İzmir'de kamu emekçileri, belediye ve büro işçilerinin 1 Mayıs taleplerini konuştuk
İzmir'de farklı iş kollarından sendikacılarla işçi ve emekçilerin yaşadığı sorunları ve 1 Mayıs'a ilişkin taleplerini konuştuk.
İzmir'de yerel yönetim emekçileri 1 Mayıs yaklaşırken haklarına yönelik saldırılara dikkat çekerek her yerde 1 Mayıs taleplerinin dile getirilmesi gerektiğini ifade etti. Genel-İş İzmir 7 No'lu Şube, Tüm Bel-Sen İzmir 1 No'lu Şube ve Tez Koop-İş İzmir 2 No'lu Şube Başkanları salgın sürecini ve 1 Mayıs’ı değerlendirdi.
Genel-İş İzmir 7 Nolu Şube Başkanı Özgür Genç salgın sürecinde emekçilerin ya açlık ya da hastalıkla karşıya karşıya bırakıldığını ifade ederek; "Ya işinizi kaybedeceksiniz evde kalacaksınız ya da işe gideceksiniz hasta olacaksınız. Hafta sonu sokağa çıkma yasağında fabrikada çalışan işçiler hastalığa mahkum bırakılıyor" dedi. Kısa çalışma ödeneğinin işçiler açısından bir hak kaybı yaşattığını söyleyen Genç; " Aynı zamanda toplu iş sözleşmeleri ertelendi. Biz kamu kurumlarında örgütlü sendikayız. 696 sayılı KHK ile işçi arkadaşlarımız 4 + 4 zulmüne mahkum edildi. KHK'lerle yönetilen bir ülke olduk" dedi.
“İŞÇİ SINIFI PANDEMİ DÖNEMİNDE DE GÖZ ARDI EDİLDİ”
Çıkarılan yasa ile KHK’lı işçilerin toplu sözleşme hakkının 3 ay ertelendiğini Cumhurbaşkanı inisiyatifiyle 3 ay daha ertelenebileceğine dikkat çeken Genç, işçilerin haklarının garp edildiğini söyledi. Bu dönemde işçilerin öncelikli talebinin ücretli izinli olduğunu ifade eden Genç, 1 Mayıs’ı tüm işyerlerinde taleplerini dile getireceklerini belirterek sözlerine şöyle devam etti; “1 Mayıs sürecinde işçide bir kaygı var. Evde kalın deniyor ama hükümet işte gel çalış diyor, çalışmasını aç kalacaksın diyor, bu nedenle işçilerde biraz daha birikmiş bir öfkeleri var. Her ekonomik krizlerde, salgında, depremde, yangında her olayda birinci derecede etkilenenler işçiler oluyor. İşçi sınıfı yine pandemi döneminde de göz ardı edildi ve bundan dolayı öfkeli. Birlik, beraberlik, mücadele ve dayanışma duygusuna 1 Mayıs'ta devam edeceğiz.”
“BİZ İŞÇİLER NEREDEYSE 1 MAYIS ORADA”
Kadın işçilerin ekonomik sıkıntılardan dolayı izin kullanamadığını be çalışmak zorunda olduğunu söyleyen Genç, “Kadınlar kriz koşullarında ilk işten çıkarılanlar oldukları için bu süreçte idari izin alırsak işten atılırız korkusundan dolayı izinleri kullanmıyor. Ayrıca kadınlar işyerinde çalışmasının yanı sıra ev gelince yükleri daha fazla artıyor. Bu dönemde işçi sağlığı kurulları çalıştırılmaması da büyük eksiklik. Zorunlu yerler dışında işçilere ücretli izin verilmesini istiyoruz. Bu nedenle 1 Mayıs'ta haklarımızdan da hayatlarımızdan da vazgeçmiyoruz. Biz işçiler neredeyse 1 Mayıs orada, kutlamaya devam edeceğiz” diye konuştu.
Tez-Koop-İş İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Caner Fırat, kısa çalışma ödeneği adı altında işçilerin açlığı ve sefalete mahkum edildiğini ifade ederek, “İşçi çıkarmanın yasaklandığını söyleyerek yıllardır yapamadıkları ücretsiz izini bir gecede meclisten geçirdiler. Bu yasa ile işverenlerin önüne açıyorlar. Biz bu yasanın ilerletileceğinden endişeliyiz. Yine her zaman olduğu gibi asgari ücretin insanca yaşam koşulları getirilmesi talebimiz var” dedi.
1 Mayıs’ın konfederasyon farkı olmadan birlikte kullanılmasının önemli olduğunu ve İzmir’de ortak kullandığını hatırlatan Fırat, bu senede iş yerinde ve meydanda temsili düzeyde ortak kutlamaların yapılması gerektiğini söyledi. Ücretsiz izin adı altında işçilerin işten çıkarıldığına değinen Fırat, “Diğer tarafından patronlar işçileri dövdürerek zorla çalıştırılıyor. Buna bütün devlet organları, siyasetler sessiz kalıyor. Kovid- 19’dan sonrada daha ağır problemlerle karşılaşacağız. Belki kıdem tazminatı fonunun devri tam da bu zamanda hazinede para kalmadı için tekrar gündeme gelecek. Bu süre zarfında üretimin durmasına kaynaklı işçi çıkışları hızlanacak. Bunlara karşı emek ve demokrasi örgütleri bir araya gelip ilk önce 1 Mayıs'ta bunların önüne nasıl geçebiliriz ve birlikte nasıl hareket edebilirizi konuşması gerekiyor” dedi.
Hizmet, gıda-market ve hastanelerde örgütlü olduklarını ve hizmetin hala devam ettiği alanlar olduğu için üyelerinin çalıştığını ifade eden Fırat, özellikle 696 sayılı yasa ile geçiş yapan KHK’lı işçilerin toplu sözleşme hakkının derhal verilmesi gerektiğini söyledi. Örgütlü oldukları işyerlerinde 1 Mayıs kutlaması yapacaklarını da sözlerine ekleri.
“EKONOMİK SORUNLARIN KARŞISINDA İŞÇİLER, İŞSİZLER, EMEKLİLER, KÜÇÜK ESNAF EZİLİYOR”
Tüm Bel-Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Buse Engin ise, 1 Mayıs yaklaşırken sendikaların bir araya gelip alanlarda birlik beraberlik ve mücadele etmesinin çok kıymetli olduğunu ifade ederek, pandemi sürecinde alanlarda olunamasa bile fiziki mesafenin korunarak etkinliklerin yapılmasının önemli olduğunu söyledi.
Engin, “Bugün ülkemizde çok yeni çıkan bir ekonomik kriz yok. Ekonomik kriz yıllardır var bu dönemde derinleşmiş oldu. Fakat bu salgın sürecinden sonra çok ciddi anlamda işsizlik sayısında artış olacak. Bizler şu an düzenli olarak maaşlarını alabilen çalışan kesimiz. Ama baktığımız zaman bugün dışarı çıktığımızda birçok işyeri kapanış durumda. Kapanan işyerlerinde çalışan kişilerin öncelikle ekonomik hakları sonra sosyal güvenlik hakları her şeye elinden alınmış durumda. Bu yaşadığımız salgını fırsat bilen işveren önce kadınların çıkarmayı sonrada en fazla maaş verdiğini işten çıkarmaya çalışıyor. Bu ağır ekonomik sorunların karşısında işçiler, işsizler, emekliler, küçük esnaf eziliyor. Sermayeye milyonlarca liralık krediler veridi fakat işçiler için bir şey yapılmıyor” diye konuştu.
Ücretsiz izin ile verilen ödeneği eleştiren Engin, “Bugün ülkede bakıyoruz 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı 7229 lira, fakat burada bin 680 liralık bir ödemeden bahsediliyor. Hükümet bu salgın döneminde de emekçilerin cebine göz dikti. Her gün cep telefonlarımızı 10'ar lira bağış mesajları geliyor. Şartlar bizim sınıfımız için o kadar zor ki insanlar artık kendi başının çaresine bakmak zorunda kalıyor. 2 gün boyunca sokağa çıkma yasağı ile bu salgın zaten yavaşlamaz, herkes bunu gayet iyi biliyor. Egemenlerin dayatmasıyla işçi sınıfı yine çalışırken hükümette buna çanak tutuyor” dedi.
Karantina sürecinde kadınlara ve çocuklara yönelik şiddeti giderek attığına dikkat çeken Engin, şiddete karşı en yakın yerel yönelim ile iletişime geçilebileceğini söyledi. Engin, “Birbirimize karşı sosyal mesafemizi değil fiziki mesafemizi korumalıyız. Sosyal düzeyde evinde olan, işten çıkarılmış, ihtiyaç sahibi olan kişilerle sosyal bağımızı asla koparmamamız gereken bir dönem. Sadece fiziki mesafemizi koyarım bunun dışındaki diğer mesafeleri korumanın bize zararınızı olur, sermayesinin ise işe gelir. Bu süreçte toplumun işçi sınıfının birlikte dayanışması gerek, dayanışma yaşatır” diye konuştu. (İzmir/EVRENSEL)