29 Nisan 2020 20:26
Son Güncellenme Tarihi: 30 Nisan 2020 09:27

Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan: Mücadeleyi yükselttiğimiz bir 1 Mayıs olsun

Sömürü çarkları işçilerin canı kanı pahasına dönüyorsa, 1 Mayıs’ın kutlanması, için de gerekli koşullar yaratılır. İş yerleri, emekçi mahalleleri, evler, balkonlar her yer 1 Mayıs alanı olur.

Fotoğraf: EVRENSEL

Paylaş

İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs bu yıl koronavirüs salgınıyla karşılanıyor. Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan, koronavirüsle birlikte ortaya çıkan sistem tartışmalarına dikkat çekerek, burjuva iktisatçıların işçilere ve emekçilerin taleplerine karşılık, yeniden sosyal devletin kırıntılarını çözüm olarak işaret ettiklerini belirtti. Gürkan, “Emeğin üretimdeki rolü kadar toplumsal sistemde de değiştirici gücünün açığa çıktığı bir dönemdeyiz. Yeter ki bu değiştirici gücün birliğini ve örgütlülüğünü sağlayabilelim. 2020 1 Mayıs’ı buna vesile olsun, ön adımları atılsın” çağrısında bulundu.

EMEP Genel Başkanı Gürkan, 1 Mayıs’la ilgili sorularımızı yanıtladı.

1 Mayıs’a giderken, pandemiyle birlikte bir kez daha emeğin üretimindeki rolünü gördük.  İşçilerin ve emekçilerin emek üretiminde kritik öneme sahip olmalarına karşın, bunun devlet yönetiminde aynı şekilde yansımadığını, pandemiye karşı açıklanan paketlerde de gördük. Bu bağlamda neler söylemek isterseniz?

AKP sermaye düzeninin en becerikli partilerinden birisidir. Yerel yönetimlerde yerel iktidar oldukları dönemle birlikte 18 yıllık merkezi iktidarlarında her vesileyle tekellerin, burjuvazinin hizmetinde olduklarını göstermişlerdir. Salgın sürecinde de halk sağlığını esas alan, halkın ihtiyaçlarını ve çıkarlarını gözeten bir politika benimsemesi beklenemezdi. İktidarda aldığı önlemlerle, gerçekleştirdiği uygulamalarla, yaptığı düzenlemelerle hangi sınıflara, hangi toplumsal kesimlere hizmet ettiğini gösterdi. Diğer taraftan sizin de ifade ettiğiniz gibi emeğin üretimdeki rolü salgın vesilesi nedeniyle bir kez daha açığa çıktı. Bu kritik öneme sahip emek gücünün sahipleri, işçi sınıfı ve emekçilerin hak ve çıkarlarının devlet katında karşılık bulmadığı gibi devlet yönetiminde bu kesimlerin esamesinin okunmadığı bir süreci yaşıyoruz. Tam tersine yönetenlerce işçi ve emekçi halk kesimlerinin örgütlü gücü bir tehdit olarak görülmekte ve saldırılar bu güce yoğunlaşmaktadır. Salt ekonomik ve sosyal taleplerinde ifadesini bulan sendika gibi örgütlenmeleri değil aynı zamanda sınıf olarak bağımsız bir siyasal bilinç, bu bilince dayanan siyasal örgütlenmesini tehdit olarak görmektedir. Aslında tüm kapitalist ülkelerde benzer bir durum yaşanmaktadır. Koronavirüs salgın sürecini fırsat gören kapitalist sistemin siyasi iktidarları otoriter siyasal rejimleri pekiştirmenin, yerleştirmenin dayanağı yapmaktadır. Fransa, Almanya, Macaristan, Polonya siyasi gericiliklerin salgın sürecinin nasıl fırsata çevrildiğinin örnekleridir. Türkiye’de de böyle bir süreç yaşanmaktadır. Salgın sürecinde işçi sınıfı ve emekçiler “sürü bağışıklığı”nın dayanağı yapılmakla kalmadı, grev ve TİS gibi pek çok hakları askıya alınırken toplumda oluşacak bir halk muhalefetini engellemenin, bu muhalefette işçi ve emekçilerin yer almasının önüne geçmeyi amaçlayan yasaklar ve kısıtlamalarla karşı karşıyayız. Kaldı ki liberal, burjuva iktisatçılar bile derinleşen ekonomik krizle birleşen salgının yarattığı tahribatların sonuçları itibariyle sosyal patlamalar oluşturacağına dair “tehlike”ye işaret etmekte, bu korkunun kabusa çevrilmemesi için sosyal devletin kırıntılarını çözüm olarak işaret etmektedirler. Biz de bugün işçi ve emekçilerin, savaşın ve ırkçılığın kıskacına sıkıştırılmıştır halkların bugün yaşadığı sorunların çözümünün bu kırıntılar olamayacağını, sosyal devlet uygulamalarının sosyalizmin varlığı koşullarında kapitalist sistemin başvurduğu ara bir formül olduğunu ve bugün yaşanılanların karşısında çözüm olarak görülemeyeceğini söylüyoruz. Emeğin üretimdeki rolü kadar toplumsal sistemde de değiştirici gücünün açığa çıktığı bir dönemdeyiz. Yeter ki bu değiştirici gücün birliğini ve örgütlülüğünü sağlayabilelim. 2020 1 Mayıs’ı buna vesile olsun, ön adımları atılsın.

SENDİKAL BÜROKRASİ İŞÇİLERİ BÖLÜYOR

Pandemi sürecinde aldıkları tutumla tepki gören konfederasyonlar da oldu. Konfederasyonların 1 Mayıs’a ilişkin tutumları hakkında değerlendirmeniz nedir?

Sendika ve konfederasyonların bir kısmı, hatta önemli bir kısmı bugüne kadar üyelerini diğer konfederasyonlara üye sınıf kardeşleriyle buluşturmama, talepleri birleştirmeme konusunda her türlü yol ve yönteme başvurdular. Ayrı illerde merkezi kutlama programı oluşturmaktan, salonlara hapsetmeye kadar denenmedik yol kalmadı. Murat edilen işçi sınıfının taleplerinin ortaklaşmaması, sendikal rekabetle birliğinin dağıtılması ve bu birliğin açığa çıkaracağı gücün dağıtılması olmuştur ve sendikal bürokrasinin çürümüşlüğünün bir sınırının olmadığını her fırsatta gösterdiler. Salgın sürecinde de zorlu koşullarda “milli birlik” adına, ücretsiz iznin meşrulaştırılmasından, grev ve TİS’lerin askıya alınmasına kadar pek çok emek düşmanı politikaların yürütücüsü iktidarın yanında saf tutmuşlardır. 1 Mayıs’ta da benzer bir tutum almışlar, işçi ve emekçilerin acil taleplerinin ortaklaştırılması, birliğinin sağlanması yerine “Bu koşullarda birlikte kutlama zor” gerekçesine yaslanmışlardır.

EVLER BALKONLAR HER YER 1 MAYIS ALANI

Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’de sendikaların 1 Mayıs eylemlerine katılım çağrısı var. Bu çağrı için neler söyleyeceksiniz?

Derinleşen ekonomik krizin salgınla birleşerek yarattığı yıkıcı sonuçların ortaya çıkardığı sorunlarla ve taleplerle karşılıyoruz 1 Mayıs’ı. Salgın nedeniyle kutlanma koşullarının zorluklarının da farkındayız. Ancak 1 Mayıs’ın anlamı açıktır, salt kutlanacak bir gün değil, birliğin, dayanışmanın ve mücadelenin yeniden ortaya konacağı bir gündür. Bugüne kadar da en zorlu koşullarda bile 1 Mayıs için bir araya gelme, kutlama çabası içinde olundu. Kapitalistlerin kârları eksilmesin diye sömürü çarkları işçilerin canı kanı pahasına, ailelerin sağlığı hiçe sayılarak üretim ve hizmet sunumu devam ettiriliyorsa 1 Mayıs’ın kutlanması, bu günün bir mücadele günü olarak işlenmesi için de gerekli koşullar yaratılır. İşyerleri, emekçi mahalleleri, evler, balkonlar her yer 1 Mayıs alanına çevrilir ve her yerden talepler seslendirilir, mücadele kararlılığı ortaya konulabilir. Sendikalara düşen çağrılarını örgütlemeleridir, onlardan beklenen de budur. Elbette salgın koşullarında halk sağlığını tehdit etmeyecek tedbirlerle birlikte bir çalışmadır düşünülen.

SAĞLIKTA ÖZELLEŞTİRME DURDURULMALI, ÜCRETSİZ İZİNLER YASAKLANMALI

Parti olarak, 1 Mayıs için yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verir misiniz? Bu yıl ki 1 Mayıs’ta öne çıkardığınız talepler neler olacak? 

Salgın koşullarında işçi ve emekçiler arasında bilgilenmeyi ve birlikteliği sağlamak, işten atılan, gelirsiz kalan sınıf kardeşleriyle dayanışma için destek hatları ve dayanışma ağları oluşturmuştuk. 1 Mayıs içinde bulunduğumuz her yerde işçi ve emekçilerle buluşma, mevcut politikaların teşhirinin yanı sıra var olan duruma teslim olmama, gelen ve gelecek olan hak ihlallerini püskürtme ve mücadeleyle değiştirilmesi için tüm olanaklarımızı seferber ettiğimiz bir çalışma yürütüyoruz. Araçlarımızın kısıtlı olduğunu biliyoruz. Afiş, duvar gazetesi, sticker, sosyal medya duyuruları, sosyal medya ağlarından yayınlar gibi araçları etkin kullanmaya çalışıyoruz. Taleplerimizi sıralarsak; Öncelikle salgın süresince, gerekli ve zorunlu olanlar dışında üretim ve hizmetlerin durması, ücretli izin. Çalışmak zorunda kalınan iş kollarında çalışma düzeni ve yaşam koşullarının yeniden düzenlenmesi, yaygın test, koruyucu sağlık önlemlerinin alınması. Salgın süresince, İlaç, aşı vb. her türlü tıbbi malzeme üretimi ve hastanelerin yönetimi ve denetiminin sağlık alanında örgütlü emek ve meslek örgülerine bırakılması. Yanı sıra,  işten atmalar ve ücretsiz izinlerin yasaklanması, işsizlik fonunun işçiler ve aileler için kullanılması, işsizlik maaşlarının ve süresinin artırılması, halktan bağış değil servetten vergi alınması, bütün kaynakların halk için kullanılması, örgütlenme önündeki engellerin kaldırılması, söz, basın ve ifade özgürlüğü, sağlıkta özelleştirmenin durdurulması, özel sağlık kurumlarının kamuya devredilmesi ve sağlık hizmetlerinin toplumsallaşması gibi talepleri 1 Mayıs talepleri olarak sıralayabiliriz. Yine salgın sürecinin olumsuz sonuçlarını daha derin yaşayan kadınlar ve göçmenlerin ayrımcılığa, şiddete, sömürüye karşı özgün talepleri 1 Mayıs’ta da özel yer tutacak. Bu güncel talepler için mücadele elbette önemli, ancak kapitalist sistemin sömürücü, yağmacı, savaşçı karakterinin yarattığı yıkıcı sonuçların ortadan kaldırılmasının yegane yolunun işçi sınıfının iktidarıyla sağlanacak halk egemenliğiyle örgütlenecek bir siyasal sistem seçeneğinin olması gerçeğini değiştirmiyor. 1 Mayıs işçi sınıfı ve emekçilerin, ezilen halkların eşitlik, özgürlük ve hakça düzen talepleri için mücadelesini ilerletmesine vesile olsun. Bu süreçte, olanca fedakarlığıyla hizmet sunan sağlık emekçileri, halk sağlığını korumak ve ihtiyaçlarının karşılanması için çalışmak zorunda kalan gıda, temizlik, enerji, iletişim, ulaşım, belediye, kargo, kurye, tarım emekçileri, üretici köylüler başta olmak üzere tüm işçi sınıfının, emekçilerin, tüm halkımızın Birlik Mücadele ve Dayanışma Günü’nü kutluyorum.

ÖNCEKİ HABER

İSTOÇ'ta ambalaj atığı toplama ve ayırma tesisinde yangın çıktı

SONRAKİ HABER

Köyde Festival bu sene “İyileşmek için bir adım” çağrısı ile yarın başlıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa