22 Nisan 2020 04:32
/
Güncelleme: 13:21

Sedat Başkavak: Gelecek yıl kıtlık ve pahalılıkla karşı karşıya kalacağız

Üreticiler neler yaşıyor? Salgına bağlı olarak kıtlık ve açlık tehdidiyle mi karşı karşıyayız? Tüm Üretici Köylü Sendikası Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak yanıtladı.

Cihan ÇELİK
İstanbul

Koronavirüs salgını tehdidi altında üretici köylüler ve mevsimlik tarım işçileri ekim, dikim ve hasat dönemine giriyor. Tarımsal üretimin devam edebilmesi ve gıda erişiminde bir sorun yaşanmaması için ilk günden bu yana üreticiler, ilgili oda ve kurumlar alınması gereken acil tedbirleri açıklıyor. Ancak hükümet önlem paketlerinde gıda tedariği, tarım ve hayvancılık sektöründeki üretime dair bir önlem açıklamak yerine sokağa çıkma yasağından tarım ve hayvancılık faaliyetlerinde bulunanları muaf tutmakla yetiniyor. 

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, “Hasat sezonu başlayacak, mevsim koşulları dikkate alındığına üretim yönüyle bir sıkıntı görülmemektedir” açıklaması yaparken Toprak Mahsulleri Ofisi’nin yurt dışından 250 bin ton ekmeklik kırmızı buğday ithal etmesi gündeme geldi. CHP Eski Milletvekili Umut Oran Bakan Pakdemirli'ye “Neden 2019’da yerli üreticiden daha fazla ekmeklik buğday alımı yapılmadı da şimdi yabancı çiftçilere ödeme yapmak zorunda kalıyoruz?​” diye sordu.

"Üreticiler neler yaşıyor", "İthalata dayalı tarım politikasından nasıl etkileniyoruz", "Salgına bağlı olarak kıtlık ve açlık tehdidiyle mi karşı karşıyayız?", "Acil alınması gereken tedbirler neler?" sorularını Tüm Üretici Köylü Sendikası (Tüm Köy Sen) Eğitim ve Örgütlenme Uzmanı Sedat Başkavak'a yönelttik. 

ÜRETİCİ KÖYLÜYE DESTEK YOK

Üretici köylüler bugün hangi koşullarda üretim yapmaya çalışıyor? Sahada sıkça karşılaşılan sorunlar neler?

Üretici köylüler hem yalnız hem de desteksiz durumdalar. Ne üretime destek ne de üretimi devam ettirecek olanakların yaratılması konusunda destek ya da teminat altına alacak gerekli tedbirler açıklanmadı. Koronavirüs nedeniyle pek çok yerde üretici köylü tarım alanına çıkmakta zorlanıyorlar. Üretici köylüler ve mevsimlik tarım işçileri, salgının toplumu etkilediği bir dönemde en sağlıksız koşullarda çalışan kesimlerden. Bir yanıyla sosyal güvenlikten yoksunlar bir yanıyla da barınma koşulları sorunlu. Örneğin bugün ülkede en çok konuşulan konulardan birisi eldiven ve maskeye erişim. Üretici köylüler maskeyi sadece koronavirüsten korunmak için kullanmıyor, tarımsal üretimin bir parçası olarak da kullanıyorlar. Kümese girerken ya da fide dikerken mesela. Ancak şehirlerde insanlar maskeye ulaşamazken, üretici köylüler bunlara köylerde hiç ulaşamıyor.

Öte yandan tarım destekleri her geçen yıl azaltılıyor, ithalat her yıl artırılıyor. Tarım köylüsü destek alamadığı gibi ithalatçı politikanın üretim baskılaması nedeniyle de mağdur. Ürününü değerine ya da istediği fiyata satamıyor. Girdiler çok yüksek, yem fiyatlarına son iki ayda 3 kez zam geldi. Hayvancılıkta kullandığınız yem fiyatı pahalı, tarımda kullandığınızı ilaç, gübre, mazot pahalı.

Salgın nedeniyle üretimin düştüğünü konuştuğumuz bu dönemde üretici köylüye destek yok. Bugün önlem alınmazsa yarın daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağız. 

ÜRETİCİLER ÜRETİMSİZLİĞE MAHKUM EDİLİYOR

Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli, “Hasat sezonu başlayacak, mevsim koşulları dikkate alındığına üretim yönüyle bir sıkıntı görülmemektedir” diyor. Tarımda üretim sorunu yok açıklamalarını ve buna bağlı olarak tarım ürünleri ithalatını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Son 20 yılda buğday ekim alanları yüzde 20 azaldı. Geçtiğimiz yıl 8 milyon tonun üzerinde buğday ithalatı yaptık. Üretimde sorun yok derseniz insanları kandırmış olursunuz. Bir ülke 19 milyon ton buğday üretip, 8 milyon ton buğday ithal ediyorsa burada ciddi anlamda sorun var demektir. Bu sorun üretimsizlik sorunudur. Üretici köylü üretimsizliğe mahkum ediliyor, üretimsizliğe özellikle yönlendiriliyor, zorlanıyor.

Biz dünyada en büyük buğday ithal eden ülke durumuna geldik. Bu büyük bir sorundur. Buğday aldığımız ülkelerden birisi Rusya birisi Romanya. İthal ettiğimiz buğdayın yüzde 60’ından fazlasını bu iki ülkeden alıyoruz. Rusya buğday ihracatını önce durdurdu sonra hazirana kadar 7 milyon tonla sınırlıyorum dedi. Asya Ekonomik Birliğine bağlı ülkeler bütün ihracatlarını durdurduklarını söylüyor. Diğer yandan Avrupa ülkeleri korumacı önlemler açıklıyorlar. Örneğin İtalya ve İspanya'da tarımsal üretimin düşeceği tartışılıyor.

Böylesi bir durumda bu ithalatçı politikalarla ithalatı bile devam ettirebilme şansınız yok. Dün paramız var istediğimiz yerden ithalat yaparız diyen ülkeler, bugün parayla bile ithalat yapamayacaklarını görüyorlar. Böyle olunca üretimde sorun yok demenin hiçbir mantığı kalmıyor.

AKARYAKIT, İLAÇ VE GÜBRE DESTEĞİ VERİLMİYOR

Türkiye olarak bütün ürünlerde veriminiz düşmüş, Tarım Bakanlığı üretimi destekleyecek hiçbir önlem almıyor. Mesela Binali Yıldırım Başbakanken "Traktöre giren mazotun yarısını biz ödeyeceğiz" dedi. Buğday ekiminde traktöre bir dönüm için 10 litre mazot girer ama onlar 3 litre ödüyor. Ne gerçek anlamda akaryakıt desteği veriyorlar ne de ilaç ve gübre desteği veriyorlar.

Bütün dünyada akaryakıt fiyatları düşerken Türkiye’de akaryakıt fiyatları düşmediği gibi mazotta ÖTV’yi kaldırıyoruz da demediler. Demeyecekler de. AKP iktidarı da bütün dünya kapitalist ülkeleri gibi tarımı şirketlerin yapacağı bir faaliyet haline getirmek istiyor. O nedenle üretici köylüyü tarım desteklerinden tamamen yoksun bırakarak artık tarıma şirketlerin el atacağı bir pozisyonu yaratmak istiyor.

Avrupa Birliği 100 milyarın üzerindeki ortak bütçesinin 57 milyar avrosunu tarımı desteklemeye ayırırken bizim 2019 yılında ayırdığımız toplam para hepsi çiftçiye gitmediği halde 22 milyar lira. Bu 22 miyar lira 2019’un desteği idi. Bu destek daha bu sene dağıtılmaya başlandı. Yani köylüye dağıttıklarını söyledikleri paralar, 2019 yılında ekilen hasat edilen tarım ürünlerinin desteği.

GELECEK YIL KITLIK VE PAHALILIK BEKLİYOR

Üretim teminat altına alınmazsa gelecek yıl ne bekliyor bizi?

Gelecek yıl kıtlık ve pahalılık bekliyor bizi. Mesela Bülent Şık hocamız diyor ki "Üretici örgütlerinin söylediği gibi önümüzdeki yıl kıtlık ve pahalılık artacak. Depolanabilir gıdaları depolamak lazım." Biz ne yapıyoruz?

2019’da buğday ekiminin ve pek çok üründe ekimin azaldığını, köylünün şundan kar ediliyor, belki bundan kazanırım diyerek başkaca ürünlere yöneldiği bir süreci yaşadık biz. Bugün yaşadıklarımız aslında dünden belli olan sorunlardı ama bunun için yeterince önlem alınmadı. Koronavirüs salgını da bunun üzerine tuz biber ekmiş oldu.

Pek çok yerde tarlalara gidişler azaldı, pek çok üründe üretim problemi yaşanıyor ve biz daha farklı bir şey yaşayacağız. Biz şimdi, gelecek senenin ürünlerini eker, hasat eder durumdayız. Eğer bugün üretici köylüye emeğinin karşılığı, alnının teri olan ürününün gerçek değeri belirlenmez, değerinde satılması sağlanamazsa önümüzdeki dönem köylü pek çok ürünü ekmekten, dikmekten vazgeçecektir. Domates para etmiyor. Örneğin limonun da dışarıya ihracatını durdurdular. Köylünün elinden limon alınmıyor. Mersin’deki limon bahçelerindeki köylüler "Limon elimizde kaldı ne olacak" diye feryat figan ediyor. Mut ilçesinin köylerinde erik yetiştirilir, erik hasadı başladı ama köylü eriği alacak tüccar bulamıyor. Bir yandan koronavirüs salgını nedeniyle dışarıdan gelen tüccardan, işçiden virüs gelir mi diye korkuyor, bir yandan bizim ürünümüz alınsın diye bekliyor. Ama bu ürünler para etmiyor.

YAĞ, YEM, ET VE SÜT PAHALANACAK

Gelecek dönemde ne olacak? Bütün dünya korumacı önlemlere yöneldiği için siz artık ithalat yapamayacak duruma geleceksiniz. Örneğin dünyada en büyük ayçiçeği ithalatçılarından birisiyiz. Ayçiçeği, çekirdeği ve yağı ithal ederiz. Ama bugün ayçiçeğinde Rusya ve Romanya ayçiçeği ihracatını durdurdu ve bizim en çok aldığımız ülkeler bunlar. Bu nedenle yağın, yemin pahalanacağı, yem pahalandığı için etin ve sürün pahalanacağı döneme gireceğiz.

KÖYLÜNÜN SÜTÜ ELİNDE KALDI, HİÇBİR ÖNLEM YOK

Bugün köylünün elindeki et ve süt para etmiyor. Koronavirüs önlemleri nedeniyle İzmir’in köylerinde jandarmalar dolaşıyor ve "65 yaşın üzerindekiler dışarı çıkmasın" diyor. Köylü süt toplama merkezine sütünü indiremiyor. Süt, ağaçtaki meyve gibi değil, ineğin memesindeki sütün sağılıp aynı gün süt toplama merkezine indirilmesi lazım. Devlet sütü alsın diyoruz bu konuda da hiçbir önlem yok.

Dolayısıyla hayvanın yediği yem, her gün artık zarara girmiş durumda. Yem fiyatı da artmış köylü oradan da zarar eder durumda. Hal böyle olunca önümüzdeki dönem insanlar ya hayvanlarını kestirecek ya da bakımsızlıktan hayvanlar verimsizleşecek. Tarla da aynı şekilde…

Doğal olarak üretim azalacak, üretim azaldığı için kıtlık ve pahalılık sorun olacak. Bugün olduğu gibi gelecek yıl da en çok sorunu yoksullar, işçiler, emekçiler, köylüler yaşayacak. 

Çiftçilerin güçlendirilmesi ve tüketicinin gıdaya ulaşımı nasıl sağlanmalı, hangi adımlar atılmalı?

İnsanlar böylesi salgın dönemlerinde marketlere koştuğunda ilk önce makarna raflarını aynı zamanda nohudun, pirincin, bulgurun ve fasulyenin bulunduğu rafları boşaltıyorsa demek ki buralara ilişkin önlem almak lazım.

İlk önce tüm tarım desteklerinin kapsamı genişletilmeli ve artırılmalı. Aynı zamanda mazottaki ÖTV ve KDV üretici köylüler için tamamen kaldırılmalı. Bütün ürünlere ilişkin yeni destekler açıklanmalı. Fidenin, tohumun bedava verildiği, gübrenin ve yemin daha uyguna verildiği bir tarım destekleme politikası oluşturulmalı.

BORÇLAR ERTELENMELİ, FAİZSİZ KREDİLER VERİLMELİ

Çiftçilerin büyük bir çoğunluğu borçlu. Hükümet “Köylünün Ziraat Bankasına olan borçlarını erteledik” diyerek işin içinden çıkmaya çalışıyor; Peki diğer bankalara olan borçlar ne olacak? İstediğiniz zaman şirketlere istediğiniz zorlamayı yapabiliyorsunuz, o zaman köylünün sadece Ziraat Bankasına olan borçları değil, Tarım Krediye olan borçları değil, köylünün bütün bankalara olan borçlarını faizsiz ertelenmesi gerekir ve faizsiz krediler verilmeli. Eğer bunu yapmazsanız köylünün yarına devam edecek parası zaten yok. Çünkü ürününü değerinde satamıyor, girdilerin maliyetlerini karşılayabilecek durumda değil. Aynı zamanda borcunu ödeyebilecek koşulları yok. 2020 tarım destekleri şimdiden ödenmeye başlanmalı ki köylü üretim yapabilecek olanakları yeniden oluşturabilsin.

TOHUMLAR BÜTÜN KÖYLÜYE HİBE OLARAK VERİLMELİ

Tarım Bakanı geçtiğimiz haftalarda 21 ilde yüzde 70 tohumu hibe edeceğiz dedi. Herkes diyor ki yeni bir uygulama çok güzel bir uygulama. Bu uygulama zaten Ankara’da 3 yıldır varmış Ziraat Odası Başkanı açıklama yaptı; “Ankaramıza 3 yıldır yapılan uygulama bu sene Ankara’yı değil, başka illeri kapsıyor” diye... Erzurum örneği mesela, Erzurum’da ekilebilir arazilerin yüzde 50’den fazlası zaten ekilmiş durumda. Ne kadarı ekilecek belli değil ve siz oraya "Yüzde 75 tohum hibe ediyoruz" diyorsunuz.

Biz bütün köylüye 2020 yılı için bütün tohumların hibe olarak verilmesi gerekir diyoruz.

NİTELİKLİ SAĞLIK HİZMETİ 

Köylünün ve mevsimlik tarım işçilerinin sosyal güvenlik sıkıntısı var, herkese ücretsiz nitelikli sağlık hizmeti verilmesi gerekir. Dere, kanal boylarında, göl kenarlarında çadır kurarak tarımsal üretimde çalışan mevsimlik işçilerinin yaşama, barınma ve çalışma koşullarının bir an önce düzeltilmesi gerekir.

Evrensel'i Takip Et