Bu sistemle olmuyor, olmayacak da
Eğitimi ticaret, öğrenciyi müşteri olarak gören bu sistem kaliteli eğitim vermekten de yoksun. Eğitimde bir reforma ihtiyaç olduğu gün gibi ortada. Elbette eğitimin ücretsiz olması da şart.

fotoğraf:pexels
Çukurova Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi
Kapitalizm, besin, barınma, giysi, enerji, eğitim, ulaşım ve kendimizi hayatta tutmak için ihtiyaç duyduğumuz her şeyi satın almak zorunda olduğumuz bir sistem. Bu sistemin genlerinde bulunan, sürekli tekrarlayan, kaçınılmaz olan, en sonunda bir yerde patlayıp sistemi çökertmeye gebe olan krizler. Türkiye de uzunca bir süredir krizin içinde. Fabrika açmak yerine hali hazırda elindeki fabrikalar satıldı. Çiftçiyi, hayvancılığı desteklemek yerine yollar, köprüler yapıldı. Yaptığı işten zarar eden köylü şehre göçtü. Üretim azaldı, işsizlik ve suç oranları arttı. İnsanlar çocuklarının ihtiyaçlarını gideremediği için intihar ederken “psikolojisi bozukmuş” denildi. Normalleştirilmeye çalışıldı. Onlarca kişi her gün İŞKUR önlerinde metrelerce sıra oluşturuyor. Açılan 5-10 kişilik kadrolara binlerce kişi başvuruyor. Şanslı olanlar kısa süreli işler bulabiliyor.
HER GÜNE YENİ BİR ZAM, YENİ BİR VERGİ
Bir tarafta ekonomide güllük gülistanlık bir manzara çizen, “Güçlüyüz, büyüyoruz” diyen bir bakan, diğer tarafta ise halktan para isteyen cumhurbaşkanı. İşçinin, emekçinin belini büken vergiler yetmezmiş gibi bir de halktan para ister duruma geldiler. Kriz derinleşirken hükümetlerin izlediği politikalar ise tamamen patronların menfaatlerini korumaya yönelik. Krizlerin bütün yükü işçilerin sırtına bindiriliyor. Her güne yeni bir zam, yeni bir vergi haberi ile uyanıyor işçiler ve emekçiler. Pandemi sürerken sağlıksız koşullarda üretime devam diyorlar. Devam etmek zorunda bırakılıyorlar. İşsiz kalma korkusu yüzünden virüs bulaşma riskini göze alıyor insanlar. Evde kal güzellemeleri yapılırken işe gitmek zorundalar. Yine tüm yük işçilerin omuzlarında. Bu durumda insan pek sakin kalamıyor champ.
Diğer bir durum ise tıbbi malzeme eksiği varken yurt dışına yardımlar yapılması. Ya ekonomi çok iyi ki yurt dışına yardımlar yapılıyor ya da ekonomi çok kötü ki halktan bağış isteniyor. En son İMF ise 2020 tahminlerinde Türkiye'de slumpflasyon bekliyor. Yani hem enflasyon hem de daralma. Türkiye bugüne kadar enflasyonla büyüyordu. Tahminlere göre artık büyüyemeyecek. Pandeminin yol açacağı işsizlik ve üretimdeki düşüş ise durumu daha vahim hale getirecek gibi duruyor. Gerçi dünyanın hiçbir ülkesinde durum pek de farklı değil. Belki de dünya bir dönemecin eşiğinde. Belli ki artık kapitalizm tökezliyor. Bir şeyler değişecek. Değişimin ne yönde olacağı ise dünyayı yaratan ellerin göstereceği reaksiyona bağlı.
İŞSİZLER KERVANI DURMADAN BÜYÜYOR
Üniversite mezunları okudukları dalların dışındaki alanlarda çalışmak zorunda kalıyor. Gençler 14-16 sene okuyup, türlü sınavlara girip, bin bir türlü zorlukla okulu bitirirken başka bir iş yapmayı istemiyorlar. Ama sonra "İş beğenmiyorlar” oluyor. Eğitim sistemindeki yanlışlar ve bolca açılan kontenjanlar işsizler kervanındakilerin sayısını her geçen gün arttırıyor. Üstelik birçoğu da üniversiteden borçlu olarak mezun oluyor. Bu konu da oldukça can sıkıcı aslında. Okulu bitirince ne olacağı birçok öğrenci için muamma. Okumak için borçlandıkları bu sistemde nitelikli bir eğitim de alamıyorlar. Çalışabilmek için okurken, okuyabilmek için çalışmak zorundalar. Eğitimi ticaret, öğrenciyi müşteri olarak gören bu sistem kaliteli eğitim vermekten de yoksun. Eğitimde bir reforma ihtiyaç olduğu gün gibi ortada. Elbette eğitimin ücretsiz olması da şart. İstisnasız herkese burs verilmeli, kredi borçları silinmeli. Ekonomik getirisine göre değil ihtiyaca göre yeni fakülteler açılmalı. Öğrenci yurtları revize edilmeli. Zira umreden gelen vatandaşlardan biri karantina için yerleştirildiği öğrenci yurdu için ahır benzetmesinde bulunmuştu. 14 gün onlara çok uzun gelse de öğrenciler yıllarını orada geçiriyor.
Evrensel'i Takip Et