23 Nisan gerçeği: Kayıtlara giremeyen 1 milyon 560 bin çocuk işçi var
Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Taner Akpınar, 23 Nisan dolayısıyla Türkiye’nin en önemli sorunlarından olan çocuk işçiliğe dikkat çekti.
Burcu YILDIRIM
Ankara
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayaramı’nın salgın nedeniyle nasıl kutlanacağı tartışmaları bir yana, Türkiye’de 5 ile 17 yaş arasında çalışmak zorunda olan çocukların eşitsiz yaşam koşulları bir yana. Sadece TÜİK anketlerine göre resmiyete dökülmüş 2019 yılı çalışan çocuk sayısı 720 bin iken çalıştığı hiç hesaba katılmayan çocukların sayısı ise kaba bir matematik hesapla en az 1 milyon 560 binin üzerinde. Çocuk işçiliğini konuştuğumuz Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Taner Akpınar, bu alana dair çözüm üretecek herhangi bir politikanın olmadığına dikkat çekti. Akpınar, bu meselenin bilinç ya da farkındalıkla değil yoksulluğun önlenmesiyle çözüleceğine değindi. Çocuk işçiliğinin yarının işçi sınıfını oluşturmak için katı bir ayrımla bilinçli olarak işletildiğini ifade eden Akpınar, karın tokluğundan günde 5 ila 20 TL’ye kadar çalışan çocukların koşullarını Evrensel’e anlattı.
‘PİYASA KAVRAMLARI İLE SINIFSAL NİTELİK ÖRTÜLÜYOR’
Çocuk işçiliğinin varlığını görebilmek için herhangi bir araştırmaya bile gerek olmadığını ifade eden Akdeniz Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Taner Akpınar, “Kafamızı pencereden uzatıp baktığımızda boyundan büyük çuvalları sürükleyen katı atık toplayıcısı çocukları görmek mümkün. Herhangi birisi, çıplak bir gözle de baktığında böyle bir sorunun var olduğunu görebiliyor. Çocuklar artık her alanda çalışıyor. Bunun sınıfsal bir sorun olduğunu kabul edip bu noktadan ele almalıyız” diye konuştu.
Akpınar, çocuk işçilik üzerine yapılan tartışma ve araştırmaların büyük çoğunluğunun uluslararası kuruluşlar tarafından yapıldığını, bu çerçevede dolaşıma sokulan kavram ve kuramların ise çocuk işçiliğinin sınıfsallığını gizlemek üzerine kurulduğuna dikkat çekti. Çocuk işçiliği çalışmalarının fon veren bu uluslararası kuluşlar üzerinden yapılmasının etkilerine değinen Akpınar, “Fon verdikleri için meselenin hangi kavram ve yaklaşımlarla tartışılacağına da onlar karar veriyor ve meselenin sınıfsal niteliğinin üzerini örtüyor. Çünkü bu kuruluşlar çocuk işçilik, yoksulluk, işsizlik gibi kavramları kapitalist piyasa düzenin kurulmadığı veya olması gerektiği gibi işlemediği üzerinden açıklıyor. Onlar için eşitsizlik değil, piyasa düzeninin işlemediği gerçeği var” diye konuştu.
‘PİRAMİDİN EN ALTINDA SURİYELİ ÇOCUKLAR VAR’
İşçi ve köylüler içinde yoksul ailelerin çocuklarının çalıştığını belirten Akpınar, “Tam da bu yüzden sınıfsal ve sınıfın en yoksul kesiminin boğuştuğu bir sorun çocuk işçiliği. Toplam sayılarını bilmemekle beraber Türkiye’de inkar edilemez bir sorun da iş gücü piyasasındaki göçmen çocuklar” dedi. Avrupa dışından gelen herkesin de hukuki haklarının verilmemesi için mülteci değil sığınmacı olarak tanımlandığına vurgu yapan Akpınar, “Hakkında konuştuğumuz göçmen çocuklar ise sığınmacı olarak kabul ediliyor, geçici süreliğine kabul ediliyor. Yani piramidin en altında Suriyeli çocuklar var. Ama şöyle de meçhul bir durum var, Suriyeli çocuklar geldiğinden beri daha ucuza ve zor koşullarda çalışmak zorunda oldukları için tercih edildiler. Peki bunların yerinde çalışan yerli çocuklara ne oldu? Daha mı zor koşullarda çalışıyorlar yoksa piramitte bir üst kademeye mi yükseldiler, bilemiyoruz” diye anlattı.
“EN AZ 1 MİLYON 560 BİN ÇOCUK İŞ GÜCÜNDE”
TÜİK’in 2019 yılına ilişkin yayınladığı çocuk işgücü anketinde 720 bin çalışan çocuğun olduğunu söyleyen Akpınar, “Bu anketin yaş aralığı ise 5-17 arasında. 720 bine dahil olamayan gruplar var. Bunların başında Suriyeli göçmen çocuklar geliyor. Bu grup resmi verilere hiçbir biçimiyle yansıtılmamış. Çalışan çocuklara dahil edilmeyen 400 bine yakın çırak var. Bunun yanında bir de Türkiye’de 1 milyon 160 bin civarında stajyer ve meslek eğitimi gören öğrenciler var” dedi.
TÜİK’in çocuk işçilik anketlerini 1994 yılından bu yana yaptığını hatırlatan Akpınar, “Bu anketlerin hepsinde değişmeyen bir şey var. Anketler hep Ekim, Kasım, Aralık aylarında yapılıyor dolayısıyla yaz aylarında işçilik yapan çocuklar bu anketlerin içine giremiyor ve nicel boyutlar tam olarak ortaya çıkmıyor” dedi.
‘GÜNDE 5 TL’YE DE 20TL’YE DE ÇALIŞAN ÇOCUKLAR VAR’
İş kanununda çalışmaya başlama yaşının 15 olduğunu belirten Akpınar, “Ama kağıt üzerindeki bu durum gerçekliği belirlemiyor ve bir karşılığı yok. Zaten bu konuda TÜİK’in, çocuk işçiliği 5-6 yaştan başlayıp 17 yaşa kadar aldığı son anketini de referans olarak gösterebiliriz. Bunun yanında yine iş kanunu, çalışma yaşını 15 olarak belirlerken ‘Haftalık 40 saatin üzerinde çalışılamaz’ diyor. Burada, kanunun gerçekliği yansıttığını da düşünürsek yine hata ederiz çünkü saha araştırmalarında neredeyse 40 saat çalışan çocuk yok. Hepsi bu saatin çok çok üzerinde çalışıyor. Ücret konusunda da hiçbir standart yok. Mesele çıraklar herhangi bir işçiyle aynı oranda çalışıyor ama yasaya göre aldığı ücret, asgari ücretin yüzde 30’u tutarında. Yine çıraklığın bir kayıtları var ama bunun dışında çalışan çocukların aldığı ücret her durumda değişir. Günde 5 TL’ye, 20 TL’ye çalışanı da bulursunuz hatta bazen karın tokluğuna bile çalışanları görürsünüz. Bütün bunlar ise ne yazık ki bir şehir efsanesi değil, kendi saha çalışmalarımızda bire bir şahit olduk” diye aktardı.
‘ÇOCUK İŞÇİLİĞİNE DAİR YAPILANLAR KARİYER YÜKSELTMEYE YARIYOR’
Akpınar, hükümet tarafından 2017-2023 yılları arasını kapsayacak “Çocuk İşçiliği ile Ulusal Mücadele Programı”nın duyurulduğunu, Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının sitesine bir metin konduğunu ancak sonrasında bu programa dair en ufak bir verinin açıklanmadığını iletti. Devletin ne ulusal ne de uluslararası ölçekte çocuk işçilikle ilgili gerçekçi bir polikasının olduğunu ifade eden Akpınar, “Çocuk işçilik çalışması kampanyalarla, projecilikle, özel gün ve yıllarla olacak iş değil. Bunun çözümü kapilatist toplumsal düzendeki sınıfsal eşitsizliklerin törpülenmesiyle mümkündür. Böyle bir mücadelede planı ve programının olmadığı için de yapılan kampanyalar, projecilik faliyetleri, akademide yazılan tezler, makaleler, kitaplar sadece kariyer yükseltmeye yarıyor. Daha da sorunlu olan kısım ise çocuk işçiliği, Türkiye’de işçi sınıfının örgütlerinin gündeminde de yok” diye seslendi.
‘KATI BİR SINIFSAL AYRIMLA GELECEĞİN İŞÇİ SINIFI ÇOCUKLAR ÜZERİNDEN HAZIRLANIYOR’
Çocuk işçiliğinin bir farkındalık ya da bilinç yaratma ile çözülemeyeceğini söyleyen Akpınar, “Çocukların okulda değil de tarlada, sanayi de ya da sokakta başka işler yapıyor olması ne onların ne de onların ailelerinin bilinciyle ilgili bir mesele değil. Örneğin gezici ve geçici tarım işleri var, bunlar yaptıkları işin gelir getirmesi için bütün aile emeğinin devreye sokmak zorunda. Bu durum ise bir bilinç değil hayatta kalma meselesi. Bu insanlar için çocuklarını okula göndermek lüks durumda. Onlar da çocuklarını okula göndermeyi biliyorlar ama maddi koşulları buna el vermiyor. Dolayısıyla yapılması gereken iş, bilinçlendirmek ya da farkındalık yaratmak değil insanların temel yaşam koşullarını oluşturabilecek bir mekanizmaların hayata geçirilmesi gerekiyor” diye konuştu. Katı bir sınıfsal ayrımla yarınların inşa edildiğini söyleyen Akpınar, “Bügün iş hayatındaki çocuklar ile geleceğin işçi sınıfı şimdiden hazırlanıyor. Bu eşitsiz yapı da geleceğin eşitsizliğini tasarlayacak şekilde işletiliyor. Bu halimiz ise bilinçli olarak yapılan bir politikanın sonucu” dedi.