Yaşam için ölüme yatanlar
Bazılarımız için oruç kelimesi ölümle mühürlenmiştir. Hem de öyle gün doğumundan gün batımına kadar değil. Helin Bölek için bu ölümle mühürlenmiş oruç 288 gün, Mustafa Koçak için ise 297 gün sürdü.

Fotoğraf: Evrensel
İLGİLİ HABERLER

Bastırılan geri döner

Miasmadan Covid-19’a sağlıkçıların salgından korunma önlemleri

Açlık Grevlerini İzleme Heyetinden ölüm orucundakiler için duyarlılık çağrısı

Ölüm orucundaki Mustafa Koçak yaşamını yitirdi

Ölüm orucunda olan Grup Yorum üyesi Helin Bölek hayatını kaybetti
Hicri takvimin dokuzuncu ayı olan Ramazan’a girdik. Bildiğiniz gibi on bir ayın sultanı kabul edilen Ramazan İslamiyet’in beş şartından biri olan oruç tutma ayıdır. Dünyadaki pek çok dinde tanımlanmış olan orucun sözlük anlamına baktığımızda; “Tanrı’ya ibadet amacıyla belli bir süre için yeme, içme ve benzeri dünya zevklerinden kendini alıkoyma” olarak tanımlandığını görürüz. Zaman sınırı genellikle gün doğumundan gün batımına kadar sürmektedir. Oruca başlarken, sürdürürken ve sonlandırırken nelerin yapılacağı ve nelerin yapılmayacağı dini kaynaklardan ve geleneklerden gelen kurallarla belirlenmiştir. Bu kurallar silsilesinin içerisinde davul sesinin, top gümbürtüsünün ya da hurmanın özel bir yeri vardır.
Oysa ülkemizde oruç hepimize davulun sesini, topun gümbürtüsünü ya da hurmanın tadını çağrıştırmaz ve her oruç iftarla son bulmaz. Bazılarımız için oruç kelimesi ölümle mühürlenmiştir. Hem de öyle gün doğumundan gün batımına kadar değil. Helin Bölek için bu ölümle mühürlenmiş oruç 288 gün, Mustafa Koçak için ise 297 gün sürdü.
Ne istiyorlardı?
Helin Bölek hayatımıza şarkıları ile derin çentikler atmış olan Grup Yorum’un solistiydi. Açlık grevine başlarken grup olarak yaşadıkları baskıların, uygulanan konser yasaklarının, İdil Kültür Merkezine yapılan baskınların son bulmasını, yani özgürce türkülerini söylemek istediğini beyan etmişti. Mustafa Koçak ise adil bir şekilde yargılanma talebiyle açlık grevine başlamıştı.
Aslında her ikisi de yaşama dair taleplerle ölüme yatmıştı. Çünkü söz bitmişti ve sözün bittiği yerde açlık grevi başlamıştı. Zihinlerinin dile döktüğü kelimeler kifayetsiz kalmış ve bedenlerinin diliyle seslenmeye, çığlık atmaya başlamışlardı. Çünkü seslerini duyurabilecek bedenlerinden başka araçları kalmamıştı. Bizler bu sese ses vererek çoğaltıp ölümün mührünü kıramadık. Biz seslerine ses veremedikçe onların bedenleri gittikçe küçüldü, küçüldü ve sesleri keskin bir ok başı gibi ciğerimizi parçalayarak evrenin sonsuzluğuna karıştı.
Bizler Ulus Baker’in 1996 yılında yazdığı “Ölüm orucu olayı, aydın sorumluluğu denilen özel bir sorumsuzluk ve bencil uğraşı türünü bir kez daha turnusol testine tâbi tutuyor.” cümlesinden sınıfta kaldık. Hatta İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun “Helin Bölek’i ölüme yatırdılar, öldürdüler, gittiler ziyaret ettiler. Onun ölüm orucunun kutsal bir şey olduğunu söylediler. Ondan sonra da döndüler etrafında dans ettiler. Yamyamlarda var bu yöntem, başka kimsede yok” cümlelerine karşı yitirilen iki canın küçülen bedenlerine karşı sesimizi büyütemedik. Hatta ölünün arkasından konuşulmaz bile diyemedik. Evet sınıfta kaldık.
Her ne kadar Helin ve Mustafa’yı bize ölüm yok diyerek uğurlasak da sesleri evrenin sonsuzluğuna karışsa da öldüler. Ancak hala bedenleri ölüme mühürlü olsa da yaşayanlar var. Bir diğer Grup Yorum üyesi İbrahim Gökçek ölüm orucunun 316. gününü geride bıraktı ve yaşıyor. Adil yargılanma ve tahliye talepleri için ölüm orucundaki avukatlar Barkın Timtik ve Aytaç Ünsal da yaşıyor.
İbrahim Gökçek’in babası Ahmet Gökçek, “Oğlum yaşamak istiyor, açlık grevine ses verin” diye haykırıyor. Sanki Ulus Baker’in ölüm oruçlarının ölüme değil, yaşama doğru gittiği, yaşama ilişkin taleplere sahip olduğu düşüncesinin altını çiziyor gibi. Evet kentlerimize yalnızlık çöktüğü zamanlardan geçiyoruz. Uykusunda bir kuşun bile ecelsiz ölmemesi için, bedenlerini ölüme mühürlemiş olanların yaşama doğru gidebilmesi için “amasız” ve “fakatsız” sesimizi, sözümüzü yükseltmemiz ve bu defa ölümün mührünü kırmamız gerekiyor.
Evrensel'i Takip Et