1 Mayıs’a giderken: Sağlıkta özelleştirme tamamen durdurulmalı
"Bu salgın dönemi bize, ortaya çıkardığı yıkımlara karşı özelleştirmelerin durdurulmasının, 'sağlıkta dönüşüm' uygulamalarından vazgeçilmesinin önemini göstermektedir."
Fotoğraf: Pixabau
Rabia TUNCER
SES Şişli Şubesi Eski Başkanı
Sevgili Evrensel okurları;
Ben uzun yıllar sağlık iş kolunda çalışmış ve emekli olmuş bir sağlık emekçisi (hemşire) olarak sizlerle duygu ve düşüncelerimi paylaşmak istedim.
İnsanlık tarihine baktığımızda her zaman zorlu dönemler yaşanmıştır (salgın hastalıklar, paylaşım savaşları, halen süren paylaşım savaşları…) Emperyalist kapitalist ekonominin krizleri ve bunların sonuçlarının emekçi halklara olumsuz yansıması... Tüm bu saldırganlıklara, olumsuzluklara karşı da tarih, emekçi halkların gelecekleri için vermiş oldukları mücadelelerle doludur. Yani sınıf savaşımı her daim olmuştur ve de sınıfsız, sömürüsüz bir dünya yaratıncaya kadar da devam edecektir. İnsanlık tarihi bize bunu gösteriyor.
Bugün Kovid-19 salgını tüm ülkelerde emekçilerin yaşamını altüst etmeye devam ediyor. Yaşanan bu süreç, yıllardır ülkemizde ve diğer ülkelerde; neoliberal kapitalist uygulamaların-politikaların insanlığa ne kadar zarar verdiğini görünür kılmıştır. Daha fazla kâr amacıyla başta sağlık hizmetleri olmak üzere kamu hizmetleri özelleştirildi ve özelleştirilmeye devam ediyor.
Bu süreci yaşarken “bilim”, “bilim insanları” ve “hastanelerimizin ve sağlık çalışanlarımızın donanımlı olduğu”, “sağlık sistemimizin çok iyi” ve “diğer ülkelere göre iyi durumda” olduğunu, başta Sağlık Bakanı olmak üzere yöneticilerin ağızlarından duyuyor olduk. “Bilim” ve “çalışmaları” kimler tarafından uygulanıyor, kimlere hizmet ediyor?
Başta ABD, İngiltere ve Fransa’da olmak üzere sağlık emekçileri çalışma ve yaşam koşullarına isyan ediyorlar ve “Yeter artık!” diyerek seslerini yükseltiyorlar...
Kısaca kendi ülkemizde sağlık hizmetleri özelleştirmelerinin yakın tarihine bakacak olursak; sağlık ocakları kapatılıp yerine aile hekimliği modeli getirilerek, koruyucu hizmetler tedavi edici sağlık hizmetlerinin bir parçası haline getirildi. SSK ilaç fabrikası kapatıldı, SSK hastaneleri Sağlık Bakanlığına devredildi. Üniversite hastanelerine devlet bütçesinden katkı sağlanmıyor. 2005 tarihinden bu yana Genel Sağlık Sigortası (GSS) uygulaması ile gelinen noktada, GSS primi ödeme süreci yani paran kadar sağlık uygulaması ile hasta müşteriye, hastaneler işletmeye çevrildi. Bunun en güzel örneğini yap-işlet-devret ile yapılan “şehir hastaneleri”nde görmekteyiz.
Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesine karşı yıllarca, başta Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES), sağlık meslek odaları, çeşitli siyasi parti ve kitle örgütleri olarak mücadele verdik. Bugün başta Sağlık Bakanı ve yöneticiler, sağlık hizmetlerinin sunumunun ve sağlık çalışanlarının donanımının birçok ülkeye göre iyi durumda olduğunu söylüyorlar. Bahsi geçen “Verili durumdaki sağlık hizmetlerinin sunumu” yıllarca verilen mücadeleler sonucunda elde kalandır.
Bu salgın dönemi bize, ortaya çıkardığı yıkımlara karşı özelleştirmelerin durdurulmasının, “sağlıkta dönüşüm” uygulamalarından vazgeçilmesinin; herkesin eşit, ücretsiz, nitelikli, etkin, ulaşılabilir sağlık hizmeti almasının önemini bir kez daha göstermektedir.
Salgınla mücadelede sağlığı tehdit altında olan sağlık emekçilerinin sağlığının korunması için koruyucu ekipmanların eksiksiz sağlanması, yoğun-uzun çalışma saatlerinin azaltılması (4-6 saatlik vardiyalar şeklinde), sağlıkçıların iyi beslenmeleri, sağlık hizmetlerinin bir ekip çalışması olduğu gerçeği gözetilerek ve bu ekip çalışması ve iş barışını zedeleyecek performans uygulamasının ortadan kaldırılarak ekip çalışmasına katkı sağlayacak ve verimini artıracak düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. Bunu yaparken statü ayrımı yapılmamalı, insanca yaşanabilecek temel ücretin (Eğitim-kadro durumu gözetilerek) uygulanması esas alınmalıdır. Hızlıca eleman açığı kapatılmalıdır. Taşeronlaştırma kaldırılmalı, taşeron çalışanlar kadroya alınmalıdır.
Başta çalışma yaşamımız olmak üzere, insanca bir yaşamın yolu sınıf mücadelesinden geçmektedir. Yaşanmışlıklar bizde deneyim biriktirmiştir. Yeter ki her birimiz düşlediğimiz sınıfsız-sömürüsüz bir dünya için mücadelemizi her gün yeniden yeniden üretelim ve örgütlü bir güç olarak mücadelemizi verelim.
Gelecek işçi sınıfının ve emekçinin olacak.
Gelecek sosyalizmin, insanlığın kurtuluşunun olacak.
Bu duygularla şimdiden yaşasın 1 Mayıs!