Tek kitaplı şair: Ahmed Arif
Şair ve Yazar Tacim Çiçek, Türkiye şiirinin unutulmaz ismi Ahmed Arif'i yazdı.
Fotoğraf: DHA, Kolaj: Evrensel
Tacim ÇİÇEK
1927 yılında doğan Ahmed Arif, Diyarbakırlıdır. İlk şiirleri Cemal Süreya’nın dediği gibi (1948-1951 yılları arasında değil;) ilk şiiri 1940 yılında “Seçme Şiirler Demeti”nde, ikincisi de 1942’de “Millet dergisi”nde yayımlanmıştır. Daha sonraları ise, İnkılâpçı Gençlik, Meydan, Seçilmiş Hikâyeler, Yeryüzü, Beraber, Yeni Ufuklar, Kaynak ve Papirüs gibi dergilerde yer almıştır. O, 1940 kuşağının toplumcu gerçekçi şairlerinden biridir. Yani acılı bir kuşağın aykırı sesidir.
"UMUTSUZLUĞA DÜŞMEK YASAKTIR"
O, şiirleri okurla buluşurken Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin Felsefe Bölümü öğrencisiydi. Sonra tutuklandı... Ama bilinci ve yüreği inancından yanaydı. Hiç umutsuz olmamıştı. Bir söyleşiye verdiği yanıtta bunu şöyle açıklıyor: “Umutsuzluğa düşmek bir devrimciye yasaktır. Cellat elinde işkencede ölüme bir soluk kalmışken bile. Yalnız yasak değil ayıptır da. Çünkü bu görevdir, ilkedir. Kendisi insanlığın yarını ve umududur. Güzel ve onurlu bir dünya bu temel ilke üzerine kurulur.”
1968’de “Hasretinden Prangalar Eskittim” yayımlanınca yer yerinden oynadı. Tartışmalar başladı. Onu savunanlar ve ona karşı olanlar oldu. Fakat o, yılmadı hiç. Hak bildiği yolda tek başına yürüdü, ölene kadar. Ahmed Arif, M. İlhan Erdost’un söylediği gibi “Mavzerine şiir doldurmuş” bir şairdir. Yine de eleştirilerden kurtulamamıştır. Onun üzerine toz kondurmadığı üç kişiden biri olan Cemal Süreya’nın Arif’in şiiri oral, yani ağza ilişkin bir şiirdir. Düşünceye yönelik ya da düşünceyi besleyen bir şiir değil, saptaması ona yönelik eleştirilerin en acısıdır.
Tek kitapla şair olunmaz. Barutu bitti artık, gibi mantık kurallarına uymayan söylemler, kedinin ulaşamadığı ciğere pis demesiyle özdeş diye düşünüyorum. Çünkü şair, tek şiirle de şair olur, yarına kalır. Aslolan karşılık bulmaktır. Ahmed Arif de bu bağlamda (kırka ulaşan baskısıyla) karşılık buluyor. O, “Güzel şiirler vardır, ama güzel şiir kitapları yoktur” genellemesini çürüten şairlerdendir. Bu da az değil... Ahmed Arif, içinde yaşadığı dili bütün olanaklarıyla bazen bir şamar, bazen de bir sevgili gibi kullanmıştır. Bu yönüyle dile hizmet etmiştir. Yani bir yönüyle de kullandığı dilin şairidir.
HALK ŞİİR GELENEĞİNİ YENİDEN ÜRETTİ
Sonra onu benzersiz bir şair yapan ögelerden en önemlisi halk şiir geleneğini çağdaş bir yorumla yeniden üretmiş olmasıdır. Hapishane atmosferi, özgürlük, dayanışma, özlem, umut, yiğitlik, sevda, direnç gibi konu ve izlekleri kuşağındaki şairlerden ayrı söyleyişle dillendirdiği için özgün bir şair olmuştur. Ahmed Arif’in lirik şiirini karikatüre benzetenler küçümsedikleri, dudak büktükleri karikatürlerden birini yapmaya soyunduklarında, “Sözde basitliğin bir ustalık gerektirdiğini” görünce, kocaman bir kayaya çarptıklarını ancak o vakit anladılar. Ve “sükût-u hayale” uğradılar. Ahmed Arif’teki açıklık ve anlaşılırlık sıradan bir mısra (dize) oluşturmak istemeyişinin sonucudur, sancısıdır. İşte bu yüzden ortaya şiir yükü bakımından yoğunluk, derinlik, çarpıcılık, akıcılık gibi özellikler taşıyan şiirler çıkmıştır. Cemal Süreya’nın bir saptamasını yinelemek zorundayım: “Ahmed Arif'in şiiri ile konuşması arasındaki özdeşlik” yalnızca ona özgü bir özelliktir. Bu yadsınamaz bir gerçekliktir. O aynı zamanda mütevazıdır. Sezar’ın hakkını Sezar’a verir. Şiirine dair düşüncesini anlatırken “hidrojen bombası”na benzettiği Nâzım Hikmet karşısında kendisini “Kürt bıçağı” olarak tanımlar ve “Nâzım gibi şiir yazmak” ile “Nâzım’dan sonra şiir yazmak” gerçeğini birbirine karıştırmaz. Bu yüzden Hasretinden Prangalar Eskittim’in şiirleri bir dönem için -şimdi olduğu gibi- zulalarda değil belleklerde gizlenmiş ve yüksek sesle haykırılmıştır. “Yoksul ve namuslu halka” vurgunluğu, “Halkının dilini sevdiği, onun türküleriyle, ağıtlarıyla, masallarıyla beslendiği” ve “vatanseverliği”, “devrimciliği” için...
İYİ Kİ BU TOPRAKLARDA ŞİİRLER YAZDI
2 Haziran 1991 yılında bir kalp krizi sonucu yaşama veda eden Ahmed Arif’in adı, bu ülkenin ve dünyanın şairler defterine özenle yazılmıştır. Onun tek kitapla şair olunmaz eleştirisine ve “Tek kitapla nasıl bu kadar ünlü bir ozan oldunuz?” sorusuna, soruyla verdiği yanıtı yineleyeyim “Hz. İsa ve Hz. Muhammed tek kitapla nasıl peygamber oldular?”
Ahmed Arif, tek kitapla en çok kitabı yayımlanan ve neredeyse tüm şiirleri ünlü/ünsüz onlarca sanatçı tarafından bestelenen ve türküleşmiş olsa da olmasa da dillere pelesenk olmuş has ve sahici biridir. İyi ki doğmuş bu topraklara ve şiirler yazmış. Onun sesiyle kavgaya soluklanır olmuşuz. Işık içinde olsun yazdıklarıyla ölümsüzlüğe doğan şaire.