28 Nisan 2020 16:01

Yurttan aile evine değişen yaşamlar

Hep bir zıtlaşma, tartışma durumu... Sürekli kendi çabamla bir yerlere gelmeye çalışan bir kadın olarak aile evine döndüğümde yine her şeye en baştan başlayacağımın farkındaydım.

Fotoğraf: alwarennes

Paylaş

İrem ALTEKİN

Ege Üniversitesi

Koronavirüsün Türkiye’deki ilk vakası ortaya çıktığında ben okul için farklı bir şehirdeydim ve ailemden uzaktaydım. Normal yaşantıma devam etmeye çalışıyordum fakat durumun ciddiyetinin de farkındaydım. Sonraki günlerde 16 Mart’ta 3 haftalık bir tatil ilan edildi ve bu haberi duyunca çok afalladım. 3 hafta için memlekete gitmek aşırı derecede canımı sıkıyordu. Ne yapacağımı bilemedim ama dönmek istemiyordum. Ailem çok ısrar edince tabi ki de dönmek zorunda kaldım çünkü hala ailemin elleri üstümdeydi. Bu zor koşulda bile neden eve dönmek istemediğimi anlatacağım sizlere.

Tabi ki de her ailede olan sorunlar, tartışmalar ve dereceleri de farklıdır bunları biliyorum. Kendi açımdan düşündüğüm zaman seneler sonra kendi imkânlarımla bir yere gelip kendi ayaklarımın üzerinde durmaya başlamıştım ki böyle bir virüs yüzünden hepsini kaybetmek üzereydim. Yanlış fikirleri çoğunlukta olan bir ortama geri dönüp yine kendi fikirlerimi savunduğum için azar yiyeceğim bir aileye... Yurt koşullarım da çok iyi değildi fakat kendime özel bir alanım vardı, özgürlüğüm vardı. Oysa aile evi... Aile evi öyle bir yer ki; oturuş şeklinize, çaya döktüğünüz dem miktarına, yatış şeklinize kadar azar yediğiniz ya da laflar işittiğiniz bir yerdir. Eve döndüğünüzde iyi gün geçirme sayınız maksimum 3 olabilir. Bu bile benim için fazla bir sayı. Hep bir zıtlaşma, tartışma durumu vs. sürekli kendi çabamla bir yerlere gelmeye çalışan bir kadın olarak aile evine döndüğümde yine her şeye en baştan başlayacağımın farkındaydım.

“HATALAR SENİN, BAŞARILAR BİZİM”

Çok küçük yaşta kendi paramı kazanmak için birçok işte çalıştım çünkü ailenin verdiği parayla cidden zor. Bir şey alıyorsun ve “Bunu mu aldın? Buna para mı verilir? Zaten bir sürü eşyan var” gibi sözler duyuyorsun sonunda. Sırf bu yüzden kendi paramı kazanmak için çalıştım. Şimdi ise çalışabileceğim hiçbir yer açık değil ve ailemin eline bakıyor olmak benim canımı fazlasıyla sıkıyor. Harçlık veriyorlar, bitince tekrar isteyemiyorsun çünkü gelecek soruları biliyorsun. Kendine göre ihtiyaçlarının olduğunu ve oraya harcamış olabileceğini düşünmüyorlar. Kendi emeklerimle bir yere gelmek hoşuma gidiyor fakat onlar bu durumdan pek hoşnut olmuyorlar yine de. Bir başarı elde ettiğimde benden çok onlar böbürleniyorlar fakat o başarıyı elde edene kadar kimse elimden tutmuyor. Ama dediğim gibi iş böbürlenmeye geldiği zaman senden daha çok yapıyorlar bunu.

“SUSMAMAYA ÇALIŞIYORUM”

Evde ben hariç 4 kişi yaşıyoruz. Babaannem de bizimle yaşıyor. Yaşlılar saygı göstermeliyiz, bunu biliyorum. Fakat babaannem çok cinsiyetçi bir aileden geliyor ve senelerce bu fikir ona işlenmiş ve o da cinsiyetçi bir kadın olarak hayatına devam ediyor. Güya onların zamanında öyleymiş. En ufak bir şey olduğunda - konuyla alakalı ya da alakasız- “öyle oturma, büyüklerin varken yatma, ağabeyini dinle, bizimde ağabeyimiz vardı döverdi de severdi de” diye tutturuyor. Böyle bir düşünce tarzı olabilir mi diye düşünüyorum sadece. Senelerdir bu alışmış olduğu fikirlerini değiştirmek çok zor ve bunun içinde sürekli bir tartışma içerisindeyiz. Erkek egemenliğini kabul etmiş/ettirilmiş bir kadına “Hayır bunlar doğru değil, kimsenin kimseye üstünlüğü yok, kadınlar da kendi ayakları üstünde durabilir” dediğim zaman tabi ki de “Sen çok değiştin, bizim zamanımızda böyle miydi? Biz ‘of’ diyemezdik, saygısız” diye azar işitiyorum. Bu muhabbetlerden sıkıldığım zaman farklı odaya geçtiğimde ise “Sen insan yanında niye durmuyorsun, bizi yanına yakıştırmıyor musun?​” gibi cümlelere maruz kalıyorum. Fiziksel şiddet değil fakat psikolojik şiddet görüyorum. Hiçbir özel zamanım, özel alanım yok. Aile büyükleri ne derse o olur kafasındalar. Bir genç olduğum için benim de söz söyleme hakkım var, tabi ki susmamaya çalışıyorum.

Bu zor günlerde herkes evlerinde ve bütün aile bireyleriyle günlerce aynı yaşam alanını paylaşıyor. Kadın cinayetleri, kadın şiddeti, çocuk kadın ölümleri bir hayli arttı. Birçok problem şu an daha belirgin. Eminim ki daha büyük sıkıntıları olan bir sürü insan vardır. Bu süreçte en çok etkilenenlerin kadınlar olduğunu düşünüyorum. Sesini duyuramayan bir sürü kadın, kadınlarımız... Onların her açıdan sesi biz olmalıyız ve bu karantina sürecini en ufak sıkıntılarla hatta sıkıntısız geçirmelerini sağlamalıyız. Hiçbir kadın ne fiziksel ne de psikolojik şiddete maruz kalmamalıdır. Sesimizi duyuracağız.

 

ÖNCEKİ HABER

“Aşk olsun sana çocuk”

SONRAKİ HABER

Çocukları ancak birlikteliğimiz korur

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa