05 Mayıs 2020 14:15

Darbe tartışmalarını değerlendiren Seren Selvin Korkmaz: Gündem değiştirme çabası

Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz, darbe tartışmalarına dair “Bunu açık bir gündem değiştirme ve siyaseti bildiği alana çekme çabası olarak görüyorum” değerlendirmesinde bulundu.

23 Nisan'daki Anıtkabir ziyaretinden | Fotoğraf: DHA

Paylaş

Koronavirüse karşı mücadele sürerken siyasetin gündeminde iktidarın dillendirdiği darbe söylemi üzerinden süren tartışma var. Tartışmayı Evrensel'e değerlendiren Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz, “Bunu açık bir gündem değiştirme ve siyaseti bildiği alana çekme çabası olarak görüyorum” dedi.

İktidarın gündemde tuttuğu darbe tartışmalarını İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü (İstanPol) Genel Direktörü ve Siyaset Bilimci Seren Selvin Korkmaz ile konuştuk.

Türkiye’nin yaşamsal ve ekonomik anlamda etkileri çok ciddi olan bir salgınla mücadele ettiğini hatırlatan Korkmaz, “Fakat, iktidarın muhalefet ile mücadelesi salgınla mücadelenin önüne geçmiş gibi. Bunu açık bir gündem değiştirme ve siyaseti bildiği alana çekme çabası olarak görüyorum" dedi.

Geçtiğimiz haftalarda kamuoyunun salgının boyutlarını, ekonomiye yansımalarını tartıştığını ve bundan etkilenen kesimler için destek talebi çağrısının gittikçe yankı uyandığını hatırlatan Korkmaz, şöyle devam etti:

"Türkiye salgına zaten kırılgan bir ekonomik tablo ile girmişti. Salgın, sınıfsal eşitsizlikleri daha da ön plana çıkardı. Günlük kazanan, birikimi olmadığı için kazancı kesildiği anda temel ihtiyaçlarını kazanamayacak milyonlar bir anda bu felaket senaryosunun içinde buldular kendini. Muhalefetin belediyeler aracılığı ile salgından etkilenen kesimlere doğrudan ulaşması, onların ihtiyaçlarına cevap verebilmesi iktidar için önemli bir tehdit alanı oluşturuyor. Üstelik CHP’nin başını çektiği muhalefet kanadı, buraya yeni katılan Gelecek Partisi ve DEVA Partisi de dahil olmak üzere ekonomik kaygılar ve salgının yönetimi konusunda tek ses olabildiler. Bu, muhalefet blokunun halkın gerçek ihtiyaçlarını dile getirip, çözüm önermesi ve bu eksende genişleyen bir blok oluşturması demek. Tüm bu tabloda iktidarın mahareti ise durumu kısa süreli de olsa yeniden lehine çevirecek bir alana, yani kimliksel kutuplaşmaya çekmesi, muhalefetin çeşitli aktörlerini de peşinden sürüklemesi oldu. Diyanet tartışmaları, arsa meseleleri ve Cumhurbaşkanı’nın CHP odaklı açıklamaları tabloyu hızla değiştirdi. İYİ Parti-HDP tartışmaları da bu tabloya eklemlenince gündemin seyri tam da iktidarın istediği tarafa çekildi.”

POPÜLİST YÖNETİM TAKTİĞİ

İktidarın hedef göstermelerinin tipik bir popülist yönetim taktiği olduğunu belirten Korkmaz, “Popülistler, toplumu 'biz' ve 'onlar' olarak ikiye bölerler, kendilerinin halkın tek temsilcisi olduğunu ve diğerlerinin meşru aktörler olmadığını ifade ederler. Sorunların kaynağını 'onlar' dedikleri ve 'öteki' olarak konumladıkları kişi veya kurumlar olarak gösterirler. Böylece sorunlara çözüm sunmaktan veya sorumluluk almaktan kendilerini muaf tutarlar. Sürekli vurgulanan iç tehdit, dış tehdit algısı her seferinde yeniden yaratılan 'düşman' kimlikleri bu kurgunun bir parçasıdır. Son günlerde sıklıkla dile getirilen CHP ve darbe ilişkilendirmesi, Diyanet üzerinden ortaya atılan kimliksel tartışmalarla iktidar, oyunu bildiği ve kazandığı yerden kuruyor. İktidar ayrıca yeniden hareketlenen Libya ve Suriye meselesi üzerinden dış tehdit algısı ve milliyetçilik temelli söylem alanını yeniden açmaya başladı” ifadelerini kullandı.

"MUHALEFET KRİZDEN ETKİLENENLERLE BAĞ KURMALI"

Muhalefetin ise bu kimliksel kutuplaşmaya hapsolduğu anda ivme kaybettiğini belirten Seren Selvin Korkmaz değerlendirmesini şöyle sürdürdü:

“Muhalefetin yapması gereken sorunları dile getirmekten ziyade çözüm önerileri sunmak ve krizin ve dönemin kaybedenleri ile bağ kurmaktır. Belediyeler bunun için tüm kısıtlamalara rağmen eşit ve kapsayıcı hizmetlerle yurttaşlarla bağ kurulması için önemli bir alan. Ancak mücadele yerel siyasete bırakılır, yüksek siyaset ve parti kadroları kimlik siyasetine, kutuplaşmaya teslim olursa mücadelenin bir ayağı eksik kalır. Türkiye gibi seçim yarışının ve siyasetin demokratik yollarla yürümediği bir ülkede ise tek ayakla mücadele başarı için yeterli olmayacaktır. Bu konuda muhalefetin bir başka avantajı da popülist iktidarın 'biz' tanımının daralması. Gelecek Partisi ve DEVA Partisi gibi partilerin ve burada siyaset yapan aktörlerin de muhalefet blokuna katılmasıyla AKP’nin 'biz' tanımında daha çok insan dışlanıyor. Gelir kaybına uğruyor. Haliyle kutuplaştırıcı söylemlerin ikna edeceği kitle artık daha az.” (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Benzine 5 kuruş zam yapıldı

SONRAKİ HABER

Salgın günlerinde kadınlara yönelik dijital şiddet arttı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa