Selma Gürkan: Mücadelede kararlılık, dayanışmada ısrar | 1 Mayıs'a doğru
Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, 1 Mayıs öncesi Gündem Özel'de sorularımızı yanıtladı.
Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan, 1 Mayıs'a gidilen süreci, 1 Mayıs çalışmalarını ve 1 Mayıs'ın sonrasında yaşanabilecekleri Gündem Özel'de değerlendirdi.
Selma Gürkan'ın değerlendirmesinden satır başları şöyle:
İşçiler bir taraftan derinleşen ekonomik krizin yıkıcı sorunlarını yaşarken bunun üzerine salgının yarattığı tahrip edici etkiler söz konusu oldu. Ekonomik krizin yarattığı işsizlik, yoksullukla boğuşan işçiler şimdi salgının yarattığı başka sorunlarla boğuşmak zorunda kalıyor. Salgın süreciyle birlikte ekonominin daralması, küçülmesi ya da ticaretin aksaması nedeniyle üretim durdu yavaşladı. Bunlar gerekçe gösterilerek fabrikalar kapatıldı. İşten atmalar yaşandı. İşçiler bir taraftan işsizlikle baş etmeye çalışırken üretimi duran, yavaşlayan fabrikalarda işçiler geçimlerini sağlayacak gelirlerden yoksun kalarak yoksullukla baş etmeye çalışıyorlar. Pek çok fabrikada ücretsiz iznin yanı sıra bir taraftan da esnek çalışma, kısa çalışma ödeneği gibi uygulamalara geçtiler. İşten atılan işçiler işsizliğin yarattığı yoksullukla uğraşırken çalışmaya zorlanan işçilerse ücretlerini tam alamadılar.
İŞÇİLER İŞSİZLİK, YOKSULLUK, SAĞLIK SORUNLARIYLA 1 MAYIS’I KARŞILIYOR
İşçiler ve emekçiler için yoksulluk ve açlığa mahkum olmanın yanına bir de sağlık kaygıları eklendi. Çünkü pek çok fabrikada, işletmede veya kurumda pozitif vaka olmasına rağmen çalışma sürdürülüyor. Bazı yerlerde tedbirler alınarak sürdürülüyor, bazı yerlerde de hiç tedbir alınmadan sürdürülüyor. İşçiler ve emekçiler hastanelik olana kadar… İşçiler ve emekçiler hem kendi sağlıkları için kaygı taşıyorlar hem de ailelerinin sağlıkları için kaygı taşıyorlar.
İşçiler 1 Mayıs’a giderken ağırlıklı olarak sosyal hayata ilişkin sorunlar, işsizlik, yoksulluk, sağlık sorunları yaşıyor. Siyasi iktidarlar bu salgın sürecini aynı zamanda çeşitli açılardan fırsata çevirdi. AKP hükümeti de bir sermaye partisi olarak açıkladığı paketlerle sermayeye kalkan olurken, onları korumaya alırken aynı zamanda bir baskı rejimi için salgın sürecini dayanak olarak değerlendirmekte. Dur ihtarına uymadığı gerekçesiyle vurulan genç mülteci işçi kardeşimiz bu baskı rejimine, hak ihlaline en yakın örneklerden birisi. Grev ve toplu sözleşmeler askıya alındı. Pek çok alanda yasaklar getirildi. 1 Mayıs resmi olarak yasaklanmasa bile valiler tarafından fiilen yasaklanmış oldu. Hem ekonomik anlamda hem çalışma yaşamında hem de siyasal alanda pek çok hak gasbıyla, hak ihlaliyle salgın sürecinde de karşı karşıyayız.
1 MAYIS’I TARİHSEL ANLAMIYLA BİRLİKTE KUTLAMAKTA KARARLIYIZ
Özellikle siyasi iktidarın bu emek karşıtı, halk karşıtı politikalarını anlatma üzerine kurduk çalışmamızın bir yanını. Çünkü siyasi iktidar yetkilileri ağzını açtığında kara propaganda ve yalan propaganda yapıyor. Kendi yurttaşlarına maske dağıtma işini eline yüzüne bulaştırmış bir siyasi iktidar İsveç’ten ambulans uçakla hasta transferinin propagandasını yapabilmekte. Ya da Amerika, İtalya, İspanya gibi ülkelere tıbbi malzeme yardımı yapmakla övünmekte ve bunu prestij haline getirmekte. Oysa iş cinayetleri bu ülkede salgının sisinde görünmez oluyor. Ama her gün 3-5 işçi yaşamını yitirmeye devam ediyor. Bu iktidarın emek düşmanı politikalarının teşhiri çalışmamızın diğer bir yanıydı.
İşçi ve emekçilerin hukuki hakları da dahil bilgilendirilmelerini sağlamak için danışma hatları kurduk. İşçiler ve emekçiler arasında dayanışma ağları kurduk. Bütün yasaklara rağmen 1 Mayıs’ın kutlanması gerekiyordu. Bu kapitalist düzenin bir temsilcisi olarak AKP hükümetinin de yarattığı sorunlar, uyguladığı politikalara karşı aynı zamanda 1 Mayıs’ın bir mücadele günü olarak altının çizilmesi önemliydi. Emek Partisi olarak DİSK, KESK, TTB ve TMMOB’un çağrısıyla pek çok kurumla bir araya geldik. Hem sosyal medyadan hem illerde yapılacak sembolik kutlamalar üzerinden kutlamalarımızı gerçekleştireceğiz. Bulunduğumuz her yerde, işyerlerinde 1 Mayıs kutlamaları gerçekleştiriliyoruz.
Hükümet milyonlarca işçi ve emekçinin on yıllardır kazandığı 1 Mayıs kutlamasını bile yasaklarla engellemeye çalışıyor. Buna rağmen 1 Mayıs’ın tarihsel anlamıyla birlikte kutlamakta kararlıyız.
1 Mayıs’ta 21.00’de Türkiye işçi ve emekçileri olarak taleplerimizi camlardan ve balkonlardan dile getireceğiz. Bu 1 Mayıs aynı zamanda tarihsel anlamına uygun bir şekilde birlik, mücadele ve dayanışma günü olarak ele alınacak. Kutlamanın yanı sıra salgının yarattığı koşulların da sorumlusu olan kapitalist düzene karşı, onun Türkiye’deki temsilcisi olan AKP iktidarına karşı mücadelenin kararlılığını da ortaya koyduğumuz bir gün olacak.
Bu süreçte hayatını hiçe sayarak büyük bir fedakarlıkla halkın sağlığını korumaya çalışan, sağlık hizmeti veren sağlık emekçileri, halkın ihtiyaçlarını karşılamak üzere çalışmak zorunda kalan işçiler ve emekçiler başta olmak üzere bütün işçi sınıfının ve halkların birlik, dayanışma ve mücadele günü kutlu olsun.
Kadınların bu süreçte özgün talepleriyle 1 Mayıs’a dahil olacakları hem de göçmen işçilerin işçi sınıfının bir parçası olarak 1 Mayıs’ı kutlamalarına dahil olacakları bir süreç olacak.
1 MAYIS’IN SAĞLADIĞI MÜCADELE PLATFORMU DEVAM ETTİRİLMELİ
Siyasi iktidarın hak ihlalleri, hak gaspları devam edecek. Esnek çalışmayı bugünden çalışma yaşamına yerleştirmeye çalışıyor hükümet. Ücretsiz izini yasaya geçirmiş durumda bir yanıyla. Çalışma hayatına ilişkin, sosyal hayata ilişkin hak gaspları devam edecek. Baskı rejimi devam edecek. 1 Mayıs’ın sağladığı birlik ve ortaklıkla hem baskı politikalarına karşı hem sömürü politikalarına karşı mücadele platformunun devam ettirilmesi gerekmekte. 1 Mayıs’ın sonraya bırakacağı bakiye de: Mücadelede kararlılık, dayanışmada ısrar, birliğin sürdürülmesi olacaktır.
İşçi sınıfından yana tutum alması gerekirken, sermayenin ve onların siyasi iktidarının safında yer alan sendikaların verdiği sınavın aynı zamanda önümüzdeki süreçte de sendikal bürokrasiye karşı, sarı sendikacılığa karşı bir mücadelenin de fitilini ateşlemesini diliyorum. (WEB TV)