Gıda işçileri yazdı: Herkes patronları koruma derdine düşmüş
"Gıda üretimi yapıyoruz, yapmak da zorundayız. İşe gidip geleceğiz ama bizi de her şeyde olduğu gibi topun ağzına atmaktan artık vazgeçin."
Fotoğraf: Pixabay
Tekgıda-İş üyesi işçi
Bursa
Geçtiğimiz günlerde Evrensel gazetesinde sendikam Tekgıda-İş’in Genel Başkanı Mustafa Türkel tarafından fabrikalara gönderilen mektupla ilgili görüşüm yayımlanmıştı.
Sendika tarafından gönderilen mektubu çoğu kişi görmüştür tekrar ne dediğini yazmayacağım. Benimle birlikte başka bir fabrikadan daha arkadaş görüşünü bildirmiş ama sonrasında yaşananlar daha vahim bence. Mustafa Türkel’e ait olduğunu düşündüğüm facebook hesabından haber paylaşılıp bu haberin çarpıtıldığı ve hiçbir işçinin görüş vermediği, hayali olduğu söyleniyor. Ben hayali isem her gün işe gidip üretim yapmam ve her ay aidat ödemem de mi hayali diye sormak isterim. 10 senedir fabrikadayım 1 gün göstermelik bir eğitim harici başka bir eğitim, bilgi, toplantı, örgütlülük anlamında hiçbir şey görmedim.
Tabii ki bilen sorgulayan işçi istemezler. Onlar ne derse doğrudur ve başka da doğru yoktur onlar için. Eğer işimden olmayacağımı bilsem ismimi de yazarım, çalıştığım fabrikayı da. Benim gibi habere görüş bildiren arkadaş da ismini söylememiş. Çünkü ortak kaygımız işimizden olmamak. Bunu bir kez daha gördük. Anlatayım. Başkanın o paylaşımı altına bir arkadaş yorum yapmış “Her ay benden bir yevmiye alıyorsunuz, beni değil patronu savunuyorsunuz” diye. Başkan da cevap olarak “Önce fabrika ismi yaz da sana özel izin yaptıralım, seni işe zorluyorlar ise de derhal gereğini yapalım. Eğer aidat ödüyorsan ki onu da zorla almıyoruz. Ödememe hakkın var. İstediğin zaman sendikadan ayrılabilirsin. Hadi koçum yap bir delikanlılık” diyor.
Bunun ne demek olduğunu biliyoruz biz. Zor bir süreç yaşandığını hepimiz biliyoruz ve farkındayız. Ama mektupta işletmeler önlemini aldı sizler önleminizi almazsanız sorumlu işveren değil sözünü bir açıklayın bize. Kimse virüs kapmak istemez ve herkes önlemini alıyor ama her gün işe gidip geliyoruz ve virüse hedef bir şekilde yaşıyoruz. Ben işe gidip gelirken virüsü kaparsam bunun sorumlusu ben mi olacağım, yoksa işe gitmeye zorlanmam mı? Haberde söylediğim gibi sanırsınız işçiler patrondan daha zengin, herkes patronları koruma derdine düşmüş. Biz olmazsak ne patron olur ne de çalıştığımız fabrikalar. O yüzden önce işçinin sağlığı gelmeli. Gıda üretimi yapıyoruz, yapmak da zorundayız. İşe gidip geleceğiz ama bizi de her şeyde olduğu gibi topun ağzına atmaktan artık vazgeçin.
VİRÜS KAPARSAK HESABINI KİM VERECEK?
Kerevitaş işçisi
Bursa
Bursa Akçalar’da Kerevitaş fabrikasında çalışan işçileriz. İşyerimizde dondurulmuş sebze-meyve, dondurulmuş unlu mamuller gibi ürünler üretiliyor. Şu anda unlu mamulleri üretiyoruz. Pizza, börek, milföy bunların çeşitleri. Şirket bir süredir küçülmeye gittiklerini söyleyerek işçi çıkartmalara başlamıştı.
Fakat koronavirüsle insanlar evlerinde izolasyona girmeye başladıktan sonra bir anda gıda maddelerine yönelince işler sürekli bir biçimde artmaya başladı. Şirket ürün yetiştirmek için üretimini arttırdı artan siparişleri yetiştirebilmek için de sürekli yeni işçi alıyor. Haftalık çalışma süreleri yükseltildi. Cuma, cumartesi ve pazar günleri 12 saat diğer günler ise 8 saat çalışıyoruz. Ve yemekhanelerde yemek yiyen kişi sayısı yaklaşık 100’e kadar çıkıyor. Yemekhanede evet masalar arası mesafe düşük ve bir masada iki kişi yemek yiyor. Günde bir defa dezenfekte ediliyor bulunduğumuz ortam. Bu nedenle alınan önlemlerin yetersiz olduğunu daha da artırılması gerektiğini düşünüyoruz.
Fabrikada ateşi çıkıp işe gelmeyin denen kişilere test yaptırılıp yaptırılmadığı belli değil. Ve kronik hastalığı olan, 55 yaş üstü olanları işe getirmiyorlar. Maske zorunlu servisler sekiz kişi oldu. Oysaki bant aralarındaki mesafeler birer metre olması gerekirken çok da dikkat edilmeden devam ediliyor. Maskelerin çok iyi olduğu ve koruduğu da söylenemez.
Herkes evinde kalarak bu virüsün bulaşmasını engellemeye çalışırken bizlerin çalışma saatleri arttı ve her gün işten eve giderken acaba evdekilere bir hastalık bulaştırır mıyız korkusu yaşıyoruz. Ben buradan bizim bu şekilde çalıştırılmamıza göz yumanlara soruyorum bizler ve ailelerimize virüs bulaştığında bunun hesabını kim verecek?
Şu anda işyerinde Özgıda-İş Sendikası var ve sözleşme dönemindeyiz. En son 27 Mart’ta sendika ve şirket yetkilileri bir görüşme yaptı ancak kimse çıkıp doğru düzgün bir bilgi vermiyor. Sözleşmemizin sözü bile edilmiyor. Neymiş efendim virüs varmış, görüşmeler iptal edilmiş. Bu şekilde devam ederse sözleşme ya olmayacak ya da oldubittiye getirilecek.