Kalifat: Maalesef gerçekçi
Senaryo, 2015 yılında Londra’dan IŞİD’e katılmak için kaçan üç liseli kızın, kaçarken havalimanında güvenlik kameralarına yansıyan son görüntüsünden ilham alınıp yazılmış.
Görsel: pixabay
Taylan ÖZGÜR
İstanbul Üniversitesi
Kalifat, son dönemlerde izlediğim en çarpıcı ve sürükleyici dizilerden biri. Dizi, İsveç’te lisede okuyan gençlerin kandırılarak IŞİD’e katılma sürecini merceğine alarak, kocasıyla İsveç’ten şeriatla yönetilen Rakka’ya kaçan fakat daha sonra pişman olan Pervin ve onu oradan kurtarmaya çalışan bir istihbaratçı üzerinden ilerliyor. Dizinin senaristi senaryoyu, 2015 yılında Londra’dan IŞİD’e katılmak için kaçan üç liseli kızın, kaçarken havalimanında güvenlik kameralarına yansıyan son görüntüsünü gördükten sonra oradan ilham alıp yazmaya başlamış.
ÇARPICI GERÇEKLİKLE
Kalifat asıl olarak İsveç ve Rakka arasında geçiyor fakat dizinin bir kısmında Türkiye’yi de görüyoruz. Dizi, çoğumuzun aklında Avrupa’nın en güzel yerlerinden biri olarak kalan, halkının sorunsuz ve sosyoekonomik açıdan güçlü olarak nitelendirdiğimiz İsveç’te yaşayan biri neden IŞİD’e katılır sorusunu oldukça güzel yanıtlıyor. Tüm dünyadan sorgulama çağında ve kimlik arayışında olan binlerce insanın YouTube tarzı platformlara yüklenen videolarla ağlarına düşürüp, beyinleri yıkayarak IŞİD’e katıldığını da biliyoruz. Bir yanda IŞİD’in kandırmaya çalıştığı insanlara sunduğu süslü ve şatafatlı yaşam vaatlerini diğer yanda şeriat altında köleleştirilip cariye yapılarak para karşılığında satılan kadınları görüyoruz. Bu vaatlere inanıp kocasıyla İsveç’ten Rakka’ya gelen ama bin pişman olan Pervin üzerinden işlenen hikâye, ilk bölümde Pervin’in kullanmasının dahi yasak olduğu ama bebeğiyle birlikte Rakka’dan kurtuluşu olarak gördüğü bir cep telefonu bulmasıyla şekilleniyor. Telefonu bulduktan sonra gizlice İsveç’teki bir istihbaratçıyla iletişime geçen Pervin’in kendini ve bebeğini kurtarma çabaları üzerinden ilerleyen dizi oldukça sağlam kurgulanmış hikayesi ile sizi son bölüme kadar alıp sürüklüyor.
KALIPLARIN DIŞINDA
Diziyi izlemeye başlamadan önce, Netflix yapımlarında sürekli maruz kaldığımız sığ bir islamofobi ile karşılaşacağımı düşünüyordum fakat ele alınan konu bakımından oldukça müsait olmasına rağmen dizi boyunca bu yönde herhangi bir sahneye rastlamadım. İnternette okuduğum yorumlarda izleyicilerden bazıları tersini düşünse de benim gördüğüm kadarıyla, diziyi çekenler bu duruma düşmemek için özel çaba harcamış. Yapımın türünün diğer örneklerine göre objektif oluşu senaryo ne kadar kurgusal da olsa dönemi ve olayları anlamak açısından -en azından benim- gözümde yapımı belgesel-dizi haline getirdi.
Karantina günlerinde kesinlikle şans verilmesi gereken; hikayesiyle, oyunculuklarıyla ve çekimleriyle oldukça sürükleyici hale gelen 8 bölümlük bu diziyi seveceğinizi düşünüyorum.