25 Nisan 2020 20:12

Çırakların işçi niteliği tanınmalı

Nail Dertli, çırak işçi çocuklar sorununu yazdı: Son yıllarda çocuk emeğine ilişkin tartışmalarda çırakların neredeyse tümüyle bir kenara itildiğini görüyoruz.

Temsili fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Nail DERTLİ

Son yıllarda çocuk emeğine ilişkin tartışmalarda çırakların neredeyse tümüyle bir kenara itildiğini görüyoruz. Bunda Türkiye İstatistik Kurumunun çalışan çocuklara ilişkin sağladığı verilerin de etkisi var. TÜİK’in 1999’dan beri yürüttüğü çocuk işgücü anketleri çocuk emeğinin nicel boyutuna ilişkin ülke genelinde, tüm yaş gruplarını ve sektörleri kapsayan tek veri olduğu için önemli bir kaynak. Ancak araştırma çırakları ve göçmen çocuk iş gücünü kapsamamak gibi önemli kısıtlara da sahip. Dolayısıyla tartışma bu araştırmaların bulguları üzerinden şekillendiği ölçüde, 1990’larda çocuk emeği tartışmalarında ciddi bir yer tutan çıraklık ve çırak çocukların talepleri görünürlüğünü yitirdi. Ancak korona salgını kapsamında yaşama geçirilen “uzaktan eğitim” uygulaması, halının altına süpürülen çırak işçi çocuklar sorununu yaşamsal bir sorunla yeniden önümüze getiriyor.

ACİL VE YAŞAMSAL BİR TALEP: ÇIRAKLARIN ÜCRET KAYIPLARI TELAFİ EDİLMELİ

Zorunlu örgün eğitim kapsamında değerlendirilen çıraklıkta, çıraklar bir gün mesleki eğitim merkezlerinde teorik eğitim, 4 veya 5 gün işyerlerinde “beceri eğitimi” görmektedir. Mevzuat gereği çıraklar öğrenci sayıldıklarından, işyerinde haftanın 4-5 günü bulunmalarına rağmen asgari ücretin yüzde 30’u kadar ücret elde ediyorlar. Bu da 2020 yılı için ayda 883 TL’ye denk geliyor. Çoğunlukla kır ve kent emekçilerinin en yoksul hanelerinden gelen çıraklar için bu cüzi tutar son derece önemli. Saha çalışmaları, çırakların ailelerinin çırağın kazandığı ücretle geçindiğini ya da bu ücretin ailenin geçiminde merkezi bir rol oynadığını gösteriyor.

Korona salgınına karşı alınan önlemler kapsamında uzaktan eğitime geçilmesi, çırakların zaten üç kuruş olan ücret gelirinden de yoksun kalmaları sonucunu doğurdu. Fişek Enstitüsü Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi geçen hafta yayımladığı açıklama ile çırak çocukların işyerine gidemediği için ortaya çıkan ücret kayıplarının telafi edilmesi gereğine işaret etti. Vakıf açıklamasında “Çıraklık sistemine ilişkin yapısal eleştirileri” saklı kalmak koşuluyla, günün koşullarında, “Yüz binlerce çırağın aldığı ücreti telafi edici bir mekanizmanın acilen uygulamaya konulması” gereğine işaret etti.

Çırak hanelerinin gelir kompozisyonu gözetildiğinde bu acil ve yaşamsal bir talep. Esasında salgın gibi ciddi bir sağlık krizinde çıraklar gibi son derece kırılgan bir kesimin, nasıl korumasız kaldığına işaret etmesi bakımından da özellikle önemli. Bu korumasızlık, çırakların hukuken işçi niteliğine sahip olmamalarından dolayı, işçilik haklarından yararlanamıyor olmalarıyla da ilişkili.

ÇIRAKLARIN İŞÇİ NİTELİĞİ TANINMALI

1989’da Ankara’da düzenlenen “1990’ların Çocuk Politikası Ulusal Kongresi” çalışan çocukları; çocuk işçi statüsünde çalışan çocuklar, çırak statüsünde çalışan çocuklar ve sokakta çalışan çocuklar olarak üç kümede topluyor, çırak statüsünde çalışan çocukların konumunu iyileştirmek için (başka şeylerle birlikte) çırakların öğrenci niteliğinin yanında işçi niteliğini de kazanmasının sağlanması gereğini vurguluyordu.* Bu talebin iki temel amacı olduğu düşüncesindeyim. İlki, fiili durumu doğru tanımlamaktır. Türkiye’de çıraklar, biçimsel (resmi) olarak “öğrenci” olsalar da, işyerinde bulundukları zaman diliminde ifa ettikleri görevler bir meslek ya da sanatın öğretilmesinin çok ötesindedir. Çırakları konu edinen saha çalışmaları, çırakların ücretli işçilik yaptığını açık bir şekilde ortaya koymaktadır. İkinci amaç ise zaten çok erken yaşta çalışmak durumunda kalan çırak çocukların, işçi sayılmamalarından doğan hak kayıplarını ve sosyal koruma yoksunluğunu ortadan kaldırmaktır. Buna göre, işçi niteliği tanınmadığı için çıraklar, İş Yasası’nın kapsamında yer almıyor. Sosyal Güvenlik Kanunu’nda kısmi sigortalı sayılıyorlar ve sadece iş kazası ve meslek hastalığı sigortası ile hastalık sigortasından yararlanabiliyorlar. Uzun vadeli sigorta kollarının (yaşlılık, maluliyet ve ölüm)  ve işsizlik sigortasının kapsamında yer almıyorlar ve bu sigorta kollarının sağladığı gelir kaybına karşı korumalardan (işsizlik ödeneği, kısa çalışma ödeneği ve ücret garanti fonu) yararlanamıyorlar.

Bugünün koşullarında bu durumun somut karşılığı şu: Çıraklar biçimsel de olsa öğrenci oldukları ve uygulamalı eğitim aldıkları işyerlerine gidemedikleri için ücret geliri elde edemiyorlar. Ancak işçi sayılmadıkları ve primleri ödenmediği için kısa çalışma ödeneğinden ya da işsizlik ödeneğinden yararlanamıyorlar. Geçen hafta çıkartılan 7244 sayılı Yasa ile düzenlenen ücretsiz izin uygulamasının da kapsamında değiller ve ücretsiz izne çıkartılacak işçilere ödenecek aylık 1177 TL’lik ödenekten de yararlanamayacaklar. Oysa çırakların işçi niteliği tanınmış olsa, katı hak kazanma koşulları nedeniyle prim gerekliliklerini yerine getirmekte zorlansalar bile, en azından teorik olarak işsizlik ödeneği ve kısa çalışma ödeneğinden yararlanabilecekler, tahsil edemedikleri ücretleri ücret garanti fonundan karşılanabilecekti.

Ayrıca çırakların işçi niteliğinin tanınması, çırağı iş yasasının yanı sıra sendikalar yasasının da kapsamına sokacağı için, şu anda işveren ile çırağın velisi (çırak reşitse kendisi) arasında imzalanan ve geniş ölçüde işverenin tek taraflı iradesini yansıtan çıraklık sözleşmeleri de kolektif düzenlemelerin konusu haline gelebilecek. Çırakların çalışma koşullarının kolektif düzenlemenin konusu haline gelme olanağının, çırakların çalışma koşullarını düzeltme en azından potansiyel olarak düzeltme kapasitesine sahip olduğunu da kabul etmek gerekir.

SONUÇ YERİNE

Çırakların hem üretim noktasında yürütülen işin bir parçası olması hem de iş hukukunun ve sosyal politikanın koruyucu düzenlemelerinin kapsamında yer almaması, çıraklık kurumunun çocuk iş gücünü sömürmenin bir aracı olarak işlev görmesine yol açmaktadır. Bu nedenle çocukları üretim sürecinin içine atarak iyi olma hallerini tehlikeye sokan mevcut uygulamadan vazgeçilmelidir. Çıraklık kurumundan beklenen, bir meslek ya da sanatın öğretilmesi ise, bunun etkin ve sağlıklı yolu, devletin bu amaca özgülenmiş okul ve kurslar açması, çocukların teorik ve beceri eğitimlerini bu kurumlarda görmelerini sağlamaktır. Bunun için mesleki eğitimin ve çıraklık uygulamasının yeniden yapılandırılmasına ve çırakların öğrenci niteliğine uygun bir eğitimden geçirilmesine ihtiyaç vardır. Ancak bu gerçekleştirilinceye kadar, Kovid-19 salgınının yol açtığı ağır kriz koşullarında, çırakların çalışma ve yaşam koşullarının daha da kötüleşmesini önlemek için kısa vadede çırakların tüm işçilik haklarından yararlandırılmasına ihtiyaç var. Bu kapsamda:

  1. Çırakların işçi niteliği tanınmalı ve çıraklar tüm işçilik haklarından yararlandırılmalıdır.
  2. Salgın süresince çıraklara ödenmesi gereken ücretlerde herhangi bir kesintiye gidilmemelidir. Tersine çıraklara ödenen ücret salgının olağanüstü koşullarında hayatta kalmanın maliyetinin artması da gözetilerek yükseltilmelidir. Çırakların prim koşulu aranmaksızın kısa çalışma ödeneğinden yararlandırılması, yetersiz de olsa, ücretlerinde kayda değer bir artışa olanak sağlayacaktır.
  3. Çıraklar diğer tüm işçiler gibi iş ve sosyal güvenlik yasalarının kapsamına eksiksiz alınmalıdır. Bu kapsamda çıraklar kısa vadeli sigorta kollarının (hastalık, analık ve iş kazası-meslek hastalığı) yanı sıra uzun vadeli sigorta kollarından (yaşlılık, maluliyet ve ölüm) ve işsizlik sigortasından da yararlanmalıdır.
  4. Çıraklar sendikaya üye olabilmeli, kolektif haklardan yararlanmaları güvenceye alınmalıdır.

* Aktaran Gürhan Fişek (1998) Türkiye’de Çocuk Emeği Çalışmalarına Genel Bakış

ÖNCEKİ HABER

Sinop NKP: Türkiye’nin hiçbir yerinde nükleer santral istemiyoruz

SONRAKİ HABER

KT Deri'de çalışan 49 yaşındaki işçi koronavirüs sebebiyle hayatını kaybetti

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa