Gençler ortak yayında gençliğin dünya gündemini konuştu
Genç Hayat'ın Sesi yayınında buluşan Türkiye, Almanya, Birleşik Krallık ve ABD'den gençlik temsilcileri, koronavirüs krizini ve dünya gençliğinin mücadelelerini tartıştı.
Evrensel Gazetesi’nin gençlik eki Genç Hayat, gençliğin gündemine dair güncel yayınlarına devam ediyor. Genç Hayat’ın Youtube kanalı olan Genç Hayat’ın Sesi’nde 21 Nisan günü saat 20.00’de yapılan bu yayında Genç Hayat ekibi, farklı ülkelerinden gençlerle, gençliğin sorunlarına, taleplerine, eğilimlerine ve koronavirüs gündemine dair konuştu. Metin Berk'in moderatörlüğündeki uluslararası yayında Türkiye’den Emek Gençliği MYK üyesi Elif Turgut, İngiltere Dayanışma Merkezi’nden (Day-Mer) Yelda Çelik, ABD Evrensel muhabiri Ekim Kılıç ve Almanya Demokratik İşçi Dernekleri Federasyonu’ndan (DİDF) Su Derventli buluştu. Yayının ana hatlarını koronavirüs sürecinde gençliğin eğitim sorunları, genç işsizlik, gençliğin acil talepler etrafında hangi mücadele metotları oluşturdu. “Devletlerin koronavirüs salgını sırasında yeterli önlem almamasının, acizlik ve başarısızlıklarının nelere dayandığı?”, “Gençliğin korona öncesi var olan temel sorunlarının ve korona sonrası oluşabilecek temel sorunlarının, mücadele yöntemleri ve mücadelenin eğrileceği yönler neler olacak?” gibi sorulara yanıtlar alınmaya çalışıldı.
EVDE KAL ÇAĞRILARI HERKES İÇİN GEÇERLİ DEĞİL
Devletlerin virüs karşısındaki acizliği ve başarısızlığını değerlendirdiklerinde; ABD’de salgının en başında elitlerce ve Başkan Donald Trump tarafından dikkate alınmadığını, bunun sonucunda New York kent merkezinde toplu mezarların açıldığını ve on binlerce ölümün olduğunu vurgulayan Ekim Kılıç, Trump’ın “Karantina bitmeli, artık işimize dönmeliyiz, ABD ekonomisinin toparlanması gerekiyor, bu da zaten bir çeşit grip” açıklamalarının demokrat halkın etkin olduğu bölgelerde tepki ile karşılaşırken, cumhuriyetçi kesimin olduğu bölgelerde ise bu söylemlerin sahiplendiğini dile getirdi.
Emek Gençliği MYK üyesi Elif Turgut, “Koronavirüsle mücadele sürecinde yetkililerin dilinde sürekli ‘izolasyon, söylemleri ve ‘evde kalın’ çağrıları var. Fakat evde kalma çağrıları herkes için geçerli olmayabiliyor. Gençlik kesimine baktığımızda bir milyon genç işçi halen üretime devam ediyor. Zorunlu üretim durdurulmadığı sürece genç işçiler şununla karşı karşıya; ya evde kal çağrısına uyup evde aç kalacak ya da çalışmaya devam edip fabrikasına atölyesini gidip virüsle karşı karşıya kalacak. Eğitimin, uzaktan eğitim sürecine geçilmesi ile birlikte karşımıza şöyle bir sorun çıkıyor; ücretsiz internetin olmaması, kaynaklara ücretsiz erişemiyor olmamız. Liseli gençlerin gelecek kaygısı bir belirsizlik içinde devam ediyor. Açıklanan ekonomik paketin gençliğe dair hiçbir çözüm odağı bulunmuyor. Aksine halktan milli beraberlik adı altında bağış isteyen bir devlet duruyor karşımızda. Halka dair alınmış bir önlem olduğunu göremiyoruz. Öte yandan sağlıktaki özelleştirme politikalarının salgınla mücadelede devletleri nasıl bocalattırdığını görüyoruz” sözleriyle, alınan önlemlerin sadece belli bir kesimi kapsadığını, çalışmak zorunda olan işçi ve emekçileri, eğitimini zor şartlar altında devam ettirmeye çalışan öğrencileri kapsamadığını dile getirdi.
Avrupa’da ön plana çıkan tartışmaları yürüten devletlerden bir tanesi olan Almanya’daki durumu aktaran DİDF üyesi Su Derventli, Almanya’da hayatın tamamen değiştiğini bu süreçte birtakım yasaların değiştiğini, sosyal hayatın değiştiğini dile getirdi. Öte yandan eğitim sorununa da değinen Derventli “Bütün okulların teknolojik olarak ne kadar geri bırakıldığının farkındayız, üniversitelerin buna kesinlikle hazır olmadığını görüyoruz, aynı zamanda birçok öğrencinin internet bağlantılarının kısıtlı, derslere erişmek için yeterli materyallere sahip olmadığını görüyoruz” dedi.
Day-Mer temsilcisi Yelda Çelik, genel olarak kısıtlamalara bakıldığında, işçilerin durumunun olumsuzluğunu dile getirdikten sonra şunları söyledi: “Yoksulluk artıyor ve göçmen işçi ailelere baktığımız zaman onlar için durum daha vahim diyebiliriz. Sorunlarına cevap verecek bir hükümet kararnamesi bulunmuyor. Çıraklar ise işten çıkarma ve atılma korkusu ile işe gidiyorlar. Zaten çoğu taşeron ya da düşük ücretle çalışıyor. İngiltere’deki süreç birçok ülkede olduğu gibi Muhafazakâr Parti’nin önlemleri geç almaya başlaması ile yürüdü. Eğitimin tamamen kapatılmasından dolayı uzaktan eğitime geçildi fakat altyapısı bulunmayan lise ve ortaokul öğrencilerinin geleceklerinde önemli bir rol oynayan sınavların yapılamaması eğitimleri büyük bir kaygı yaratıyor. Küçük esnafa hibe, işçilere %80 oranında ödeme sağlanıyor fakat bunlar kolay olmuyor ve herkesin erişebileceği bir şekilde yapılmıyor.” diyerek sözlerini noktaladı.
GENÇLİK TEPKİLİ VE ISRARCI
Son dönemde artan olaylarla birlikte koronavirüsün de getirdiği etkilerle, gençliğin tepkisinin nerelerde biriktiği ve ileriye koronavirüs sonrasında nasıl yansıyacağı konusunda ifadelerini ilk olarak dile getiren Kılıç söyledi; “İngiltere’deki sağlık sistemi devlet tarafından karşılanıyordu fakat korona öncesinde satılması gündemdeydi. Bu dönemde işçiler, emekçiler, gençler buna dair tepkilerini çok büyük bir biçimde gösterdi. Yürüyüşler düzenlendi, gösteriler yapıldı. Eğitimde de bir rahatsızlık söz konusuydu, üniversite harçlarının giderek artması. Koronavirüs ile verdikleri hibeler ilerde gençlerden, işçilerden alınacak baktığımız zaman. Gençler bu konuda büyük bir tepki gösterecektir. İşsizlik zaten büyük bir sorun halindeydi. İngiltere genelinde gençler arasında büyük bir sorun işsizlik, ekonominin düşmesiyle beraber koronavirüs sonrasında daha da kötü bir hal alacak” ifadeleriyle artan işsizliğin ve hükümetin sermaye sahiplerinin çıkarına olana kararlarına karşılık bir tepkinin oluştuğunu vurguladı.
Almanya’daki duruma dair değerlendirmeler yapan Derventli, “Almanya’daki gençlerin yer aldığı hareketlerin bir tanesi çevreci eylemler oldu. Bu eylemler dünya çapında gerçekleşti birçok genç sokaklara çıktı. Başarılı bir süreçten geçti. Antifaşist eylemler ve sosyal hareketler de başarılı bir süreç geçirdi diyebiliriz. Eğer bu süreç içinde bu kısıtlamalar devam ederse gençlere ve emekçilere bu zor şartlar dayatılmaya devam edilirse, eylemlerin daha da güçleneceğini düşünüyorum” diyerek birikmişliğin hangi raddede olduğunu vurguladı.
Türkiye’deki sürece dair düşüncelerini aktaran Elif Turgut, “Bugün açısından baktığımızda bu sürecin belirsizliği ve bugün üstüne ekstradan bindirilen ekonomik yükle gelecek kaygısının önemli bir ölçüde arttığı ve önemli ölçüde bununla birlikte ciddi bir hoşnutsuzluğun biriktiğini söylemek mümkün. Bir yandan da tek adam rejiminin ve tek adam rejiminin sağlık politikası uygulamalarının da tartışmaya açıyor gençlik içerisinde. İşçiler çalışmaya devam ederken lokal yerlerde ücretli izin hakkı için, üretimin durdurulması için iş durdurmalar gibi çeşitli eylemlerle bu taleplerini kazandığı yerlerde var. İşçilerin taleplerine sahip çıktığını ve tepkilerin biriktiğini bize gösteriyor. Bunun yanında AKP hükümeti krizi fırsata çevirerek çeşitli rant projelerini uygulamak ya da cinsel istismara af yasa tasarısını geçirmek konusunda da hız kaybetmiyor. Tabi bunlara yönelik çeşitli tepkiler gençlik içerisinde de doğuyor. Bunlar şöyle oluyor; Kadın hukuk öğrencileri cinsel istismar yasa tasarısına dair imza kampanyası başlatıyor ya da öğrenciler uzaktan eğitime yönelik sıkıntılara dair üniversite üzerinde baskı kurabilecek mekanizmaları kulüpler ve toplulukları üzerinden inşa etmeye çalışıyor ya da kalmadıkları ve karantina bölgesi haline gelen yurtların paralarını yatırmamak için sosyal medya kampanyaları başlatıyor. Bir şekilde günlük talepleri için mücadele ediyor” dedi
ABD’deki durumu değerlendiren Ekim Kılıç, 2008 krizinden bugüne genç işsizliğin zirve noktasında olduğunu, evsizlik oranının çok yüksek olduğunu bu sebeple okullarda, sıralar üzerinde uyuyan liseli gençler sebebiyle eğitime ara verilmesinde geç kalındığını dile getirdi. Bu süreçte mücadele açısından gümrük muhafaza memurlarının göçmen ailelere uyguladığı teröre karşı göçmen gençliğin inisiyatif alması, mücadeleye atılması, burada Amerikan emek demokrasi barış güçleri ile buluşması, bir yandan siyah gençliğin ırkçı polis şiddetine karşı mücadelesinin hala aynı şekilde devam ettiğini de dile getirdi. “Başta internet ortamı olmak üzere gençliğin çok net bir şekilde korona ile beraber yaşanan kapitalist sistemin acizliğine karşı bir tepkinin yükseldiğini görebiliyoruz. Ama şurası kesin işçi sınıfı sokaktadır, işçi sınıfı fabrikadadır ve bunların bugün en radikal en örgütlü ve sendikalarla en çok buluşan kesimi milenyum kuşağı oluşturuyor” diyerek, gençlik kesiminin bir mücadele içerisinde olduğunu bildirdi. Bir yandan da ABD genel gençliğinin sağlık hakkı mücadelesiyle Sanders kampanyası adı altında toplanması sendikalarda örgütlenmesi, etnik ve ulusal derneklerde örgütlenmesi, sosyalist ve sosyal demokrat örgütlere üye olmasının genel resmi gösterdiğini vurguladı.
HER ALANDA MÜCADELEYİ BÜYÜTMEYE
İleriye dönük olarak ülkelerde mücadele şekillerinin nerelere evrileceğine dair fikirlerini de dile getiren temsilcilerden Elif Turgut, mücadelenin eğilimlerini şu cümleler ile dile getirdi; “Devletlerin aldığı politik kararlar ve süreç yönetimleri aslında devletlerin kimin devleti olduğu ve kimlerin çıkarlarına hizmet ettiği sorusuna cevap veriyor. Burada toplumun sağlığını ve çıkarlarını gözeten bir şeyden çok aslında vazgeçilmezlerin tüm yükü üstlendiği ve devletler tarafından herhangi bir politika ile korunmadığını da görüyoruz. Bir yandan aslında bu sınıfsal ilişkinin devletin sınıfsal karakterinin görünmesi ve kapitalizm tartışmalarının da önünün açıldığı kapitalizmin daha çok sorgulandığı bir sürece dönüşecek gibi görünüyor.”
ABD’de yaklaşan seçimlerin kitleler üzerindeki etkisinden söz eden Kılıç, “Seçimlerdeki egemenlik mücadelesi gençliğin nerede duracağını gösterecektir. Özellikle Sanders’ın kaybetmesinden dolayı üçüncü bir parti konuşulmaya başlandı. Konuşulma sebebi ise biz zaten her halükârda kaybediyoruz bari kendi bağımsız partimiz olsun düşüncesi. Tartışılan bu üçüncü parti ise bir işçi sınıfı partisi bir kitle partisi” diyerek ABD’de ihtiyaç haline gelen bir işçi sınıfı partisi vurgusu yaptı.
MEVCUT SİSTEM TARİHİN ÇÖPLÜĞÜNE
Karşılaşılan bu kriz sürecinde kapitalizmin sonu mu geliyor tartışmaları ve sosyal devlet uygulamalarına geçiş tartışmalarının, gençliğin ilerideki sorunlarının nihai çözümü için nasıl bir sistem değişikliği gerekiyor sorularına cevap veren katılımcılar, var olan sistemle insanca yaşamın zorluklarına dikkat çekerek fikir belirttiler.
“Süreç bize var olan sistemin aslında kolayca yıkılabileceğini gösteriyor. Dönem bize özellikle de gençlerin ve işçilerin söz sahibi olması gereken bir sistemin var olması gerektiğini gösterdi” diyerek bu konuya dair tespitlerini dile getiren Çelik’in ardından, “Bu kriz esnasında yürütülen tartışmanın soğumaması ve belki de küçük bir kıvılcım olan durumun alevlenmesine ve tartışmalarımızı güçlendirmesine yol açması gerektiğini düşünüyorum” sözleri ile konuşan Derventli de kapitalist sistemin teşhirinin tartışmalar üzerinden önemini vurguladı. Turgut ise, “Baktığımız zaman gençlerin bir distopyanın içindeyiz sözlerini çokça duyduğumuz bir dönem. Evet belki de doğru hayal edebileceğimiz en kötü distopyalardan birinin içerisindeyiz ama daha iyi bir dünya, insanca bir yaşam, ücretsiz bir sağlık, özgür bir bilim bunlar tam tersine birer ütopya da değil. Bunlar gerçekleştirebileceğimiz şeyler ama burjuvaziye hizmet eden devlet aygıtlarıyla değil, tam tersi işçi sınıfının iktidarı ile gerçekleştirilebilecek bir şey” diyerek devletlerin içinde bulunduğu aciz durumun kurtuluşunun işçi sınıfının iktidarıyla olabileceğini dile getirdi. “Sıraladığımız sorunlara bakarsak, sağlık, eğitim, barınma, ulaşım hakkı bunları ücretsiz kılacak toplumsal üretimi, hakça bölüşecek bir sisteme gidilmesi gerekiyor elbette” ifadeleri ile mevcut sistemin acizliğini bir kez daha vurgulayan Ekim Kılıç’ın ardından program tüm dünya halkları için salgın sonrası dönemin oluşturduğu mücadele olanakları ile birlikte daha aydınlık günlere gidebileceğimiz vurgusuyla sona erdi. (GENÇ HAYAT)