Krizin faturasını zenginler ödemeli, cezasını da Macron çekmeli
Fransa Genel İş Konfederasyonu (CGT) yöneticilerinden Haydar Turan yazdı: Sağlık sistemini bu vahim hale düşürdüğü için Macron ve hükümetinden hesap sorulmalıdır.
Fotoğraf: Eren Araman/Evrensel (Arşiv)
Haydar TURAN
CGT Strazburg Punch Fabrikası Şube Sekreteri
Hastane sağlık çalışanları 1 yıldan fazla bir süre boyunca çalışma koşullarının çok kötü olduğunu teşhir etmiş ve seslerinin duyulması için bir dizi eylem yapmışlardı. (Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel) Macron ve hükümeti bu talepleri ve acil alınması gereken önlemleri neden duymadı ve görmedi?
Macron, 11 Mayıs’tan itibaren ülkenin karantinadan aşamalı olarak çıkarılmasını öngörüyor. Bu, okulların açılacağı ve birçok işyerinde işbaşı yapılacağı anlamına geliyor. Fakat bu kararın uygulanması için gerekli olan önlemlerin hiçbirisi alınmış durumda değil.
Şu an onlarca hastanede yoğun bakım servisleri hâlâ hastalarla dolu. Kovid-19’a karşı korunma maskeleri, eldiven, dezenfektan jel, koruyucu giysi hâlâ eksik ve yetersiz. Hasta vakaları izole etmek için halkın çoğunluğuna yönelik yapılması gereken yeterli miktardaki test hâlâ yapılabilinir aşamada değil. “Bunların hepsinin yapılacağı” belirtilse de, esas olarak Macron ve hükümeti duruma hakim olduğu görüntüsünü sunmak istiyor. Ama gerçekler tamamen farklı.
Hatırlatmak gerekirse Macron ve hükümeti mart ayı boyunca topluma yalan söyleyerek “Şu gün maskeler gelecek, şu kadar sipariş verdik” gibi söylemlerde bulundular. Binlerce sağlık çalışanı, çok zor şartlarda insanları kurtarabilmek için çalışmak zorunda kaldı ve kendilerini koruyacak malzeme eksikliğinden dolayı hastalığa yakalandı ve bir kısmı da hayatını kaybetti.
Hastane ve sağlık emekçilerinin durumu bu kadar açıkken Macron ve hükümeti “Önceliğimiz sağlık! Bunun için her şeyi yapacağız” türünden mesajlar vererek aslında timsah gözyaşları dökmekten başka bir şey yapmıyorlar. Örneğin son 20 yılda ortalama 100 bin adet yok ettikleri hastane yataklarını tekrar açacaklar mı?
67 MİLYON NÜFUS, 5 BİN YOĞUN BAKIM YATAĞI
Salgın öncesinde, Fransa’da hastanelerin yoğun bakım kapasitesi 5 bin yatağa kadar düşürülmüştü. Unutulmamalı ki, Fransa’nın nüfusu 67 milyon civarıdır! Doktor başına düşen 337 kişiden bahsetmeye gerek bile yok. Hastanelere öncelik vermek en azından bugün yoğun bakım yataklarını 30-40 bine çıkarmayı gerektirmez mi?
Hastanelerdeki personel eksikliği giderilecek mi? Hastane sağlık çalışanları 1 yıldan fazla bir süre boyunca çalışma koşullarının çok kötü olduğunu teşhir etmiş ve seslerinin duyulması için bir dizi eylem yapmışlardı. Macron ve hükümeti bu talepleri ve acil alınması gereken önlemleri neden duymadı ve görmedi? Bu sorular daha da çoğaltılabilinir. Son 10 yıldır art arda gelen hükümetler, sağlığa ayrılan bütçeleri kemer sıkma politikalarıyla sürekli kısıtladılar. Hastane ve sağlık alanlarında milyarlarca avro tasarruf yaptılar ve yapmaya da devam ediyorlar.
SAĞLIK SİSTEMİ TAM OLARAK DİBE VURMUŞTUR
Fransa gibi dünyanın 6. büyük tekelci emperyalist ülkesi, sağlık sisteminde tam dibe vurduğu artık gözle görünür hale gelmiştir. Fransa kapitalistleri ve son 40 yıldır peş peşe gelen hükümetlerin uyguladıkları neoliberal politikaların bir sonucu olarak dayatılan kemer sıkma politikaları sağlık sistemini vahim bir duruma düşürmüştür.
Yılda 40 milyar avroya yakın (askeri araç ve malzeme satın almak vb..) silahlanmaya yatırım yapılmaktadır. Aynı zamanda, Fransa sermayesi ve zengin iş adamları için hükümetin yarattığı olanaklarından bunların kârlarına kâr katıyor. Birkaç örnek vermek gerekirse; her yıl hükümet bütçesinden 40 milyar avro sermayeye teşvik paketi olarak sunulmaktadır. Servet vergisi ISF’in iptal edilmesi ise zenginlerin ceplerinde yıllık ortalama 4 milyar avro kalmasını sağladı. Yine her yıl 100 milyar avro vergi kaçakçılığına (évasion fiscale) hükümet göz yummaktadır. Borsadaki Fransız 40 büyük sermaye grubu (CAC 40) sadece 2019’da 50 milyar avroya yakın kâr yaptıkları belirtilmektedir.
PEKİ YA ŞİMDİ NE OLACAK?
Dünyada koronavirüsle bir süre daha mücadele edilecektir. Büyük bir ihtimal, aşı ve ilaç birkaç ay ya da bir-iki yıl içinde bulunacaktır. Maalesef bu virüs dünya genelinde yüz binlerce insanın hayatına mâl olacaktır.
Bununla birlikte ekonomik kriz ise kapıdadır. Şu an tüm emperyalist kapitalist ülkeler, bütçelerini ağzına kadar büyük sermaye tekelleri için açmış durumdalar. Kendi sömürü düzenlerini ayakta tutmak için sadece Fransa’da 300 milyar avro sunulmuştur. Ve büyük bir ihtimal bunun işçi ve emekçilerin sırtına tekrar yüklenmesi için hazırlık yapılıyordur. Faturayı emekçilere ödetmek için büyük sermaye örgütü MEDEF önerilerde bulundu:
Çalışma saatlerinin haftada 60 saate kadar uzatılması. 11 resmi tatil gününden birkaçında işçilerin ücretsiz çalıştırılması. Her işçinin senede 5 hafta olan izin hakkı günlerinin sayısının düşürülmesi.
Yani kısacası, işçi ve emekçilerin kazandıkları hakları ellerinde almak ve krizin faturasını işçi-emekçilere ödetmek. Hükümet ve patronlar bu saldırıyı kimi sendikalarla diyalog/işbirliği ile yapmak istiyor.
ORTAK MÜCADELE OLMAZSA MACRON KAZANACAK
Burada iki yolla karşı karşıyayız. Birincisi olasılık, işçi ve emekçilerin mücadele ve tepki vermemesinin bir sonucu olarak Macron ve sermayenin kazanımla çıkmasıdır.
İkinci ve asıl olması gereken diğer olasılık ise işçi ve emekçiler ile mücadeleci sendikalar, emekten yana siyasi partilerle ortak sorunlar için mücadeleyi örgütlemeli ve bu krizin faturasını sermayeye ödetmeliler. Bu hepimizin ortak dert ve görevi olmalıdır. Sağlık sistemini bu vahim hale düşürdüğü için de Macron ve hükümetinden hesap sorulmalıdır.