29 Nisan 2020 20:48

Ücretsiz izinden faydalanıp az işçiye çok iş yaptırmak!

"İşyerlerinde bir süre gizlenen hastalık işçilerin ailelerine bulaşarak üstü kapatılamaz bir hal aldı.”

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

İbrahim KIZILYER
DİSK/Gıda-İş Örgütlenme Uzmanı

Binlerce irili ufaklı fabrikanın, onlarca sanayi sitesinin bulunduğu Avcılar, Esenyurt ve Silivri bölgesinde yüz binlerce işçi çeşitli sektörlerde çalışmaya devam ediyor. Hem de dünyayı tehdit eden Kovid-19 virüsünün fabrikaların içinde cirit attığı bir dönemde. Hükümetin evde kal demekten başka bir adım atmadığı sürece işçiler kendi geçimlerini sağlamak için çalışmak zorunda. Patronlar ise kârına bakıyor. Çin’in Avrupa ülkelerinde kaybettiği pazarın bir kısmını eline geçiren patronların keyfine diyecek yok. 

Yaklaşık bir buçuk aydır yaşananlardan, yukarıda söylediğimiz sonucun çıkacağı açıktır. 2018’de başlayan krizi ufak sıyrıklarla atlatan veya “konkordato” yoluyla hamlelerini güçlendiren birçok patron döviz artışının rüzgarını da arkalarına alarak yüksekten uçmaya, gece gündüz demeden üretim yaptırmaya devam ediyordu.

İLK GÜNLERDE YETERLİ ÖNLEMLER ALINMADI

Ancak ağızlarına kadar dolu tırların Kovid-19 nedeniyle sınır kapılarından dönmesi bazı şeyleri değiştirdi, ancak faturanın yine işçiye çıkarılacağı şeklinde. Yaşanan panik havasını işyerlerine yansıtan patronlar işçilerle toplantılar düzenleyerek peyderpey yıllık izin, ücretsiz izin gibi uygulamaları hayata geçirmeye başladı. Bu da yetmedi işçilere, iş akitlerini feshettiklerine dair bildirime imza attırdılar. Sadece bir hafta içinde yüzlerce işçi işten atıldı. İhracatı duran, ham madde yokluğu çeken gruptaki fabrikalarda krizin faturası işçiye bu şekilde ödetilirken; üretimin artarak sürdüğü ikinci grupta ise patronlar virüsün fabrikalara yayılmasını (dezenfektan, ateş ölçer, maske, eldiven, mesafe vb.) önleyebilecekleri propagandasına sarıldılar. Tedbirlerin uygulanması nisan ayı ortalarını buldu. Birçok yerde çalışmayı zorlaştırdığı için eldiven kullanımı askıya alındı. Televizyonlarda maske kullanımının gereksiz ve önemsiz olduğunun anlatılması etki etti. Servislerde geliş gidişlerde temas yan yana oturma sorun olarak görülmedi, işyerlerinde tezgahların konumundan kaynaklı yan yana çalışma yapısal olarak engellenemez durumdaydı.

GÖZ GÖRE GÖRE

Mart ayının sonuna doğru fabrikalarda tek tek görülen pozitif vakalar nisan ayında artmaya başladı. Bazı fabrikalarda patron baskısıyla işyeri hekimi ya da İSG uzmanları üretimde aksama olmasın diye enfekte olan işçiye “Bir şeyinin olmadığını” söyledi. Ancak işçiler evlerinde hastalanıp hastaneye gidince filyasyon araştırması yapılınca servislerde ve çalıştıkları bölümlerde kısmen karantina uygulaması yapıldı. İşyerlerinde bir süre gizlenen hastalık mahallelere, işçi ailelerinin diğer fertlerine bulaşarak üstü kapatılamaz bir hal aldı. Şu fabrikada 10 işçi, bu fabrikada 20 işçi derken yüzlerce işçinin hastalandığı bilgisi geldi. Daha kötüsü son günlerde ölen işçilerin isimleri açığa çıktığı gibi yoğun bakımda yatan işçi arkadaşlarına plazma tedavisi için kan arayan işçiler sosyal medya hesaplarından paylaşımlarda bulunmaya başladılar. Bu fabrikalardan biri de Hadımköy’de bulunan Haribo fabrikası.

PATRONLARA DESTEK İŞÇİLERE HASTALIK

Bir yandan işini kaybetmiş işsizler, diğer yandan “İşten atma yasağına”, “Kısa çalıma ödeneğine” umut bağlamış işçiler... Korona krizinin ekonomik olarak açlığa mahkum ettiği emekçiler İŞKUR’dan gelecek harçlıkla geçimini sağlamaya çalışacak. Bir aydan fazla süredir geçim sıkıntısı çeken işçiler dertlerine derman olacak hiçbir mercinin bulunmamasının imkansızlığını yaşıyorlar. Cumhurbaşkanı’nın nutukları ve hükümetin çıkardığı torba yasa, her şeyi patronların insafına bırakmış durumda. Alo 170’i arayan, CİMER’e şikayette bulunan işçiye “İşverenin şunu yapacak bunu yapacak” cevapları veriliyor. İşçi çıkaran veya çıkarmama yasağına uyan işletmeler bu kritik dönemin avantajını kullanmaya çalışıyor. İstediği kadar işçiyi çalıştırıyor, az işçi ile çok iş yapmanın yol ve yöntemlerini arıyor. Bu krizden en yüksek kârla çıkmanın hesabını yapıyorlar.

Zorunlu ya da zorunsuz üretime devam eden işletmelerde çalışan işçiler açlıkla ölüm arasındaki ikilemde çalışmaya mecbur bırakılıyorlar. Fabrikasında pozitif vakaların boyutlarını öğrenen bazı işçiler psikolojik destek almaya başladı. Ailesini, kendi geleceğini tehlikeye attığını fark eden işçiler fabrikanın üretime ara vermesi gerektiğini daha çok dillendirmeye başladılar. Sendikalı çalışan işyerlerindeki işçilerin durumu da sendikasız işçilerden çok farklı değil. Hatta Ülker’in Topkapı fabrikasında, Gebze Reform Gıda’da, Esenyurt Dankek ve Silivri Biskot’da hastalanan, yoğun bakımda olan, ölen işçiler olduğu halde Öz Gıda-İş tarafından işçilere ve kamuoyuna bilgi verilmiyor.

Ülkemizde binlerce insanın ölümüne neden olan virüsün sadece dezenfektan ve kimi ufak önlemlerle, diğer ekipmanlarla alt edilemeyeceğini bölgedeki fabrikalarda yaşananlar anlatıyor. Hükümetin ve sanayi patronlarının kâr hırsını dizginleyecek bir örgütlülük olmadığı sürece işçi ölümlerinin artacağı kesindir.

ÖNCEKİ HABER

İzlanda havacılık şirketi Icelandair 2 bin emekçiyi işten attı

SONRAKİ HABER

Silopi’de özel okul öğretmenlerinin mart ayı maaşları hesaplarına yattı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa