EMEP: Nerede olursak olalım, işyerlerinden balkonlara 1 Mayıs her yerde
Emek Partisinden 1 Mayıs’ çağrısı: Her nerede olursak olalım; işyerinden balkonlara, fabrika önlerinden pencerelere kadar 1 Mayıs’ta taleplerimizi haykıralım.
Fotoğraf: Evrensel
Emek Partisi (EMEP) 1 Mayıs'a ilişkin yazılı açıklama yaptı. Dünya emekçilerinin azımsanmayacak bir kesiminin bu yıl Birlik, Dayanışma ve Mücadele günü 1 Mayıs’ı, Covid-19 tehdidi altında, çoğu kere hiçbir koruyucu önlemin alınmadan ‘sürü bağışıklığı’na terk edildikleri işyerlerinde karşıladığı belirtilen açıklamada; “Salgın, ailesinin bakımını sağlamak, borç ve fatura ödemek, temel ihtiyaç maddelerini edinebilmek için her sabah toplu taşıma araçları ya da servislerle işe giden, arkadaşlarıyla dirsek dirseğe çalışan işçilerin ve emekçilerin arasından binlercesinin enfekte olmasıyla, birçoğunun ölmesiyle sürüyor” denildi.
“KORONAVİRÜS SALGINI ‘HEPİMİZ AYNI GEMİDEYİZ’ YALANINI BOZGUNA UĞRATTI”
Koronavirüs salgınının ‘hepimiz aynı gemideyiz’ yalanını bozguna uğrattığının altı çizilen EMEP açıklamasında şu ifadelere yer verildi; “Kendilerini virüsün ulaşamayacağı biçimde korumaya alan sermaye sınıfı ile iliğine kadar sömürülen ama bir maskenin bile çok görüldüğü işçilerin hiçbir ortak yanları yoktur. Bütün emekçiler can derdine düşmüşken en büyük pay yandaşlara gitmek üzere, sermaye sınıfının olası ve hayali kayıpları için fon ayıran iktidar, emekçilere sadece kolonya ve dua tavsiye etmiştir. Hükümet bu olağanüstü dönemi yine bir lütuf kapısı olarak gördüğü için, temsil ettiği sınıfın bütün taleplerine olumlu yanıt vermiş; ücretsiz iznin yasalaşmasında, esnek çalışmanın kurumsallaştırılmasında bir adım daha atmış, işçilerin sırtına ağır bir yük bindirmekten kaçınmamıştır. Salgın tek adam yönetiminin kendisini sağlamlaştırmaya; siyasi sistemde, örneğin yerel yönetimleri etkisizleştirmek suretiyle son budamaları yapmaya elverişli bir ortam olarak değerlendirildiği gibi, başta Kanal İstanbul olmak üzere kamuoyunun tepkisini çeken projelerin alelacele başlatılmasının ve yürütülmesinin fırsatı olarak görülmektedir. Dış politikada da, yayılmacı emellere uygun bir şekilde, salgının gölgesinde İdlib ve Libya’da çatışmalar ve sevkiyat kesintisiz devam etmektedir. Bu sürecin en virütik tablosu kızların küçük yaşta evliliklerine icazet veren yasanın Meclise getirilmesine cüret edilmesi olmuştur. Karantina boyunca ev içi şiddetin artması, koruma tedbiri alınmadan kadınların ağır koşullarda yaşamak zorunda bırakılması buna eklenmelidir."
“SALGIN İÇ VE DIŞ POLİTİKADA LÜTFA DÖNÜŞTÜRÜLMEK İSTENİYOR”
Koronavirüs salgınının, tıpkı daha önce iç ve dış politika için her olay nasıl bir lütfa dönüştürülmüşse aynı perspektifle yönetildiğinin altı çizilen açıklamada; “İnsan sağlığı bile rejim bekasının dayanağı olarak görülmekte, tek adam rejiminin geleceğine yatırım imkanı olarak değerlendirilmektedir. Dünya ve Türkiye ağır bir ekonomik krizin eşiğindedir. Bu krizi her zamanki gibi emekçilere fatura etmeye hazırlanan kapitalist devletlerin yöneticileri için coronavirüs salgını kapsamında alınması gereken acil önlemler ağır birer maliyet oluşturmaktadır. İbrahim Kalın’ın üretimin karantina kapsamında durdurulması talebine verdiği yanıttan da anlaşıldığı üzere iktidar maliyet hesabı yapmakta, kendisine yüksek gelen bu maliyeti ödemektense kalan sağlarla devam etmeyi tercih etmektedir” denildi.
“SALGINDA İŞÇİ VE EMEKÇİLER ÜCRETLİ İZİNE ÇIKARILMADI, SALGINLA BAŞ BAŞA BIRAKILDI”
Salgın sırasında işçilerin en önemli talebinin “çalışması zorunlu olmayan işletmelerin ve fabrikaların” salgın süresince kapatılması ve işçilerin ücretli izne çıkarılması olduğu vurgulanan açıklamada şöyle denildi; “Ne var ki, bu dönemde işçiler ücretli izne değil, kalabalık sayılar halinde işten çıkarıldılar, üretimin durdurulduğu işletmelerde çalışılmayan günler işçilerin ücretlerinden kesildi, enfekte olanlar ise kaderine terk edildi. Salgın sağlıkta ve diğer hizmet sektörlerindeki özelleştirmelerle halka ait olan kamu kurumlarının sermayeye peşkeş çekilmesinin nasıl yıkıcı sonuçlara yol açabileceğini de göstermiştir. Sağlıktaki tekelleşme emekçilerin canının ve hayatının hiçbir parasal anlam taşımadığı için değersizleştirilmesiyle sonuçlanmıştır.”
“HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAKSA YENİ DÜNYAYI İŞÇİ SINIFI VE EMEKÇİLER KURACAKTIR”
Emekçilerin en zayıf olduğu bir süreçte “onları nasıl daha fazla istismar ederim, sömürürüm” diye kafa yoran tek adam yönetiminin salgın sürecini sadece sermaye sınıfı için iyi yönettiği ve emekçileri kendi kaderlerine terk ettiği belirtilen açıklamada; “Bu düzen böyle süremez. O halde işçiler ve emekçiler, Kendi ülkemizi, hayatımızı ve kaderimizi kendimiz yönetmek için hazırlanalım. 1 Mayıs Birlik Dayanışma ve Mücadele gününde çalışmak zoruna kalan kardeşlerimiz fabrikaları, işyerlerini 1 Mayıs meydanlarına çevirecektir. Her nerede olursak olalım; işyerinden balkonlara, fabrika önlerinden pencerelere kadar 1 Mayıs’ta taleplerimizi haykıralım. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaksa yeni dünyayı işçi sınıfı ve emekçiler kuracaktır” denildi. (HABER MERKEZİ)
EMEP ANTEP İL ÖRGÜTÜ: İŞYERİNDEN BALKONLARA, FABRİKA ÖNLERİNDEN PENCERELERE KADAR 1 MAYIS’TA TALEPLERİMİZİ HAYKIRALIM
Emek Partisi Gaziantep İl Örgütü işçi sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü vesilesiyle yaptığı açıklamada Antepli işçi ve emekçileri sömürü düzenine karşı mücadeleye çağırdı.
Emek Partisi Gaziantep İl Yönetim Kurulu Üyesi ve Dokuma İşçisi Mikail Kılıçalp tarafından yapılan açıklamada bu yıl 1 Mayıs’ın salgın tehdidi altında, hiçbir koruyucu önlem alınmadan ‘sürü bağışıklığı’na terk edildikleri iş yerlerinde, fabrikalarında karşıladıklarına dikkat çekilerek, “Salgın süreci, ailesinin bakımını sağlamak, borç ve fatura ödemek, temel ihtiyaç maddelerini edinebilmek için her sabah toplu taşıma araçları ya da servislerle işe giden, arkadaşlarıyla dirsek dirseğe çalışan işçilerin ve emekçilerin arasından binlercesinin enfekte olmasıyla, birçoğunun ölmesiyle devam ediyor” denildi.
Emekçilerin böylesi bir süreçte can derdine düştüğünü ancak iktidarın yayılmacı emeller ve rant peşinde koştuğuna vurgu yapan Kılıçalp, “Koronavirüs salgını ‘hepimiz aynı gemideyiz’ yalanını bozguna uğrattı. Kendilerini virüsün ulaşamayacağı biçimde korumaya alan sermaye sınıfı ile iliğine kadar sömürülen ama bir maskenin bile çok görüldüğü işçilerin hiçbir ortak yanları yoktur” dedi.
UĞUR KARTAL’IN FAİLİ SERMAYE DÜZENİ VE PATRONLARDIR
Antep’te salgın süresince acil ihtiyaç olmamasına rağmen halı, iplik, çuval, kumaş hatta kontrplak gibi ürünlerin sokağa çıkma yasağı boyunca bile üretilmeye devam edildiğine dikkat çeken Kılıçalp, “On binlerce işçi çalışmak zorunda bırakılmıştır. Başpınar Organize Sanayi Bölgesinde salgın sürecinin başından itibaren alınmayan önlemler işçilerin sağlığını tehlikeye atmış ve bazı fabrikalarda Koronavirüs vakalarına rastlanmıştır. Bu süreçte ihtiyaç olmamasına rağmen terlik üretimine devam eden bir fabrikada, 27 yaşındaki işçi Uğur Kartal ne yazık ki yaşamını yitirmiştir. Yaşanan bu kaybın sorumlusu ‘üretim devam edecek, çarklar dönecek’ diyebilen tek adam iktidarı ve üretime devam eden, gözlerini kar hırsı bürümüş fabrika patronlarıdır. Üretimin devam etmesi halinde salgınının yayılmasının ve bundan sonra yaşanacak tüm kayıpların sorumlusu yine bu sermaye düzeni ve onun temsilcilerinden başkası değildir” dedi.
"ZORUNLU ALANLAR DIŞINDA FABRİKALAR KAPATILSIN, İŞÇİLERE ÜCRETLİ İZİN VERİLSİN"
Salgın dönemi boyunca işçilerin en önemli talebinin “çalışması zorunlu olmayan işletmelerin ve fabrikaların” salgın bitene kadar kapatılması ve işçilerin ücretli izne çıkarılması olduğunu belirten Kılıçalp, “Antep’teki bütün işçilere, emekçilere, kadınlara, gençlere, işsizlere sesleniyoruz: Fabrikada, işyerinde, evde, balkonda, sosyal medyada, her nerede olursak olalım; iş yerinden balkonlara, fabrika önlerinden pencerelere kadar 1 Mayıs’ta taleplerimizi haykıralım” diye konuştu. (Antep/EVRENSEL)