladıklarımızı normal bir aşı çalışmasında 4 yıldan önce bitirmek mümkün değil ama pandemi durumunda çalışmaları hızlandırmak zorundasınız. Fakat hızlandırırken aşamalar atlanmıyor. Bütün kritik aşamaları göstermek durumundasınız. ODTÜ, Bilkent ve Hacettepe’den büyük bir ekiple bunu 9 ay sonunda gerçekleştirmeyi hedefliyoruz.

DİĞER VİRÜSLERDEN FARKI BELİRTİ GÖSTERMEDEN BULAŞMASI

Aşı dışında alternatif tedavi yöntemleri mümkün mü? Bu tedavi yöntemlerinin geliştirilmesi ne kadar süre alıyor? Bunların uygulanabilirliği nedir?

Pandemi Ocak ayının ilk haftasında ortaya çıktı. Bazı iddialara göre Eylül sonu-Ekim başında Wuhan’da bulaş başlamıştı. İnsanların bunu yeni bir enfeksiyon olarak görmelerine rağmen bu boyuta geleceğini düşünmediler. Bu enfeksiyonun diğer enfeksiyonlardan en büyük farkı, virüsü taşıyan kişilerin önemli bir kısmının herhangi bir belirti göstermeden virüsü başkalarına bulaştırması. 2,3 milyona yakın insanın enfekte olmasına, dün akşam itibariyle 150 bin kişinin ölümüne yol açan, dünya üzerinde 185 ülkeyi etkileyen bir pandemiye dönüşmüş durumunda. Aşının en erken üretilmeye başlayacağı süreç 12-18 ay arasında konuşuluyor. Aşıyı üretmeyi başaran ülke olsa bile hemen yurtdışına sağlamaktan önce kendi vatandaşlarını aşılamayı ön plana alacaktır ve üretimini ona göre planlayacaktır. Yani milyarlarca insana yetecek miktarda aşının hemen sağlanması mümkün değil. O nedenle Türkiye’nin aşı ve ilaç aramaya yönelik çalışmaları değerli.

Aşı ve ilaç olmayan durumda nasıl korunabiliriz?

Plazma bir alternatif ama bu tedaviyle ilgili birçok sorun ve bilinmeyen var. Yurtdışından gelen bilgilere göre bu enfeksiyonu atlatan insanlarda yeniden enfeksiyonların ortaya çıktığını biliyoruz. Geçtiğimiz haftada Güney Kore’den bir yayın 90 küsür kişide yeniden enfeksiyonun başladığını duyurdu. Bu sayının bugün itibariyle bunun 163’e çıktığını biliyoruz. Yani virüsün davranışını henüz anlamış değiliz ama korunmak çok önemli.

SAĞLIK ÇALIŞANLARININ BAĞIŞIKLIĞINI ARTIRMAK İÇİN BUNU KULLANABİLİRİZ

Bağışıklık sistemimizde interferon dediğimiz bir şey var. Bunun virüs gelmeden vücudumuzda belli düzeyde olması gerekir. Bu durumda virüse yakalanma oranı oldukça azalıyor. Bu, sizin bir antiviral tepki göstermenizi sağlıyor. Virüs vücudunuza girdiğinde bağışıklık sisteminiz virüsün yerleşip enfeksiyonu başlatmasına izin vermiyor. Buna benzer antiviral molekülleri önceden üretmemizi sağlayacak ajanlar var. Bunların insanlarda kullanılmasında tehlikeli bir durum da yok. Bunları virüse bulaşmadan önce sağlık çalışanlarına verip bağışıklığını artırarak enfeksiyona yakalanmamalarını sağlayabiliriz. Fakat bunun için hazırlık yapmamız lazım. Bunun için Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bir hazırlığı var. Umarım bunu yerine getirmeyi başarabiliriz. Bence bu en etkili yöntemlerden biri. Yaklaşık iki haftalık bir koruma sağlıyor. Özellikle sağlık çalışanlarının ağır Hastalarla çalıştığı bir ortamda antiviral tepkilerini yukarıya çıkarmaları bence çok değerli bir yaklaşım olur ve aşı olmadan bu korumayı sağlayabiliriz.

ALMANYA NASIL BİR YOL İZLEDİ?

Salgın gibi durumlar yaşanmadan önce alınabilecek önlemler var mı? Bunlara yeterli bütçe ayrılıyor mu?

Bunun için önceden algoritmaların belirlenmesi ve değerlendirilmesi lazım. Çok planlı ve büyük çabanın sarf edilerek algoritmaların çıkarılması lazım. Şu anda dünya üzerinde bunu başaran ülke yok. Buna en çok yaklaşan ülke Almanya. 7 Ocak’ta Çin Halk Cumhuriyeti salgını açıkladıktan 4-5 gün sonra Almanya’da PCR yöntemiyle günde yaklaşık 160 bin test yapıldı. Yakaladıkları SARS-COV-2 pozitif hastaları izole etmeyi başardılar. Almanya’da sağlık sektörünün gelişmiş olması ve sağlık sisteminin ülkenin her noktasında aynı seviyede etkin bir şekilde çalışıyor olması da bir başka önemli özellik. Bu gibi hazırlıkları yaptığınızda bu tip ani ve şiddetli pandemide kayıplarınız azalıyor. Fakat İtalya ya da ABD’de durum böyle değil. Özellikle ABD uzun süre salgını ciddiye almadı. Herhangi bir önlem alınmadı. Halk, sosyal mesafe konusunda bilinçlendirilmedi. Bilim çevreleri bunu dile getirdi ama başkanlık bazında ciddiye alınmadı. 2019 yılında ABD’deki grip salgınında 45 bin kişi ölmüştü. Son dört haftada ise 30 bine yakın kişi öldü. Bu, virüsün hazırlıksız bir durumda sizi ne hale getireceğinin bir örneği. ABD’de kayıpların daha da artacağını öngörebiliyoruz. Bu üzücü bir durum.

Siz Türkiye’nin aldığı önlemleri ve yapılan çalışmaları yeterli buluyor musunuz?

Bunu iki kısımlı değerlendirebiliriz. Sağlık Bakanlığı açısından değerlendirirsek, ben Türkiye’nin vakalar bildirilmeden önce başarılı bir hazırlık süreci geçirdiğini düşünüyorum. Birkaç eleştirilecek nokta var ama genel olarak Sağlık Bakanlığı’nın hemen Bilim Kurulu oluşturması, farklı önerilerin hayata geçirilmeye çalışılması yerinde davranışlardı. Şu anda yürütülen politikaların da iyi idare edildiğini düşünüyorum. Tedaviye yönelik algoritmaları da klinikten gelen bilgileri değerlendirerek şekillendirmeleri ve yeni algoritmalar oluşturarak tedaviyi yönlendirmeleri de bence başarılı. Özellikle izolasyon sürecinde bilgilendirmeleri yerinde ve etkiliydi. Ama bu uyarılara halkımızın ne kadar uyduğu da önemli.

'EKONOMİYİ CANLI TUTMAK İÇİN İNSANLARIN HAYATI RİSKE ATILMAMALI'

Fakat ülke genelinde resmi tam görürsek sosyal bir devletin insanları çalışmaya zorlamaması lazım. Ekonomiyi canlı tutmak adına insanların hayatı riske atılmamalı. Çalışanların maaşlarının tamamı değilse bile belli bir kısmı karşılanarak bu insanların evlerinde izole hale gelmeleri gerek. Hastalığın bulaşmasının bu şekilde engellenmesi lazım. Sağlık Bakanlığı politikalarının yerinde olduğunu söylerken diğer kısmın salgınla mücadelede başarılı olduğunu söylemek zor. Hafta sonu sokağa çıkma yasağı ilan ederek bu bulaşın engellenmesini sağlamamız çok zor.

ÖNCEKİ HABER

Yeşilova Belediye Başkanı Mümtaz Şenel ve eşi Fatma Şenel silahlı saldırıya uğradı

SONRAKİ HABER

Trump ve Erdoğan telefonda ekonomik gelişmeleri görüştü

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa