Avrupa'nın Gündemi | Patronlar iş istiyor, işçilerin sorumluluğunu istemiyor
Fransa'da 11 Mayıs Pazartesi günü kapalı olan fabrika ve işyerleri iş başı yapacak. Ancak patronlar, işçilerin olası hastalanmalarından sorumlu tutulmamak için hukuki düzenleme istiyorlar.
Fotoğraf: AA | Kolaj: Evrensel
Fransa’da yarından itibaren evden çıkma yasağı kalkacak ve hayat giderek “normalleşecek”. Pandemi devam ediyor fakat ekonomik nedenlerle hükümet işçilerin işbaşı yapmasını istiyor. Virüsün yayılmasına karşı kimi önlemler alındı fakat işçiler içinde egemen olan fikir bu önlemlerin yetersiz olduğu ve yeni vakaların olmasına engel olmayacağı. Durum bu olunca patronlar, örgütleri aracılığıyla hükümetten işyerinde olası vaka ve ölümlere karşı kendi hukuksal sorumluluklarının hafifletilmesi için çağrı yaptı. Bunu duyan senatörler hafta içinde patronların ve işyeri yöneticilerinin sorumluluklarını hafifleten bir önlem aldı. Fakat uzmanlar bunun yeterli olmayacağını ve işverenlerin çalıştırdıkları işçilerin sağlık ve güvenliğini korumakla sorumlu olmaya devam ettiklerini belirtiyorlar.
İngiltere’de de iktidardaki Muhafazakar Parti milletvekillerinin bir bölümünün, sermayenin ve medyanın sokağa çıkma yasağının sonlandırılıp hayatın normale(!) dönmesi yönünde baskısı giderek yoğunlaşıyor. Sokağa çıkma yasağı döneminde bile işçilerin güvenliğini sağlamak yönünde tedbir alınmamasının önlenebilir ölümlere yol açtığı ülkede, büyük tartışmalardan biri okulların ne zaman açılacağı. Okulları kreş olarak kullanıp, emekçileri çalışmaya zorlamak isteyenler hem çocukların hem okul çalışanlarının hem de ailelerinin güvenliğini tehlikeye atmaktan çekinmiyor.
Almanya’da korona döneminde eğitim ve sağlık alanındaki yetersizlik bir kez daha anlaşılır hale geldi. Aynı dönemde Almanya’nın 2019’daki askeri harcamalarının yüzde 10 arttığı açıklandı. Geçen hafta ise Birleşmiş Milletlerin Libya’ya yönelik silah ambargosunun denetlenmesi için Avrupa Birliği (AB) tarafından Akdeniz’de başlatılan “Irini” adlı operasyona Alman askerlerinin de destek vermesi bakanlar kurulunda kabul edildi. TAZ gazetesindeki yorumda halk, bütçenin silahlanma ve savaşa değil sağlık, eğitim, açlıkla mücadele ve mültecilerin bakımına ayrılması için vergi boykotuna çağrılıyor.
PATRONLAR TÜM SORUMLULUKLARINDAN MUAF OLMAK İSTİYORLAR
Loan NGUYEN
Humanite
Kendileri lehine yasaların daha da esnekleştirilmesi için son dönemlerde çaba sarf eden patronlar için bazen hukuk, taşınması ağır olan bir yük gibi. İş yerlerinde artan Kovid-19 vakalarına karşı işverenler olası durumlarda kendi hukuksal sorumluluklarının sınırlandırılması için hükümete çağrı yapıyor. Çarşamba günü orta büyüklükte işyerleri ağı “PME Croissance Plus”, “sınırsız ve kontrol edilemez gibi görülen hukuksal davalar tehdidine” karşı dikkat çekiyor ve bir gün önce Senatonun onayladığı ve koronavirüs krizine karşı kamu ve özel sektörde karar verenlerin cezai sorumluluklarını sınırlandıran önlemden memnuniyet duyduklarını ifade ediyordu.
30 Nisan’da, (Patron örgütleri) Medef, CPME, U2P, FNSEA, Udes ve UNAPL, Çalışma Bakanı Muriel Penicaud’ya bir mektup göndermiş ve hukuk ilmine göre “sorumluluk alan çerçevesinde” kendi medeni sorumluluklarına bir açıklık getirilmesini istemişlerdi. Burada utangaçca ifade edilen, aslında kendilerine karşı olası hukuksal davalarda yasal sorumluluklarının sınırlandırılmasıdır. (…)
İş verenlerin endişesini gidermek için hükümet her türlü çaba yürütüyor, fakat şimdilik yasaları değiştirmeyi öngörmüyor. Adalet Bakanı Nicole Belloubet, 29 Nisan’da Senatoda sorulan bir soruya cevap verirken “Sosyal mesafe ve güvenlik önlemleri için yapılması gerekenleri yapan yerel encümen ve işverenlere karşı, sorumluluklarını yere getirmedikleri için nasıl dava açılacağını göremiyorum” diye belirtmişti. Çarşamba günü, Çalışma Bakanı Muriel Penicaud, Europe 1 radyosunda “Çalışma bakanlığının mesleklere göre hazırladığı arttırılmış güvenlik önlem zorunluluğu fişlerini uygulayan ve evden çıkma yasağının kaldırılması ulusal protokolüne uyan bir işveren, alınması gereken önlemleri yerine getirmiş demektir” diye açıklama yapmıştı.
Fakat hakimlerin bu artırılmış güvenlik önlem zorunluluğu konusunda işçilerin sağlık ve güvenliğini koruma açısında hükümetle aynı görüşü paylaştığı kesin değil. İş sağlığına bağlı prosedürler konusunda uzman olan Avukat Jean-Paul Teissonniere’e göre, “Muriel Penicaud bu artırılmış güvenlik önlem zorunluluğu konusunda saçmalıyor, zira bu önlemler en azından sonuç elde etme yükümlülüğü kadar işverene sorumluluk yüklüyor (Temyiz mahkemesinin 2015 yılında verdiği bir karar güvenlik konusunda işverene sonuç elde etme yükümlülüğü getiriyordu)”. Ona göre, “İşvereni bile bu konuda yanıltmak hiç anlamlı değil”.
Bakanın sunduğu fişlerin geçerliliği konusunda kesin bir şey söylememekle birlikte, avukat, hukuk ilminin işveren için İş Yasası’nda bulunan işçiyi koruma (4121-1 ve 4121-2 maddeleri) konusunda “tüm önlemleri” almayı zorunlu kıldığını hatırlatıyor. Cezai sorumluluk konusunda Avukat Teissonniere salı günü Senatonun onayladığı önlemin önemine değiniyor. Ona göre “Bu yasa, zaten kasıtlı olmayan suçlar konusunda sorumluları muaf tutan Fauchon Yasası’na yeni bir şey getirmiyor. Belki tüzel kişiler için geçerlidir fakat bu açıdan bile çok kötü bir şekilde kaleme alınmış bir metin” olarak değerlendiriyor.
Avukat, “Hükümetin cevap vermesi gereken sorun hastaları ne yapacağız ve nasıl ihtiyaçlarını karşılayacağız sorusudur” diye dikkat çekiyor ve ona göre koronavirüsün bulaştığı kişilere ödenmesi için bir fonun oluşturulmasını öneriyor. (…) Aynı öneriyi birçok örgüt de öneriyor.
(Çeviren: Deniz Uztopal)
SENDİKALAR: İNGİLTERE’DE OKULLAR 1 EYLÜL’DEN ÖNCE AÇILMASIN
Sally WEALE
Richard ADAMS
The Guardian
İki önde gelen eğitim sendikası, okulları 1 Eylül öncesi açmaması ve karşı çıkan aileleri çocuklarını okula yollamaya zorlamaması yönünde hükümeti uyardı.
Başbakanın, Kovid-19 sokağa çıkma yasağını yumuşatma yönünde planlarını hafta sonu açıklaması öncesinde, okulların 1 Haziran’da 10-11 yaşındaki 6. sınıf öğrencileri için; bunu takiben diğer tüm ilkokul öğrencilerine ve sonra da ortaokul ve lise öğrencilerine açılacağı yönünde söylentiler giderek arttı.
Fakat Kovid-19 sebebiyle ölümlerin hâlâ artıyor olması ve aileler arasında yaygın tedirginlik sebebiyle, NASUWT Sendikası Genel Sekreteri Patrick Roach, hükümete okulları bir sonraki akademik dönemin başına kadar açmama uyarısında bulundu.
Sendikaların müdahalesi Galler hükümetinin, İngiltere’de karar ne olursa olsun okulları 1 Haziran’da açmayacağını beyan etmesi ardından geldi. Yine bu haftanın başında İskoçya Başkanı Nicola Sturgeon İskoçya’da yaz sonuna kadar okullara geri dönülemeyebileceğini beyan etmişti.
Eğitim Bakanı Gavin Williams’a yazdığı mektubunda Sendikacı Roach, toplum sağlığında olağanüstü hal koşullarında okulların açılmasındaki sınırlamalarda yapılacak bir değişiklik “Çok erken ve büyük zarara yol açacak” dedi: “Avrupa’da en çok Kovid-19 ölümünün görüldüğü Büyük Britanya’da daha fazla ölüme sebep olmamak ve yeni yoğun bir dalgayı engellemek için hükümet çok temkinli yaklaşımını sürdürmelidir. Toplum sağlığı konusunda devam eden zorlukların yanı sıra, daha fazla çocuğun ve okul çalışanının öğrenim ve çalışma alanlarına geri dönebilmesi amacıyla her okulu hazırlamak için gereken muazzam çaba göz önüne alındığında, NASUWT olarak hükümeti bu spekülasyonu sona erdirmeye ve okulları tüm öğrencilere Eylül 2020 öncesi açmamaya davet ediyoruz.”
NAHT Genel Sekreteri Paul Whiteman “Ebeveynlerin çocuklarını okula gönderme konusunda çok tedirgin oldukları ortada. Hükümet okulları açsa bile çocuklarını okula göndermekte tedirgin olan ailelere ceza kesildiği koşulları görmek istemiyoruz” dedi.
250 bin ebeveynin katıldığı bir ankete göre katılanların yüzde 90’ı çocuklarını sokağa çıkma yasağı biter bitmez okula göndermeyi düşünmüyor. Parentkind internet anketine cevap verenlerin onda biri, 18 ay bile sürse, tüm okul çalışanları ve çocuklar aşı olana kadar beklemeye hazır olduklarını söyledi.
Çocuklarının okula dönmesi açısından nasıl bir zamanlamadan memnun kalacakları sorulduğunda ebeveynlerin bir çeyreği eylülde dönüşten memnun olacaklarını, fakat bunun şimdiden açıklanmasını istediklerini söylediler; yüzde 23’ü hükümetin, yüzde 18’i ise okul liderlerinin okula dönüşün güvenli olduğunu beyan etmesini beklemek istediğini, sadece yüzde 10’u ise sokağa çıkma yasağı kalktıktan hemen sonra çocuklarını okula göndermeye hazır olduğunu belirtti.
Bir Eğitim Bakanlığı sözcüsü “Bakan Gavin Williamson bilimsel veriler okulların açılışının güvenli olduğunu gösterene ve hükümetin virüsü yenmek için belirlediği 5 test koşulu karşılanana kadar okulların açılmayacağını açıkça belirtti” açıklamasında bulundu.
“Şu anda kapanmalar nedeniyle çocukları okulda olmayan ailelere ceza kesilmiyor, okullar geri açıldığında bunun değişmesi yönünde şu anda hiçbir karar mevcut değil.”
(Çeviren: Haldun Sonkaynar)
VERGİ BOYKOTU ZAMANI
Andreas ZUMACH
Taz
Sınırsız silahlanma: Dünya çapında küresel gayrisafi gelirin yüzde 2.2’si silahlanma ve orduya harcanıyor. Bu sona ermeli! Küresel korona salgınıyla mücadele zaten trilyonlarca avro, dolar, ruble, yen ve pesoyu yutuyor. Gittikçe daha fazla hükümet pandemi bahanesiyle, Paris İklim Zirvesi hedeflerinin uygulanması, açlık ve yoksulluğun üstesinden gelinmesi veya mültecilerin bakımı için acilen ihtiyaç duyulan fonları azaltıyor veya tümden kesiyor.
Sağlık ve eğitime ayrılan bütçe ise zaten her zaman düşük. Bu çerçevede bakıldığında, son Sipri raporunun rakamları daha da alaycı görünüyor: Stockholm’deki Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsüne göre 2019’da küresel askeri harcamalarda en yüksek artış yaşandı. 1917 milyar dolar ile 2010’dan beri dünya çapındaki en büyük harcama gerçekleşmişti. Bu, küresel gayrisafi hasılanın yüzde 2.2’sinin bu alana ayrılması veya silahlanma için dünya çapında kişi başına 250 dolar harcanması anlamına geliyordu.
Almanya, askeri harcamalarda 2018’e göre yüzde 10’un üzerinde bir artışla dünya şampiyonu oldu. Silah alımı ve silahlı kuvvetlerin bakımı için yapılan mevcut harcamalara ek olarak, sürdürülen askeri müdahaleler de harcamaları artırıyor.
BM bunu yılda 14.76 trilyon dolar olarak tahmin ediyor. Sağlığa, eğitime, açlıkla mücadeleye, mültecilere ayrılabilecek para bunun yanında devede kulak ama onlara verilecek para yok.
Ne yazık ki, son yıllarda silahlanmaya karşı yapılan tüm karşı çıkışlar ve gösteriler başarısız oldu. Bu insanlık suçunun engellenmesi için kitlesel harekete geçmenin tam da zamanı: Dünya çapında silahlanmaya karşı harcanan paranın finanse edilmesi boykot edilmeli. Yaşanılan ülkenin silahlanma, ordu ve diğer militarist amaçlara ayırdığı bütçe oranı kadar vergi, oluşturulan bir banka hesabında toplanmalı ama bekletilmeli. Almanya’da bu, 2020 için vergilerin yaklaşık yüzde 13’ünü oluşturuyor. Alman barış hareketi, diğer ülkelerde aynı amaçla mücadele eden örgütlerle birlikte böyle bir kampanya başlatırsa varlığını tekrar gösterebilir.
(Çeviren: Semra Çelik)