Petro kimya işçisi: İşçiler artık üç iş yapmadan geçinemiyor
Gebze'den bir petro kimya işçisi, salgın döneminde yaşadıkları sorunları anlattı, birleşik mücadele çağrısı yaptı.
Fotoğraf: Evrensel
Petro kimya işçisi
Gebze
Kocaeli genelinde sanayide yüzde 40 ile 60 arasında daralma yaşandığı ifade ediliyor. Elbette bu durum hemen arkasından, küçülme olunacağını, işten çıkarmalar yaşanacağının haberleriyle birleşiyor. Salgın sürecinin başlamasıyla birlikte işçi ve emekçilerin mevcut durumu da her geçen gün daha geriye doğru gidiyor. Yaşanan gelişmeler ışığında başta petro kimya işkolu olmak üzere işçi ve emekçiler içerisinde yeni gelişmeler, özellikler ortaya çıkıyor.
Fabrikaların kısa çalışma ödeneğinden yararlanmasına rağmen, işçi ve emekçiler geçinemediği için bir dizi yola başvuruyor. Maske satan işçiler de var, internet üzerinden parfüm satışı yapan, arabalarını kiraya veren işçiler de… Sosyal medya üzerinden kumar, tombala oynayan işçi sayısının da arttığı bu dönem, işçilerin bir kısmı borsaya da para yatırıyor.
ÇARŞI PAZAR YANIYOR
Bu durum şu gerçeği biz kez daha gösteriyor ki, artık insanlar iki, üç iş yapmadan geçinemiyor. Çünkü pazar fiyatları inanılmaz biçimde arttı. Market fiyatları arttı. Evde kalan işçi de sürekli tüketmesinden kaynaklı hem sağlıksız vücutlar ortaya çıkarken hem de geçim zorlaşıyor. Faturaları ne siz sorun ne biz söyleyelim… Cep değil, ev yakıyor. Ayrıca belirtmek isteriz ki, elektrik şirketi SEPAŞ’ın zam dışında, ek fiyatlar eklediği de bölgemizde ayrı bir gerçek. Salgın süresince saatlere bakmak üzere çalışanları göndermeyen SEPAŞ, fazladan para almaktadır. Birçok insan ise şimdi dava açmak üzere hazırlanıyor. Yani işçiler için son zamanların en zor süreci yaşanıyor.
BİREYSEL KURTULUŞ SONUÇ VERMEZ
Bu saldırılar yaşarken, işçiler içinde ne oluyor peki? İşçiler içerisinde bireycilik arttırılıyor. “Salgın süresince hükümet ve devlet işçileri neden çalışmaya mahkum ediyor?” diye soracağına örneğin işçi kardeşlerimiz, “Şu arkadaş çalışsın, ben çalışmam” demektedir. İşten atmalar sırasında, “Kapitalist sistemde işsizlik zorunlu, bizi işimizden gücümüzden eden mevcut sistem. Milyonlarca işçi işinden oluyor demek ki sadece bizim işyerimizle ilgili bir durum değil” demektense, “Şu arkadaşımız mesailere gelmemişti, disiplinsiz davranıyordu. O işçi, işten çıkarılsın” demektedir. Topyekün işten atmaların yasaklanması yerine, bireysel çabalar artmaktadır.
Elbette burada işçileri suçlamıyoruz, ancak mevcut durum böyle. Filmler, diziler, gazeteler, televizyonlar, yaşamın zor şartları işçileri bu duruma sürüklüyor.
Burada işçi örgütlerinin önemi ortaya çıkıyor. Ancak orda da durum çok iç açıcı değil. Örneğin sendikalara bakalım. Sendikacılar iç çekişmeler, koltuk kaygısı güdüyor… Sendikacılar gizli hesaplar yapıyorlar, çeşitli film fırıldağa başvuruyorlar… İşçilerin birleşmesine destek olmayı bırakın, birleşirse bunlar bizi de yıkar diyerek, birleşmeye karşı da çalışıyorlar. Örneğin bugün işçiler ilk olarak ne demeli? “Demire, elektrik malzemelerine, gıdaya her gün ani zamlar yapılırken, sözleşmelerimiz yenilenmelidir” demeliler. Ek ücret talep etmelidir. Artacağı iddia edilen işsizliğe karşı, “Fabrikamızda kimseyi işten attırmayacağız” demeli.
Uzatmayayım. Eğer işçiler tek başına hareket ederse, kolay lokma olacaklar. Yok eğer işçiler birlikte mücadele ederse ancak o zaman insanca yaşanacak koşullara ulaşırlar. İşçiler fabrikalarında kendi aralarında küçük ayrılıkları bir köşeye atıp, büyük bir birliğe hizmet ederse, sendikaları buna uygun bir mücadele çizgisine çekebilirse kazanırız. Patron partilerine karşı kendi partileri Emek Partisi’nde örgütlenirlerse işte ancak o zaman da kapitalizmi yıkabiliriz. Başka yol, çözüm görünmüyor. Saldırıları ve işçilerin geleceğini örgütlülükleri belirleyecek!