21 Nisan 2020 20:22

Dr. Arzu Yılmaz: KBY’nin "PKK gitsin" çağrısı politik gerçeklikle bağdaşmıyor

KDP yönetimi ile PKK arasında Zine Werte üzerinden yaşanan gerilimi, bölgeyi yakından takip eden Dr. Arzu Yılmaz ile konuştuk.

Mahmur Kampı | Fotoğraf: MA

Paylaş

Çağrı SARI
İstanbul

Güney Kürdistan kritik bir dönemden geçiyor. KDP, PKK güçlerinin bulunduğu Kandil’in yanı başına, Zine Werte bölgesine ‘İran’dan olası koronavirüs taşıyıcılarının giriş çıkışını kontrol ve engelleme amacıyla’ birlik gönderdi. KDP ve KYB’den oluşan ortak birlik, KDP ile PKK arasında süre gelen gerilimi tırmandırdı.

Mahmur bölgesine TSK tarafından yapılan hava harekatı, Kandil’e yönelik operasyonlar ve bölge yönetimini elinde bulunduran KDP’nin bu operasyonlar karşısında PKK’yi suçlayıcı açıklamalar yapması bugün açısından gerilimin nedeni.

Erdoğan iktidarının siyasi ve ekonomik ilişkiler içinde olduğu KDP yönetimi ile PKK arasındaki gerilimi, bölgeyi yakından takip eden Dr. Arzu Yılmaz ile konuştuk.

Yılmaz, Kürdistan Bölgesel Yönetiminde sıklıkla dile getirilen “PKK’nin Irak Kürdistanı’ndan çıkması” çağrılarının politik gerçeklikle bağdaşan bir yanının olmadığını söylüyor. Yılmaz bunu da şöyle açıklıyor:

“PKK’nin olmadığı bir Irak Kürdistanı’nda Türkiye ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi ilişkilerinin nasıl olacağı oldukça tartışma götürür bir konu. Küresel ölçekte belirsizliklerin arttığı ve bölgesel bir çatışma potansiyelinin her geçen gün arttığı bu ortamda Kürtlerin yapabileceği en iyi şey, yeni bir siyasal uzlaşmayı kotaramasalar bile, silahlı bir çatışma içine girmemek olacaktır.”

ZİNE WERTE SÜREGELEN BİR GERİLİM

Zine Werte üzerinden yaşanan PKK- KDP geriliminin arka planını Dr. Arzu Yılmaz ile konuştuk. Arzu Yılmaz, IŞİD’in varlığının, Kürt siyasal alanına yön veren üç parti KDP, KYB ve PKK arasında 2002 yılından bu yana süregelen uzlaşma zeminini altüst ettiğini söyledi.

Yılmaz “Bu uzlaşma, söz konusu partilerin karşılıklı olarak 2002 itibarıyla kontrol ettikleri alanlara ne askeri ne siyasi müdahalede bulunacakları prensibine dayanıyordu. Fakat son on yılda ortaya çıkan zaruretler ve fırsatlar her şeyden önce her bir partinin kontrol ettiği alanları genişletmesine imkan verdi. Öte yandan, IŞİD gibi ortak tehditlere karşı birlikte mücadele gereği bu alanlar arasında askeri geçişkenliği artırdı. Nihayetinde ortaya yeni bir pratik çıktı ama Kürt partileri bu pratiği yeni bir siyasi uzlaşma güvencesine kavuşturamadı. Bu durum kimi zaman Rojava Yönetimi ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında kimi zaman Şengal’de kimi zaman da Mahmur’da gerginlikler yaşanmasına neden oldu. Dolayısıyla Zine Werte’deki gerilimi de bu süregelen gerginliklerin bir devamı olarak okuyabiliriz” ifadelerini kullandı.

ZINE WERTE’NİN COĞRAFİ KONUMU POLİTİK ÖNEMDE

Zine Werte’nin, Kandil’in hem İran Kürdistanı hem de Irak Kürdistanı ile bağlantısı açısından kritik bir kavşak olduğu için askeri bir önemi olduğunu söyleyen Yılmaz, aynı zamanda PKK’nin Kandil eteklerinde KCK yapılanmasına dahil ettiği ve yönettiği yerleşim yerlerinin elde tutulması açısından da Zıne Werte’nin önemli bir bölge olduğuna dikkat çekti.

Yılmaz bu durumun 2002’den bu yana böyle olduğunu bu süre içinde ne KDP’nin ne de KYB’nin buna bir itirazı olduğunu söyledi.

Bugün yaşananlar için “Her ne kadar PKK üzerinde bir baskı yaratma teşebbüsü olarak görünse de ABD’nin Irak Kürdistanı’nı merkeze alan Irak’taki yeni askeri yapılanmasıyla ilişkili boyutu da gözden kaçırmamalı” değerlendirmesinde bulunan Yılmaz, şöyle açıkladı:

"İran 2014’ten sonra bu sınır bölgesinde bazı askeri kontrol noktaları inşa etti. Hatta Türkiye’nin 2018’den bu yana yoğun bombardıman altına tuttuğu bazı yerlerde PKK’den önce İran’ın karşılık verdiği durumlar yaşandı. Sonuçta geldiğimiz aşamada Zine Werte hem Kürtler arası yeni bir siyasal uzlaşma ihtiyacının hem de ABD’nin yeni askeri yapılanmasının örtüştüğü bir gerilim hattı olarak belirdi."

BİRLİK ‘GEÇİCİ’ OLSA DA BUGÜNKÜ GERİLİMDE STRES NEDENİ

“Zine Werte’ye  KDP tarafından gönderilen birlik söz konusu. Bu birliğin gönderilmesi nasıl açıklanıyor?​” sorusuna da Arzu Yılmaz şöyle cevap verdi:

"Her şeyden önce açıklamalarda bu birliğin KDP’ye bağlı peşmergelerden değil, Peşmerge Bakanlığına bağlı ve KDP ve KYB’den oluşan ortak bir birlik olduğu vurgulanıyor. Bir başka vurgu ise bu birliğin konuşlandırılmasının koronavirüse karşı alınan sınır güvenliği önlemlerinin bir gereği olduğu. Aslında Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani’nin en son yaptığı açıklamada bu birliğin ‘geçici’ olarak konuşlandırıldığını söylemesi bu açıklamaları destekliyor. Benzer geçici konuşlanmalar daha önce de oldu. Geçen yıl Bardost’ta yaşananlar bir örnek olarak verilebilir. Fakat ortaya çıkan gerilim ortamında niyet ne olursa olsun bunun yukarıda açıklamaya çalıştığım nedenler bağlamında bir ‘stres testi’ olduğu da muhakkak."

BM SESSİZ KALIYOR

Mahmur’a uygulanan ambargoya ilişkin de değerlendirmeler yapan Yılmaz kampın kaderine terke dildiğini söyledi ve BM’yi eleştirdi:

“Ambargo Hewler’de Türk diplomatın öldürülmesi sonrası uygulanmaya başlandı. Aslına bakarsanız Mahmur Kampı’nın en önemli ekonomik kaynağı Kürdistan Bölgesel Yönetimi. Örneğin belediye ve eğitim hizmetleri için gerekli finansı Kürdistan Bölgesel Yönetimi sağlıyor. BM’nin ya da Bağdat’ın hiçbir katkısı yok. Ambargonun sürdüğü son bir yıla yakın zamandır da bu değişmedi.

Ama değişmeyen bir başka şey de her PKK ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasında ortaya çıkan gerginlikte tarafların birbirlerine karşı pozisyonlarını Mahmur Kampı üzerinden görünür kılmaları. Bu uzlaşma zamanlarında da böyle çatışma anlarında da böyle. Ve bugün Mahmur’da Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin aldığı pozisyon her şeyden önce 2014 IŞİD’le savaş sürecinde PKK lehine genişleyen askeri kontrolü geriye çevirmek. Bu aynı zamanda BM’nin kampa yapılan saldırılara sessiz kalarak ve bir anlamda kampı kaderine terk ederek kampın dağılması konusunda Türkiye’nin oluşturduğu baskıyla da örtüşüyor. 

Fakat ben kişisel olarak bu tartışma ve gerginliklerin silahlı bir çatışmaya dönüşeceğini düşünmüyorum. Çünkü birincisi böyle bir çatışmanın kazananı olmaz. Her şeyden önce her iki taraf da arkasındaki kitlesel desteği kaybeder. İkincisi ise Kürdistan siyasal coğrafyasının yeni gerçekliği bu taraflardan herhangi birinin mevcut kazanımlarını yalnızca kendi güçlerine dayanarak korumalarını imkansız hale getirdi.

Bugün PKK Kandil’den çıksa ne KDP’nin ne KYB’nin bu bölgeyi kontrol edebilecek bir kapasitesi var. Öte yandan, Şengal’de PKK ve KDP bir güç mücadelesine girdi ve fakat KDP 2017’de Şengal’den çekilince PKK’nin de Şengal’deki konumu zayıfladı. Dolayısıyla bu askeri güç mücadelesi bir siyasi uzlaşmaya varılamadığı sürece devam edecek olsa da bir çatışmanın yaşanacağını düşünmek zor."

Türkiye’nin PKK ajandası üzerinden Irak’ta genişleme ve bununla ilişkili olarak İran’ı çevreleme stratejisi izlediğini söyleyen Arzu Yılmaz “Bu ikincisi bağlamında önümüzdeki günlerde daha net ayrıntılar ortaya çıkacaktır. Tabii bu her iki stratejinin asıl belirleyeni ise ABD-Türkiye ilişkilerinin seyri olacaktır. Bu bağlamda, Kürdistan Bölgesel Yönetiminde sıklıkla dile getirilen ‘PKK’nin Türkiye’nin Irak Kürdistanı’na müdahalesine bahane teşkil ettiği’ ya da ‘PKK’nin Irak Kürdistanı’ndan çıkması’ çağrılarının aslında yaşanan politik gerçeklikle bağdaşan bir yanının olmadığını vurgulamak yerinde olur. Zira Türkiye’de liderlerin saklama ihtiyacı duymadan açıkça söyledikleri üzere Kürdistan Bölgesel Yönetiminin ortaya çıkışını engelleyememiş olmak bir pişmanlık, ekonomik çıkarlar gereği ilişkileri geliştirmek bir zaruret meselesi. Dolayısıyla PKK’nin olmadığı bir Irak Kürdistanı’nda Türkiye ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi ilişkilerinin nasıl olacağı oldukça tartışma götürür bir konu.

Küresel ölçekte belirsizliklerin arttığı ve bölgesel bir çatışma potansiyelinin her geçen gün arttığı bu ortamda Kürtlerin yapabileceği en iyi şey, yeni bir siyasal uzlaşmayı kotaramasalar bile, silahlı bir çatışma içine girmemek olacaktır. Bu süreçte yüksek perdeden dile getirilen karşılıklı suçlamaları ise bazen bölgesel iş birlikleri bağlamında siyaseten doğru mesaj verme kaygılarının tezahürü bazen de Kürtler arası ilişkilerde mevcut pratiği karşılayacak yeni bir dilin kurulamamasına bağlamak sanırım yanlış olmaz."

BAĞDAT İLK KEZ CİDDİ TUTUM TAKINDI

Mahmur bölgesine dair İran’ın nasıl bir rolü söz konusu sorusuna da Arzu Yılmaz şu şekilde cevap verdi:

"Mahmur Kampı 16 Ekim 2017 süreciyle birlikte diğer tartışmalı alanlarda olduğu gibi bir süre doğrudan İran destekli Haşdi Şabi güçlerinin kontrolüne girdi. Henüz geçen yıl Irak merkezi kuvvetleri kontrolü yeniden aldılar. Ama genel anlamda İran’ın Mahmur Kampı’nda bir rolü olduğunu söyleyebilecek bir durum yok. Bu bağlantı ancak Bağdat-Mahmur ilişkisi üzerinden tartışılabilir, ki Türkiye’nin son hava saldırısına Bağdat’tan verilen tepki buna bir örnek. Son üç yıl içinde Türkiye Mahmur’u 5 kez bombaladı. Ama Bağdat henüz bu son saldırıda ciddi bir tutum takındı. Bunu da sözünü ettiğim Werte’ye kadar uzanan İran’a karşı eş zamanlı askeri hareketlenmenin bir etkisi olarak okuyabiliriz."

ÖNCEKİ HABER

ABD Senatosundan koronavirüs için 484 milyar dolarlık ek bütçeye onay

SONRAKİ HABER

"Arka oda" soruşturmasında Özgür Özel’e takipsizlik

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa