8 Kasım 2012 15:18
Kayhan Geyik

Bu büyük yalana, üniversitenin tüm bileşenlerini yok sayarak oluşturulan yeni yasanın kapsamına baktığınızda, herhalde bu sene güçlü bir ses çıkar 6 Kasımda diye düşünüyorsunuz. Ancak her 6 Kasımda yapılan birleşme çağrısına, “biz bu sene gücümüzü göreceğiz”, “biz geliriz ama şunlar gelmesin” şeklinde yanıt verenlerin devamı olarak bu sene 9 Kasımcılar iş başındaydı. 9 Kasımda Ankara’ya çağrı yapan Kolektif, Gençlik Muhalefeti, Genç-Sen ve TKP’li Öğrenciler, kendi yerellerindeki eylemlerin bazılarını ya pas geçti ya da bölmek üzere özel bir çaba gösterdi. Bu örgütlerden, hiç değilse İstanbul’da yapılan eylemlerde birleşmesi beklenirdi. Öyle ya İstanbul’da 6 Kasımda birleşmek, 9 Kasımda Ankara’ya gitmeye engel değildi. Ancak İstanbul’da kurulan YÖK Karşıtı İnsiyatif’in hiçbir çağrısına yanıt vermeyen kurumlar, 9 Kasıma çağrı yapmaları yönünde hiçbir engel olmamasına rağmen, ayrı eylem yapmakta ısrar etmişlerdi.

İstanbul Üniversitesinde YÖK Karşıtı İnisiyatif’in Eğitim Sen’le yürümesine tahammül edemeyip, “Eğitim Sen bize çağrı yaptı, sizinle değil 9 Kasımcılarla birleşecek” denilerek sendikanın taraf haline getirildiği tartışmalar; İnisiyatif’in, özelde ise Emek Gençliği’nin gösterdiği çaba sonunda, Eğitim Sen ve İnisiyatif’in birleşmesiyle sonuçlandı. 9 Kasımcılar bu birleşmeyi de kabul etmeyerek, kendi eylemlerini İnisiyatif, Eğitim Sen ve 50 D’li araştırma görevlilerinin eyleminden sonra gerçekleştirdi.
Ankara’da ise hiçbir kuruma çağrı yapmayan 9 Kasım Komitesi, “biz eylem kararı aldık siz de katılın” gibi, kendilerinin de Ankara’da itiraf ettikleri üzere, eylemi birlikte örgütlemek üzere değil, katılmak üzere yaptıkları bir çağrıyla bölündü. Dolayısıyla birleşmek üzerine bunca cafcaflı laf söyledikten sonra, birleşmemek üzere her yolun denenmesi bizce anlaşılır değildir ve içine girdiğimiz dönem itibariyle bu tutum artık mahkum edilmelidir.

Ya şöyle olsaydı: Tüm örgütlere, öğrenci derneklerine vs. bir çağrı yapılsaydı. Ortak talepler etrafında bir eylem örgütleme kararı alınsaydı. Sadece 6 Kasım değil, önce ve sonrasında da çeşitli etkinliklerle YÖK tartışmaya açılsaydı; birlikte belirlenen bir tarihte eylem organize edilseydi ve bu eyleme akademisyeni, öğrencileri ve çalışanlarıyla, oda oda, amfi amfi dolaşarak, tartışarak çağrı yapsaydık. 6 Kasımı önümüzdeki mücadelenin stratejisini oturtmanın bir dayanağına çevirebilseydik, işte bu bugünün ihtiyacına cevap veren sermayeye ve onun temsilcisi iktidara geri adım attıran, bir girişim olurdu. İşte o zaman 9 Kasımın başka bir anlamı olurdu.

Bugün ısrarla hiçbir örgütün kendini öğrencilerin ve onların örgütlerinin yerine koyarak hareket edemeyeceğini, 4 milyon öğrencinin temsiliyetinin, 4 tane örgütün birleşip gerçekleştirdikleri ve öğrencilerin ana gövdesinin katılmadığı eylemlerle sağlanamayacağını vurgulamak gerekir. İhtiyacımız güçlü ve birleşik bir mücadele hattı örmektir ve bu tartışmaları sürdürmemizin amacı da bunlardan bir sonuç çıkararak ilerlemek istememizdir. Biz yeni yasa tasarısının görülmemiş bir aymazlıkla ilan edilmesi ve üniversitelerin sermayeye peşkeş çekilmesi karşısında, öğrenci örgütlerini, temsilcilerini, kulüpleri ve üniversite bileşenlerini bu yazı aracılığıyla bir kez daha birleşmeye, mücadele etmeye çağırıyoruz. Öyle anlaşılıyor ki eylemleri bölen, dar ve fraksiyoncu yaklaşım ve kurumlarla mücadele etmeden birleşemeyeceğiz. TYK’e karşı mücadelenin birleştirilmesi de, hareketi bölen bu güçlere karşı mücadelenin içinde şekillenerek gelişecektir.

*Emek Gençliği MYK Üyesi

Evrensel'i Takip Et