Maskeli balo bitti, herkes kendi sınıfına!
Mantıksız olan sermayenin egemenliği ve onun hükümetinin öncelik tercihidir. Çok basit bir gerçek ortada duruyor, maske üretenler maskeye ulaşamıyorlar…
Fotoğraf: DHA
Halil İMREK
EMEP GYK Üyesi
Ülkede 10 Martta görülen ilk koronavirüs vakasından bugüne devletin tüm vatandaşlara maske ulaştırmada başarılı olamaması ve sonrasında iktidarın “normale dönüş” kararı ile birlikte maskeye kolay ulaşım yolu olarak para ile satışı seçmesi her şeye ekonomik bakmasının bir sonucudur. Krizin ve salgının yükünü işçi ve emekçilere yıkmaya çalışan AKP iktidarı, maske meselesinde de halkın sağlığının önüne sermayenin çıkarlarını koymuştur.
Son günlerin maske gündemini alt alta yazdığımızda, alabildiğine mantık dışı, açıklanması ve anlaması zor bir panorama ortaya çıkıyor. Önce bakanın deyimiyle 15 kuruşa satılan maskeleri sağlık bakanı 3 liraya bulamaz oldu. Ardından hükümetin bulamadığı maskeleri belediyeler, kitle örgütleri kendi imkânlarıyla dağıtmaya başladılar. Hükümet bu duruma el koydu ve maske satımını da dağıtımını da yasakladı. Yasaklara uymayanlara çeşitli soruşturmalar açıldı. Hükümet kendisi bedava dağıtacağını ilan etti. Ancak dünyanın birçok ülkesine maske gönderdiğini açıklayan hükümet içerde ücretsiz maske dağıtımını yapamadı. Önce 60 yaş üstü 20 yaş altı; ardından da çalışanlar dağıtımın dışında tutuldu. Ancak yine de istenilen sonuç başarılamadı, maske sorunu çözülemedi. Ortaya çıkan durum şuydu: Maskesiz dolaşmak yasak, ancak maske dağıtmak ya da satmak da yasak. Dağıtılan maskelerde en temel ölçüleri bile uymuyordu. Diğerlere bir yana bu maskelerde tel yoktu. En son vardığımız yer maske satışı serbest bırakıldı.
Bütün bu mantıksızlık nasıl açıklanabilir. Hükümetin beceriksizliği dense, aynı hükümetin ihale dağıtırken ne kadar becerikli olduğunu hepimiz biliyoruz. Para yok dense aynı hükümet sermayeye dağıtacak 200 milyar lirayı bulabiliyor. Maske yok dense o zaman parası vatandaştan çıkınca nasıl maske ortaya çıkıyor.
Mantıksız olan sermayenin egemenliği ve onun hükümetinin öncelik tercihidir. Çok basit bir gerçek ortada duruyor, maske üretenler maskeye ulaşamıyorlar. Hükümet işçileri işsizlik ya da hastalık tehdidi altında çalışmaya zorlarken de aynı tercihte bulundu. Sermaye ve onun hükümeti mantıksızlığı bir normal haline getirmek için bu tercihlerde bulunuyor. Hükümet kaybettiği halk desteğini ancak böyle mantıksız bir zorbalıkla sürdürebileceğini düşünüyor. Masallarda söylendiği gibi atın önüne et, itin önüne ot. Üretime hiçbir katkısı olmayanlara tıbbi maske var; hayatı yaratan işçilere ve hayat kurtarmaya çalışan sağlık emekçilerine maske yok.
Mayıs ayına geldik ve iki ayı geride bıraktık. Ama hala halkın tamamına maske ulaşmadı. Gereken organizasyon yapılmayınca para ile satılması şimdi çözüm gibi sunulmaktadır ve olumsuz örneklerle geçen iki ay para ile satışın da zeminini hazırlamıştır. Zaten işsiz olanlar, işsiz kalanlar, kısa çalışma ödeneğiyle veya aylık 1177 lirayla geçinmeye mahkûm edilenler, emekliler, dükkânını kapatmış küçük esnaf ve her gün işe gitmek zorunda bırakılan işçi ve emekçiler için evdeki nüfuslarıyla birlikte düşünüldüğünde bir liralık maskelerin ciddi masraf kapısı olacağı açıktır.
Evet, gelinen aşamada maske parayla satılacak. Hükümet maskelerin bir liradan satılacağını ilan etse de gerçekte fiyat talebe bağlı olarak piyasada oluşacak, yani herkes tutturabildiğine satacak. 1 lira bile bu 1177 lira ile bir ayı geçinmek zorunda olan 4 kişilik bir aile her gün her birey 1 maske kullandığında aylık en az 120 lirasını maskeye verecek. Tabi denildiği gibi 1 liraya maske alabilirlerse. Kaldı ki bu 1 liralık maskeler, standartlara uymayan, korumak bir yana virüsleri üstüne toplayan bir maskeyle hastalığa teslim olacak. Ondan sonra da her şeyi bilen bazı tuzu kurular, ‘uzmanlar’ bu cahillerin hastalığı ne kadar yaydıklarını tartışacaklar.
Bu olağanüstü koşullarda hayatı yaratan işçiler ile sağlık emekçileri özel olarak korunmalıdır. Bu toplum sağlığı ve geleceği için son derece önemlidir. Maskelerin koruyuculuk süresi ve işçilerin çalışma şartları göz önüne alınınca işçilere günlük en az beş maske işe başlamadan ücretsiz verilmelidir. Diğer koşulların yanı sıra maske dağıtımı da sendikalarca denetlenmelidir.
Kısacası bu salgın bir halk sağlığı sorunudur. Ülkenin emekçileri sadece yarattıkları değerlerle değil ödedikleri vergilerle de ülkenin bütçesinin oluşturuyorlar. Eğer devlet bu günlerde de elini bizim cebimize uzatacaksa biz niye vergi veriyoruz. Bize bir maskeyi çok gören bundan da para kazanmaya çalışan bir hükümet nasıl bize hizmet ettiğini söyleyebilir?
Sonuç olarak, başlığa dönersek bu maske meselesi, birçok kişinin maskesini düşürdü. Normal zamanda bir maskeli balo ile milletin adamı diye ortalıkta dolaşanlar salgında milleti hastalıklar baş başa bırakıyor. En küçük krizde işverenlere destekler açıklandı. İşçilere ise zorunlu çalışma ve hastalıkla baş başa kalma dayatılıyor. Aynı gemideyiz aldatmacası yerini herkes başının çaresine baksın ben birinci mevkidekileri kurtaracağıma bırakıyor. Hükümet kendisine oy veren işçi ile sermayedara farklı uzaklıkta olduğunu gösteriyor. Sermayedarların payına destek ve ihaleler emekçilere ise işsizlik ya da hastalık riski düşüyor. Maskeli balo bitti, herkes sınıfının saflarına, işçiler Emek Partisine…