Koronavirüs sürecinde 10 maddede mülteciler için acil kriz paketi
Farklı kentlerde görüştüğümüz mülteciler, bir yanda salgın diğer yanda açlık tehdidi ile karşı karşıya. Bu nedenle acil bir kriz paketine ihtiyaç var.
Fotoğraf: Evrensel
Ercüment AKDENİZ
Çin’in Wuhan kentinde, aralık ayında ortaya çıkan ve bütün dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını, 100 günü aşkın süredir baş gündem. Ama tıpkı deprem ve diğer afet dönemlerinde olduğu gibi, mülteciler hep en son akla gelenler. En çok mülteci/göçmen barındıran ülkelerden Türkiye’de de durum farklı değil. Farklı kentlerde görüştüğümüz mülteciler, bir yanda salgın diğer yanda açlık tehdidi ile karşı karşıya. Bu nedenle acil bir kriz paketine ihtiyaç var. Saha notlarından çıkardığımız acil talep ve öneriler ise şu şekilde:
1-SALGIN DÖNEMİNDE ‘GERİ GÖNDERMEME’ GÜVENCESİ VERİLMELİ
Türkiye’de kayıtlı/kayıtsız 5 milyon civarında göçmen ve mülteci bulunuyor. Bu insanların önemli bir bölümü salgın günlerinde hastanelere gitmiyor, gidemiyor. Kimi kimlik olmadığı, kimi de de Kovid-19 testinin pozitif çıkması durumunda karantinaya alınacağı için gitmiyor. Çünkü kimliksiz yakalanmak sınır dışı edilmek demek. 14 günlük karantina ise evde ekmek bekleyenlerin aç kalması demek. Bu nedenle en azından salgın dönemi boyunca mülteci ve göçmenlere “geri göndermeme” güvencesi verilmeli.
2- KORONAVİRÜSLE İLGİLİ TÜM TANI VE TEDAVİ SÜRECİ ÜCRETSİZ OLMALI
Türkiye’de “Geçici Koruma” kapsamında bulunan Suriyeliler, ilk muayene dahil bazı sağlık hizmetlerinden yararlanabiliyor. Fakat eczane, ilaç ve bazı tedavilerde para ödemek zorundalar. Ekonomik bütçeleri kısıtlı olduğu için hastanelere mesafeliler. Herhangi bir kaydı olmayan, kimliksiz ya da başka bir ilde kaydı bulunanlar ise ücretsiz sağlık hakkına sahip değil. Mültecilerin etkin biçimde testlerden geçmesi için koronavirüsle ilgili bütün tanı ve tedavi süreçlerinin ücretsiz olması gerekiyor.
3- MÜLTECİ İŞÇİLERE İŞSİZLİK ÖDENEĞİ
Salgın nedeniyle atölyeler, işyerleri kapandı; 1,5 milyon civarında göçmen/mülteci işçi işsiz kaldı. 20 yaş ve altındakilere konan sokağa çıkma yasağı, mülteci aileleri açlıkla burun buruna getirdi. 20 yaş ve altındaki işçiler evrak gösterince işe gidebiliyor ama mülteciler gidemiyor. Patronlar onları sigortasız çalıştırdığı için çalışma belgeleri yok. Türkiye’de 9 yıldır sigortasız çalıştırılan mülteci işçiler, işsizlik ödeneğinden yararlanamıyor. Bu nedenle karantina günlerinde mülteci ve göçmen işçilere işsizlik desteği sağlanmalı. İşçilerin birbirine tanıklık etmesi yeterli neden sayılmalı. Bu uygulama elbette sigortasız çalıştırılan yerli işçileri de kapsamalı.
4-KİRA, DOĞALGAZ, ELEKTRİK VE SU BORÇLARI ÖTELENMELİ
Mülteciler kısa sürede ev kiralarını ödeyemez hale geldi. Ev sahipleri ile münakaşalar artıyor. Buna ‘Evden çıkın’ baskısı eklendi. Mülteci ailelerin ekonomik olarak nefes alabilmesi için kira ödemeleri ertelenmeli. Ev sahiplerini de rahatlatan bir formül bulunmalı. Aynı şekilde yaşamsal öneme sahip doğal gaz, elektrik ve su faturaları da ötelenmeli.
5- EKMEK, SÜT, TEMİZ SU VE TEMİZLİK MALZEMESİ DESTEĞİ
Açlıkla karşı karşıya kalan aileler için ekmek ve temiz su desteği verilmeli. Bebekler için bedava süt ve çocuk bezi, mülteci hanelere hijyenik malzeme temini sağlanmalı. Kalabalık ailelerde özellikle yaşlı insanlar için çözüm üretilmeli. Aksi halde mültecilerin salgına dayanıklı hale gelmeleri mümkün değil.
6- UZAKTAN EĞİTİMDE REVİZYON, İNTERNET VE BİLGİSAYAR DESTEĞİ
Salgınla birlikte okullar kapandı. Mülteci çocuklar da uzaktan eğitime başladı. Ne var ki ailelerin çoğunda bilgisayar, televizyon yok. İnternet kotaları ise eğitimi takip edecek güçte değil. Dil bariyerine takılan çocuklar uzaktan eğitimi anlayamıyor. Bu nedenle uzaktan eğitim revize edilmeli ve iki dilde eğitim gündeme gelmeli. Mülteci çocuklara TV, bilgisayar ve internet desteği sağlanmalı. Hem çalışıp hem okuyan üniversiteli gençlere kredi, burs imkanı sağlanmalı.
7- MÜLTECİLERİN KOZ OLARAK KULLANILMASINDAN VAZGEÇİLMELİ
Pandemi öncesi Avrupa’ya geçmek için Pazarkule’ye yönlendirilen mülteciler, AB-Türkiye arasında siyasi koza dönüştürüldü. Tampon bölgenin tahliyesinden sonra Geri Gönderme Merkezlerine (GGM) götürülen mülteciler, karantina sonrası kent merkezlerine gelişi güzel bırakıldı. Temel insan hakları ve bulaş tehlikesi göz önüne alınarak mültecilerin siyasi bir koz olarak kullanılmasına derhal son verilmeli.
8- KRİZ MERKEZLERİ VE GÖÇ BAKANLIĞI KURULMALI
Dünyanın en çok mülteci bulunduran ülkelerinden Türkiye’de salgınla birlikte durum sürdürülemez halde. Bu yüzden hem merkezi hem de iller bazında mülteciler için “kriz merkezleri” kurulmalı. Bu merkezlere sendikalar, yerel yönetimler ve demokratik kurumlar dahil edilmeli. Mültecilerin büyük kesimi Türkiye’de kalıcı, dolayısıyla “Göç Bakanlığı” kurulmalı. Göçlere politikalarıyla neden olan gelişmiş kapitalist ülkeler de ‘yükü’ paylaşmalı.
9- BELEDİYELERDE MÜLTECİ BİRİMLERİ, HİZMETTE ‘HEMŞEHRİLİK’
Sahadan gelen bilgiler hükümet ve bakanlıklar kadar belediyelerin de mültecilere ulaşmadığını söylüyor. Temas var ama yardımlar yok, olan da çok yetersiz. Bürokratik engeller diz boyu. Siyasi iktidarın yardımlar konusunda belediyelere uyguladığı baskı ve yasaklar, mültecilerin yardımlardan mahrum kalmasının bir başka nedeni. Hiç vakit kaybetmeden belediyeler bünyesinde “mülteci birimleri” kurulmalı. Hizmette yerli/yabancı, kimliği olan/olmayan ayrımı terk edilmeli ve “hemşehricilik ilkesi” esas alınmalı.
10- GGM’LER VE KAMPTAKİLER SAĞLIKLI YERLERE ALINMALI
Geri Gönderme Merkezleri (GGM); mülteci hakları ve iltica ilkesine aykırı işleve sahip oldukları için hep eleştiri konusu oldu. GGM’ler kalabalık olmaları, hijyenik koşullara sahip olmamaları nedeniyle de sıkça gündeme geldi. Salgın döneminde GGM’lerdeki sayı katlanılmaz hale geldi, virüse adeta davetiye çıkarıldı. Kamplarda ise sayı geçmişe göre daha az ama konteyner yaşamda salgınla baş etmek mümkün değil. Dolayısıyla göçmen ve mültecilerin sağlık açısından acilen güvenli yerlere taşınması gerekiyor.
Bu talepler manzumesi içinde sıralanan ekonomik destek talebi, mülteciler kadar, toplumun en yoksul kesimini oluşturan yerli emekçiler tarafından da sıklıkla dile getiriliyor. Dolayısıyla mülteciler için “acil kriz paketi” derken, bunu, bütün yoksulları içine alacak bir “sosyal destek paketi” ile eşgüdüm halinde ele almak gerekiyor.