Mektup: İşi yaparken herkes ekibin parçası ama haklarımız neden eşit değil?
"İstediğimiz çeşitli sınırlamalarla gelen 4/d değil gerçek bir kadroya sahip olmak, bununla birlikte özlük haklarımızın yeniden düzenlenmesidir."
Fotoğraf: DHA
Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinden sağlık işçisi
İzmir
Merhabalar. İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesinde sağlık işçisi olarak çalışıyorum. Sizlere pandemi sürecinde yaşadıklarımız ve çalışma koşullarımızdan bahsetmek istiyorum.
Şu anda görev yaptığım yer pandemi yoğun bakımına dönüştürülen bir yoğun bakım. Yaklaşık bir aydır koronavirüse yakalanan ve şüpheli olan hastalarla ilgileniyoruz. Bu bir aylık sürecin uzun bir bölümünde koruyucu ekipman sıkıntısı yaşadık, yeterli maske, gözlük, siperlik, tulum vb. malzemeler sürecin önceden öngörülmesine rağmen henüz hastanede bulunmuyordu. Daha sonrasında ise bağış yapılan koruyucu ekipmanları kullanmaya başladık. Yani her gün televizyonlarda ya da internette gördüğümüz, yetkililerin ekipman sıkıntısı yaşamıyoruz dedikleri malzemeler hastanelerin temin ettiği değil, dışarıdan bağışlarla elde edilenler. Kullandığımız bazı tek kullanımlık ya da birkaç saat süreli koruyucu ekipmanları, dezenfekte ettiğimiz ya da önerilen sürelerden fazla kullandığımız oluyor.
EŞİTLİK YOK
Bu süreçte olağanüstü çaba sarf ediyoruz, birçoğumuz evine gidemiyor ve çokça yıpranıyoruz. Buna karşılık bir ödül değil beklentimiz fakat sağlık profesyoneli olarak bilinen doktor, hemşire, sağlık tekniker ve teknisyenleri ile ek ödenekten faydalanan arkadaşlarımız tavandan ücretlendirilecekken, biz yardımcı sağlık işçileri olan tıbbi sekreter, temizlik, hasta bakıcı, hasta taşıyıcı, teknik ekip, güvenlik ve tüm işçiler olarak bu ayrımın yapılmasından rahatsız durumdayız. Yöneticilerin her zaman dillendirdikleri sağlık ekip işidir söyleminin yalnızca biz işçilerin gönlünü hoş tutmak için kullanıldığını görüyoruz. İşi yaparken herkes o ekibin bir parçasıyken, haklarımız neden eşit değil diye soruyoruz?
Kadroya geçtiğimiz günden bu yana 2 yıldan fazla zaman geçti, özlük haklarımız daha da kısıtlandı, toplu sözleşme hakkımız elimizden alındı, arkadaşlarımız güvenlik soruşturması bahanesiyle işten çıkarıldı ve bu süreçte çalışma şartlarımız daha da ağırlaştı. Kadroya geçirileceğimiz zamanlar herkese tozpembe hayaller kurduran hükümet, maddi ve manevi anlamda koşulların daha da iyileşeceğini söyleyerek umut pompalayan sendikalar bugün işçilerin sesini duymaz oldular. Halihazırda işçilerin taraf olmadığı bir toplu sözleşme dayatılmıştı, bugün o toplu sözleşmenin maddeleri de yürürlükte değil. Hak-İş Sendikasına bağlı Hizmet-İş Sendikasının daha önceden hükümetle imzaladığı toplu sözleşme 31 Ekim 2020 tarihinde sona eriyor ve sonrasında ne olacağını kimse bilmiyor. 696 No’lu KHK ile kadroya geçirilen ve kadroya geçiş tarihinden sonra işe alınan işçiler herhangi bir toplu sözleşmeden faydalanamıyor. Bu durumdan duyduğumuz rahatsızlığı sürekli dillendirmemize rağmen ne hükümetten ne de toplu sözleşmeye taraf olan Hak-İş’ten, işçilerin haklarının iyileştirileceğine dair somut bir adım göremedik. Sağlık emekçilerini ağır çalışma koşulları altında asgari ücrete mahkum ettiler. Kadro hakkımızın sadece seçim vaadi olarak kullanıldığını kanlı canlı görmüş olduk aynı zamanda.
Yürürlükte olan ancak uygulanmayan toplu sözleşme bir yana dursun, sağlık iş kolunda yapılacak olan toplu iş sözleşmesi görüşmeleri de bir taraftan 3 ay ertelendi. Ekranlarda sağlık çalışanlarını kahraman ilan edenler, alkış çağrıları yapan hükümet yetkilileri çalışma koşullarımızın iyileşmesinin toplu iş sözleşmesini erteleyerek önüne geçiyor. Sadece ekonomik değil, idari ve özlük haklarımızın da değişmesini dört gözle bekliyorken, bu yapılan erteleme sağlık işçilerinin umudunu kırmak, düşük ücretlerle çalışmaya mahkum etmektir.
Mevcut koşullarda kendisi ve yakınlarının canıyla sınanan sağlık emekçilerine verilen gerçek değer bu erteleme maddesinin altında yatan gerçektir. Bunun dışında söylenen her söz sadece bir oyalamadır.
GERÇEK BİR KADROYA SAHİP OLMAK İSTİYORUZ
Bu salgın günlerinde hastalarla birebir temas halinde çalışıyoruz, taşıdığımız risk ve sorumluluğun ne kadar büyük olduğunun farkındayız. Bir yandan virüs tehdidi, sağlık çalışanlarını fiziki ve psikolojik olarak yıpratıyorken diğer yandan yaşamsal ihtiyaçlarımız için maddi anlamda daha ağır yük altında olduğumuz zamanlardan geçiyoruz. Fakat sağlık çalışanları sorunlarımız bugüne özgü değil. Öncelikle istediğimiz çeşitli sınırlamalarla gelen 4/d değil gerçek bir kadroya sahip olmak, bununla birlikte özlük haklarımızın yeniden düzenlenmesi, maddi iyileştirmeler ve çalışan sayısının yeterli düzeye çekilmesidir.