Market işçisi için "Mesafeyi koru" çağrısı bir şey ifade etmiyor
Gebze'de konuştuğumuz süpermarket işçileri, marketlerdeki koronavirüs riskini, "eve servis" uygulamalarını, yetersiz önlemleri ve tedirginliklerini anlattı.
Fotoğraf: DHA
Halil YENİ
Gebze
Koronavirüs salgınının yayılmaya devam ettiği Türkiye’de, hastalığın bulaşıcılığı açısından en riskli çalışma alanlarından biri de marketler. Peki, perakende sektörünün patronları daha fazla kazanırken market işçileri ne yapıyor, hangi koşullarda çalışıyor, kendilerini nasıl hissediyor?
Salgın sonrası en yoğun çalışılan işyerlerinden biri de marketler. Dolayısıyla market işçilerinin çalışma koşulları ağırlaştı, boşalan rafların düzenlenmesi işçilerin mesai saatlerini artırdı. İş yoğunluğundan dolayı çay ve yemek molalarını tam olarak kullanamayan işçiler, tuvalete dahi zor gider hale geldi. Büyük marketlerin yönetimleri, ilk günlerde maske ve eldiven kullanımını yasaklamıştı ancak müşterilerin artan şikayetleri üzerine koruyucu ekipmanlar kullanılmaya başlandı. Kronik rahatsızlığı bulunan işçilereyse zorunlu yıllık izin ya da ücretsiz izin dayatıldı. Hafta sonları başlatılan sokağa çıkma yasağının faturası bile market işçilerine çıkartıldı. Birçok mağaza, çalışanlarına gönderdiği mesajda haftalık izinlerini sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde kullanabileceklerini kalan diğer gün için ise hafta içi fazla mesai yaptırılacakları bildirdi.
Konuştuğumuz market işçilerini asıl kaygılandıransa sağlıkları. Çünkü her gün yüzlerce ürünle ve müşteriyle temas içindeler. Malzemelerin yerleştirilmesinden, müşterilerle olan iletişime kadar gün içinde o kadar çok sosyal temas kuruyorlar ki, virüse yakalanmaktan ve eve gittiklerinde ailelerine bulaştırmaktan korkuyorlar.
"HASTALIĞA YAKALANMAKTAN, BİRİNE BULAŞTIRMAKTAN KORKUYORUM"
Salgın sonrası evlere servis yapmaya başlayan bir market zincirinde çalışan ve adını vermek istemeyen işçi, “Evde kal” ya da “Mesafeyi koru” çağrılarının kendileri için bir şey ifade etmediğini söyledi. “Evlere servis” ile iş yüklerinin fazlasıyla arttığını belirten market çalışanı, “Çalıştığım marketin başlattığı mobil uygulama ile evden sipariş verenlere aldıkları ürünleri kapılarına kadar götürüyoruz. Zaten markette çalışmak böyle bir dönemde riskli ve yorucu iken bu durum beni ve tüm çalışanları çok daha korkutuyor ve yoruyor. Gittiğimiz evlerde kimler var, rahatsızlığı var mı, salgına yakalandı mı bilmiyoruz. Zaten markette çalışmak riskliyken başka evlere gitmek, insanlar ile bir arada bulunmak daha riskli değil mi? İlk başlarda market arabasıyla ağırlık ve mesafe aralığı fark etmeksizin yapılan bu uygulama sosyal medyada tepki gördükten sonra değişti. Artık araba eşliğinde gidiyorsunuz. Ama yine yakın mesafeye yürüyerek götürüyoruz. Artan iş yükü ücretlerde hiçbir iyileşme yaratmazken haftalık izinlerimizi de sokağa çıkma yasağına göre ayarladılar” dedi.
Psikolojilerinin de etkilendiğini ifade eden market çalışanı, “Bir de tüm bunlar yetmezmiş gibi, kimi öfkeli, sabırsız müşterilerimiz, market çalışanlarını ‘işe yaramaz’ gibi görüyor ve adeta robot, makine gibi çalışmak zorunda olduğumuzu zannedip bizlere kötü davranıyor. Psikolojimiz iyice alt üst oldu. Fiyat pahalılığının sorumlusu biz değiliz. Ürünlerin bitmesinin sorumlusu biz değiliz. Salgın başladığından bu yana kendini risk altında gören, iş yükü arttığı için daha çok yorulan, yoğunluktan kaynaklı fiziksel ve psikolojik olarak yıpranan onlarca market çalışanı işi bırakmak zorunda kaldı. Ben de hastalığa yakalanmaktan, birine bulaştırmaktan çok korkuyorum” ifadelerini kullandı.
"BÜTÜN GÜN TEK MASKE KULLANIYORDUK"
Büyük bir market zincirinde çalışan fakat salgın sonrası sağlığını korumak için işten ayrılan Arife ile konuştuk. Daha ilk gün kendine bir kutu eldiven satın alıp öyle işe gittiğini belirten Arife, “Birkaç gün içinde bazı arkadaşlar da kullanmaya başlayınca sorumlu kişi ‘Eldiven yasak, bilginiz olsun’ dedi. Ben duruma itiraz edip kullanmaya devam ettim. Bir ürüne, sebzeye, meyveye gün içinde onlarca insan dokunuyor. Çalıştığım markette kasa ve reyona bakan kişiler aynı. O kadar ürünü defalarca elden geçirip dokunduktan sonra bir de kasada para alışverişi yapmak zorunda kalıyorduk. Bu şekilde, gelen müşteriyi de kendimizi de daha çok riske atmış oluyorduk” dedi. Sürecin getirdiği iş yükü yüzünden sık sık el yıkamanın imkansız olduğunu vurgulayan Arife, “Bir süre sonra maske kuralı geldi. Maskeler kasada tutuluyordu ve günde bir maske veriliyordu. Bütün gün tek maske kullanıyorduk. Marketlerde çalışmak zaten çok yorucu. Her şeyi en az çalışanla en kısa sürede yapmak gibi bir durum var. Süreçten dolayı yaşanan aşırı yoğunlukta bile bu böyle devam etti. Mesela düzenli olarak temizlenmesi gereken yerler vardı. Kasa ve çevresi, kapı kolları, sepetler ve alışveriş arabaları, dolap kapakları gibi insanların çok temas ettiği yerler. Bunları yapacak vakit bile bulamıyorduk az kişi çalıştığımız için” diye konuştu.
SOSYAL-İŞ: MARKET ÇALIŞANLARININ ÖNEMİ ORTAYA ÇIKTI
Sektörde örgütlü DİSK/Sosyal-İş Sendikası market çalışanlarıyla ilgili yaptığı açıklamada, salgın sonrası sendika genel merkezi ve şubeleri de kapsayan kriz masası oluşturulduğu ve işyerlerinde yaşanan gelişmelerin izlendiği belirtildi. Salgın yayıldıkça market çalışanlarının öneminin de ortaya çıktığı ifade edilen açıklamada, “Toplum, market çalışanlarının da sağlık çalışanları gibi salgın riski altında olduğu gerçeği kavramıştır. Sosyal-İş olarak, örgütlü bulunduğumuz marketler zinciri ‘önlemler’ noktasında yüksek bir hassasiyet içinde davranırken; sendikamızın gündeme getirdiği hususlarda da tam bir duyarlılık ortaya koymaktadır” iddiasında bulundu. Açıklama şöyle devam etti: “Salgının başından itibaren, çalışma birimlerinin havalandırılması, hijyen malzemelerinin sağlanması, kişisel koruyucu araç-gereçler kapsamında maske, eldiven, dezenfektana sağlanması, çalışanların ateşlerinin düzenli olarak ölçülmesi, tüm birimlerde sosyal mesafe önlemlerinin alınması, çalışma saatlerinin düzenlenmesi, müşterilerin bilgilendirilmesi vb sağlanmaktadır. İşyerinde herkes; insan hayatı konusunda en üst düzeyde tam bir duyarlılık içindedir.”