24 Nisan 2020 04:57

Bağırsak gazlarının kültür tarihi-1 Selam söyle o yare!..

Kültür dediğimiz kavramların içine doldurduğumuz her şey esasında dil sayesinde oradadır. Bütün bu yazdıklarımın bağırsak gazlarıyla ilgisi, dillerde kültürel öğe olarak bulunan onomatopeler.

Bağırsak gazlarının kültür tarihi-1 Selam söyle o yare!..

Ekran görüntüsü Haber Türk canlı yayınından alınmıştır.

Geçen haftaki yazımı köşe yazarlığının zor olduğunu ve her hafta yeni bir konu bulmanın daha da zor olduğunu yazarak bitirmiştim. Ancak köşenin adından da anlaşılacağı gibi kimliksiz bir köşe burası ya da belki de kimliği birçok farklı olgunun bir araya gelmesinden oluşmakta, belki biraz eklektik denilebilir. Bu anlamda da kimliksizlik belki de bir özgürlük alanı açmakta. Hem köşe hem de kimliksiz olunca sanki sokak başında köşede açılmış bir mini tekel bayii gibi bu köşe, içinde her şey var. Orhan Pamuk’un Kara Kitap’ta sözünü ettiği Alaattin’in Dükkânı gibi. Konular da dolayısıyla çok farklı alanlardan olabilmekte.

Evet, biliyorum gündemle ilgili çok az şey var bu köşede, aslında bunu biraz da bilinçli olarak yapıyorum. Zira Korona Günleri’nde belki biraz kafa dağıtmak, gündelik yaşantının sıkıntılarından uzaklaşmak iyi gelebilir hepimize ya da belki sadece bana iyi gelir. Buna okuyucu karar versin en iyisi. Bu kadar uzun bir girizgâhtan sonra bu haftadan başlayacak ve belki de üç dört hafta daha sürecek yeni bir konu birden bire, öyle kendiliğinden düştü kucağıma. Bakan istifa etmiş birileri televizyonlarda yorum yaparken gece vakti, Habertürk’te konuşmacılardan biri gürültülü bir şekilde yellenince yazı konusu kendiliğinden ortaya çıkıverdi. Sosyal medya üzerinden kısa bir araştırmada bile görülebileceği gibi bu konu üzerine dönen geyikler istifayı da Covid-19’u da geri bıraktı. Meğer ne ihtiyacımız varmış bu türden bir olaya.

Yıllar önce bir kitap yazmıştım Boğaz Derdi adında ve bu kitapta yenilebilen bütün bitkilerin tarihini ve arkeolojisini incelemiştim. Tahıllardan başlamış baklagillere gelmiştim. Baklagil denilince de ilk akla gelenler bakla, fasulye, mercimek, nohut vs. İşte tam bu sırada fasulyeyi yazıp bu bitkinin isminin tarihsel kökenleri ile uğraşırken adının hep gaz yapan bazı sözcüklerle ilintili olduğunu fark edip bu kez bağırsak gazlarının kültür tarihini de kitaba eklemiştim. Şimdi bu araştırmanın sonuçlarını birkaç haftada anlatacağım. Umarım gündelik dertlerden uzaklaştırabilirim sizleri.

Bağırsak gazlarının kültür tarihini araştırarak en saçma bilimsel araştırmalara verilen Nobel ödüllerinden birini hedeflediğim aklınıza gelebilir. Ama okuyucunun ve editörümün sabrını sınamaktayım esasında. Uygarlık insanın doğadan uzaklaşması ise ki öyle, uygarlıkla birlikte gündelik yaşamda oluşan bütün değişiklikleri de kültürel ya da folklorik öğeler olarak görmek yanlış sayılmaz der Mehmet Ali Kılıçbay bir yazısında. Zira Marks’ın tanımıyla “doğanın yarattıklarına karşı, insanın yarattığı her şey olan kültür ya da uygarlık, insanın doğal gereksinimlerini doğal olmayan yollarla gidermesidir. Bu durumda akla gelen her türlü yaratı insana ait olduğu sürece folklorik bir öğedir ve kültür olarak nitelenmelidir. Bu folklorik öğelerin en başında da dilsel öğeler gelir. Hatta bir adım ileri gidip dilin kendisinin, doğadan uzaklaşan insanın kültürel sürecini başlatan ve sürdüren bir olgu olduğunu söylemek bile olasıdır. Zira bugün kültür ya da uygarlık dediğimiz kavramların içine doldurduğumuz her şey esasında dil sayesinde oradadır. Bir diğer deyişle, Wittgenstein’ın sözünü anımsayarak dilimizin sınırlarının dünyamızın sınırları olduğunu kabul etmemiz gereklidir.

Peki, ama bütün bu yazdıklarımın bağırsak gazlarıyla ilgisi ne? Ya da hadi adıyla söyleyeyim, osuruğun dille, doğayla, dil felsefesiyle ilişkisi ne? İlişki aslında bütün dillerde kültürel bir öğe olarak bulunan onomatopelerle ilişkili gibi görünüyor. Öncelikle onomatopenin ne olduğuna değinmek istiyorum. Onomatope, Türkçe karşılığıyla söylemek gerekirse “yansımalı”, ses benzetmesi yoluyla yapılan sözcükler için kullanılan dilbilimsel bir tanımdır. Örneğin şıp, şap, tık, tak ya da pırıl pırıl, çatır çatır vs. sözcük ya da ikilemeler birer onomatopedir ve çoğu da doğadaki sesleri taklit etme yoluyla dillere girmiştir. Bir diğer nokta da bütün dillerde benzerlerinin olmasıdır. Örneğin İngilizcede ya da diğer Hint-Avrupa dillerinde bu türden bir kökten gelen spark, shine, fart gibi birçok sözcük mevcuttur.

Dikkat ederseniz fart sözcüğü ile ilk kez konuya girmeye başladım. Aslında konu az önce de belirttiğim gibi baklagillerin bir üyesi olan fasulyenin orijini üzerine yazdığım yazıyla başladı. O yazıda dilbilimsel verilere baktığımda çok ilginç bir karşıtlığın farkına vardım. Bu karşıtlık Hint-Avrupa dil ailesi ile Ural-Altay dil ailesine mensup dillerin bağırsak gazlarına verdikleri ve sonuçta bütün bu dil ailelerinde bir onomatopeden türeyen sözcüklerle ilgili. İşte bu nedenle önümüzdeki hafta dünyanın değişik dillerinde bağırsak gazlarına verilen adların kültürlerle olan ilişkisini irdeleyeceğim. Haftaya görüşmek üzere, sağlıklı günler dilerim…

Evrensel'i Takip Et