28 Nisan 2020 16:01

İşçi filmleri nostalji değil gerçek

“Biz ustabaşından ancak 5 dakika izin alabiliyorduk, senin de 5 dakikan var” diyerek fabrika müdürüne tuvalet izni veren "Tout Va Bien’in" işçileri birer nostalji değiller henüz.

Fotoğraf: Wikimedia Commons

Paylaş

Burak BAĞÇECİ

Yıldız Teknik Üniversitesi

“Bu film gerçek bir hikâyeden esinlenilmemiştir, binlercesinden esinlenilmiştir.”

İşsiz kalan liman işçilerinin hayatlarının anlatıldığı Los Lunes Al Sol (Güneşli Pazartesiler)’un spotundaki bu cümle “işçi filmleri” dediğimiz filmlerin temel niteliğini vurgular bir nevi. Sovyet yönetmen ve sinema kuramcısı Dziga Vertov’un manifestosunu -sinema dili anlamında olmasa da- çağrıştıran film spotu, ölümsüz kahramanların büyülü yaşamları yerine kamerayı sıradan emekçilerin hayatlarına çevirmenin arkasındaki motivasyonu da içinde taşır. İşçi sınıfının çalışma koşullarını, sosyal hayatlarını, genç kuşaklarının büyüme sorunlarını anlatmak kimilerine “demode” gelse de maddi gerçeklikle girdiğimiz ilişki biçimlerinden biri olan sanat, toplumsal yaşamda daha gerçek ve yaygın olgular bulamayacak olduğuna göre, bu filmlerin önemi ve insanlar tarafından neden “hala” izlendiği de malum olmuş oluyor böylece. 1 Mayıs döneminde olduğumuza göre, kamerasını gerçek yaşamın gerçek insanlarına çeviren filmler hakkında konuşmak için doğru zamandayız öyleyse.

68’İN ATEŞİNİ TAŞIYAN FİLM: TOUT VA BİEN

Sinemada sınıf mücadelesi denilince ilk akla gelen filmlerden biri Tout Va Bien. Fransız Yeni Akımı’nın temsilcilerinden Jean-Luc Godard ve Jean-Pierre Gorin’in 1972 yapımı filmleri, bir sosis fabrikasındaki işgali ve bu işgale tanık olan bir sinemacı ve gazetecinin aralarındaki ilişkiye odaklanıyor.

Tout Va Bien, Godard’ın Vertov ve Brecht’ten etkilenen sinema anlayışının temel özelliklerini taşıyan filmlerinden biridir. Brecht estetiği temelinde oluşturduğu sinema diliyle Godard, izleyicinin sinema filminde olduğunu unutmamasını amaçlar. Montaj tekniğiyle, seyirciyle konuşan karakterleriyle, filmin yapım aşamasının temsil edildiği açılışlarıyla seyircinin filmin içine girmesini mümkün olduğunca kısıtlar. Bu yabancılaştırmayla birlikte seyirciyi düşünmek konusunda kışkırtır.

Tout Va Bien’de bizimle konuşan işçiler adeta içlerini dökmektedirler. Karakterlerle empati kurmamız istenmez ama sınıfın bütünüyle başka bir biçimde ilişki kurarız böylece. Seyirciye konuşan işçiler, fabrika müdürü ve sendikacılar bir dönemin gerçeğini anlatmaktadır. Revizyonist Fransa Komünist Partisi ve onun güdümündeki sendika, işçileri suçlar ve onlara kırıntılarla yetinmeleri gerektiklerini öğütler. İşçilerin rehin aldığı fabrika müdürü “sınıf mücadelesi eskide kaldı” masallarını anlatırken tüketim toplumunu över. İşçilerinse tek bir gerçeği vardır: kim ne derse desin insanca çalışmıyor ve yaşayamıyorlardır. Bunun için savaşmaksa en temel haklarıdır.

Godard, 68’de Fransa sokakları yanarken sinemacıların halkın yanında olması gerektiğini söyleyerek Cannes’ı protesto ederek festivali iptal ettiren sinemacıların en ön saflarındaydı. Tout Va Bien’i de dönemin ruhuyla birlikte okurken bugünün koşullarıyla okumanın görmezden gelinen öneminin de büyük olduğunu belirtelim. Nitekim işçilerin tuvalette geçirdikleri süreleri kısıtlamak için tuvaletler tasarlayan kapitalizmin bugününden bakınca, “Biz ustabaşından ancak 5 dakika izin alabiliyorduk, senin de 5 dakikan var” diyerek fabrika müdürüne tuvalet izni veren Tout Va Bien’in işçileri birer nostalji değiller henüz.

KEN LOACH “ELVEDA PROLETARYA” DİYENLERE ELVEDA DİYOR

İşçi sınıfı sineması deyince akla gelen isimlerden bir diğeri olan Ken Loach, bugün Tout Va Bien’in işçilerine nostalji gözüyle bakanlara inat, 1960’lardan beri işçi filmleri yapmaya devam ediyor. Marksizmin entelektüel camiadaki eski itibarının kalmadığı, işçi sınıfına “elveda” denildiği günümüzün dünyasında Loach, bu çürümüş muhalifliğin içinde üretimleri için teşekkür etmemiz gereken bir yönetmen. Nitekim Ken Loach büyük bir kitle tarafından modası geçmiş hikayeleri anlatmakla, kendini yenileyememekle eleştiriliyor. Oysa kapitalizm geliştikçe ve sermaye ilişkileri her alana yayıldıkça niceliği azalmak bir yana artan, yaşam koşulları her geçen gün geriye giden işçi sınıfının hikayelerini anlatmak bugün dünden daha mühim değil mi? Üstelik Loach son filmlerinde üretim süreçlerindeki değişimleri, sınıfın değişen bileşimini ve Avrupa’da sosyal devletin tasfiyesini başarılı bir şekilde işlemekle meseleye son derece güncel bir bakış atabiliyorken.

2019 yapımı Sorry, We Missed You (Üzgünüz, Size Ulaşamadık) bunun güzel örneklerinden biri. Loach bu sefer neoliberalizmin çalışma hayatında yarattığı dönüşümlerin yıkıcı etkilerini yaşayan bir aile dramına götürüyor bizleri. Filmde yaşlılara bakım hizmeti veren bir şirkete bağlı olarak sözleşmesiz çalışan Abbie ve kendi işinin patronu olma illüzyonuyla bir kargo şirketinde çalışmaya başlayan Ricky’nin, esnek ve güvencesiz çalışma koşullarının içinde adeta insan kalabilme savaşlarına tanık oluyoruz. Geçimlerini sağlayabilmek için on iki saat ve altı gün çalışıyorlar. Bazı günleri birbirlerini göremeden bitiriyor, veli toplantılarına yetişemiyor, dinlenmeye bile zaman bulamıyorlar. İnsan olmaya dair ne varsa yok sayan kapitalizmin yarattığı fiziksel ve ruhsal yıkım yüzünden aile sorunlarını çözecek takatleri bile kalmıyor artık.

Hastanelik olsa bile işe gitmek zorunda olan Ricky’yi evde tutmaya çalışan ailesinin çaresizliğiyle bitiyor film. Bugün salgın döneminde çalışmak zorunda olan milyonlarca işçinin ve ailelerinin çaresizliğiyle aynı çaresizlik gördüğümüz. “Güneşli Pazartesiler”de yaşlı olduğu için iş bulamayan, iş bulamadığı için intihar eden işçiler de eskilerde kalmadı, biliyoruz. Patron-sendika-devlet baskısı altında sömürü devam ettiği sürece “Her Şey Yolunda” olmayacak. Öyleyse sanatın dün, bugün ve gelecek arasında kurduğu bağları yeniden anlamlandırmak, işçi filmlerinin nostalji olarak izlendiği günleri kurma mücadelesini yükselteceğimiz 1 Mayıs’ta daha da önem kazanmış oluyor.

 

ÖNCEKİ HABER

Antep'te sendikalardan ortak çağrı: Bulunduğumuz her yerden 1 Mayıs'a ses verelim

SONRAKİ HABER

Farklı bir ben farklı 1 Mayıs

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa