İşçi mektubu: Emekçiler için umut olmayan bu düzeni bile değiştirebiliriz
"Biz işçilerin yaşamları yok sayılarak her gün çalışmaya mahkum ediliyoruz. Bu salgından dolayı işe gitmesek açlıktan, gitsek virüsten etkileniyoruz."
Fotoğraf: Mustafa Kamacı/AA
Metal işçisi
Gebze
Merhaba Evrensel okuru işçi arkadaşlar;
Gebze’de metal fabrikasında çalışan sendikalı bir işçiyim. Sizlerle hem Gebze bölgesinde hem de kendi çalıştığım fabrikadaki son süreçten bahsetmek istiyorum. Bildiğiniz üzere hem dünyada hem de ülkemizde yaşanan Kovid-19 salgını epey bir can almakta, vakalar daha da artarak her geçen gün işçilerin ve emekçilerin ölümüne yol açmaktadır. Bu süreçte en çok zarar gören bizleriz. Sermaye ve onun temsilcileri bu süreci güvenli karantina içinde geçiriyorlar. En çarpıcı fotoğrafı ise Cumhurbaşkanı’nın, inşaat işçileriyle olan uzaklığından anlayabilirsiniz.
Biz işçilerin yaşamları yok sayılarak her gün çalışmaya mahkum ediliyoruz. Bu salgından dolayı işe gitmesek açlıktan, gitsek virüsten etkileniyoruz. Gebze’nin birçok fabrikasında alınmayan önlemlerden dolayı birçok işçi arkadaşımızda Kovid-19 virüsü tespit edilmiştir. Kendi bulunduğum fabrikada bile 3 işçi arkadaşımızda vaka yaşanmıştır. Ona rağmen üretim hiç durmamış çalışmaya devam edilmiştir. Bir yandan hükümet tedbir adı altında açıkladığı paketlerde hep patronların kârlarını düşünen, işçilerin yaşamlarını yok sayan bir tutum takınmıştır.
Sermayeye maddi manevi tüm desteği sağlamış olan hükümet işçilere ücretli izin vermeyip hatta ve hatta sokağa çıkma yasağında bile patronların işlerini kolaylaştırıp işçilerin çalışmaları için kaymakamlıklara ve valiliklere talimat verip, üretimin durmaması için patronlara her türlü kolaylığı sağlamak için yazılı ve sözlü açıklamalarda bulunmuşlardır.
KENETLENMEKTEN BAŞKA ÇAREMİZ YOK
Bu salgında işçiler şunu açıkça görmüştür ki; hükümet kendilerine değer vermiyor, patronlar için ise bütün kolaylıkları sağlıyor. Geçtiğimiz 1 Mayıs’taki talepler içerisinde fabrikalardaki tartışmalar bunun en son örneğidir. Biz işçiler olarak şunu iyi bilmeliyiz ki; bizim bizden başka dostumuzun olmadığını fark etmeliyiz artık. Daha çok yan yana gelerek sendikaları da bu işin bir parçası yaparak örgütlenmekten ve birbirimize kenetlenmekten başka çaremiz yok. Bizim çalışmış olduğumuz fabrikalarda örgütlü bir birlikteliğimiz olmuş olsaydı, bu salgın sürecinde yaşamımız patronların ve hükümetin insafına bırakılmış olmazdı. O zaman her şeyi biz belirlerdik.
Bölgemizde yaşanan bir olay işçi ve emekçilere bakış açısını daha iyi özetliyor. Ses Kocaeli gazetesinde çıkan bir haber aynen şöyle: Arçelik LG’de işe başlayan Emrah Yıldırım adındaki işçi 16.00-24.00 vardiyasında iftar saatinden sonra ellerinde, parmaklarında uyuşma hissedip, nefes darlığı yaşayınca fabrikanın revirine gitmiş. Şikayetini anlattıktan sonra sağlıkçı kas gevşetici ilaç verip ‘Yarım saat sonra tekrar gel’ diyerek göndermiş. Nefes alması zorlaşan fabrika işçisi ‘Beni hastaneye gönderin’ demiş. Emrah Yıldırım’ın ‘Hastaneye götürün’ sözleri karşısında ‘Taksi yok, olsa bile seni Gebze Fatih Devlet Hastanesine götürürüz oradan evine kendi imkanlarınla gidersin’ cevabı almış. ‘Ambulans çağırın’ sözlerine kulak verilmeyen işçi biraz daha fazla fenalaşınca bir ticari taksi çağrılıp tek başına hastaneye gönderilmiş.
Tam da bu haberdeki gibi işçinin sağlığı ve canı yok sayılarak üretimin devamlılığını düşündüklerini gösteriyor. Türk Metal Sendikasının örgütlü bir işyeri olmasına rağmen durum ne yazık ki içler acısı...
Bu sadece bir örnek. Yüzlerce binlerce fabrikada işçiler bu koşullarda çalıştırılıyor. Bunun için daha çok yan yana gelip, sorunlarımızı tartışıp hükümetin ve patronların bu tutumuna karşı birlikte hareket etmeye, güçlü bir örgütlenmeye ihtiyacımız var. Bunu başarabilirsek o zaman kendi gücümüzün farkına varıp işçiler, emekçiler için hiçbir umut olmayan bu düzeni bile değiştirebiliriz. Yeter ki buna inanalım...