11 Mayıs 2020 02:00
/
Güncelleme: 04:31

İşçileri virüs de vuruyor

Nisan ayında koronavirüs nedeniyle 104 işçi, iş kazası nedeniyle de 220 işçi hayatını kaybetti. Sınıf mücadelesinin önemi sağlıkta da, salgında da bir kez daha kendini gösteriyor.

İşçileri virüs de vuruyor

Fotoğraf: İşçiler

Koronavirüsün ülkemizde tespit edilmesinin resmî olarak açıklanmasından bu yana tam iki ay geçti. Dün açıklanan son resmî verilere göre bildiğimiz şu ki; bugüne kadar 138 bin 657 kişide hastalık saptanırken, bu hastalarımızdan 3 bin 786 kişiyi maalesef ki kaybetmişiz. İki ay önceki senaryolar ve diğer ülkelerden edinilen bilgilerle bir değerlendirme yaparsak, kaybettiğimiz hasta sayısı açısından özellikle ABD ve bazı Avrupa ülkelerinden daha iyi durumdayız.

Ancak daha önceki yazılarımda da gerekçeleri ile yazmıştım, bu rakamlara güven duygumun hala olmadığını belirtmek isterim. Gerek hasta, gerekse vefat sayısındaki düşüş nedeniyle, daha önce hükümet tarafından açıklandığı gibi bugün ‘yeni normalleşme’ başladı. Çok az da olsa küçük esnaf kepenkleri açmanın heyecanı içinde. Ama Kemeraltı, Karşıyaka, Alsancak esnafları hala açamadı dükkanlarını. Buna karşın çoğu yandaş patronların sahibi olduğu AVM ler bugün açılıyor. Buradan soruyorum; bu AVM lerin açılmasına acaba Bilim Kurulu onay vermiş midir? Yoksa yandaş patronlar mı istemiştir açılmasını? Bunu bilmek hepimizin hakkı.

Bugüne kadar zaten patronların karları azalmasın diye emekçi kardeşlerimiz fabrikalarda bulaşma risklerine rağmen, yeterince önlem alınmadan çalıştırıldılar. Nisan ayında koronavirüs nedeniyle 104 işçi, iş kazası nedeniyle de 220 işçi hayatını kaybetti. Üstelik fabrikada bulaşan koronavirüs nedeniyle hastalanan kişiye “iş kazası” da SGK tarafından uygun görülmedi. Bu emekçi kardeşimiz evde eşine, çocuğuna, anasına, babasına taşıdı hastalığı. Ya işinden olmuştu, var olan asgari ücreti de elinden gitmişti yada sağlığından olmuştu. Mart 2020 de açıklanan resmî(!) rakamlara göre işsizlik yüzde 13.7 olmuştu. Dün bir haberde şu geçiyordu; aylık geliri bin liranın altında olan vatandaşlarımızın yüzde 70’i şu an işsiz. Yani o bin lirayı da artık bulamıyor.

Cuma günü saat 19.30da, Mavişehir’de yapımı süren Opera binası inşaatında, devrilen vinç altında kalan işçi kardeşimiz, Olgun Kanık hayatını yitirdi. Bu dönemde insanlar, virüsten korunmak için evde kalırken, işçi kardeşlerimiz gece gündüz, cumartesi pazar canları pahasına çalışıyor.

Salgının başlarında; muhalefete ait büyükşehir belediye başkanlarının değişik illerde Sahra hastanesi yapma istekleri, Cumhurbaşkanı tarafından paralel örgütlenme olarak değerlendirildi. Ancak İstanbul’da iki adet Sahra hastanesinin 45 günde yapılması emri, yine bizzat Cumhurbaşkanı tarafından veriliyordu. Yani bu hastaneler salgın bitimine yetiştirilecekti! Ve bugün öğreniyoruz ki, o tek katlı prefabrik hastaneler meğerse turizm hastaneleri olarak da planlanmış. Gerçekten benim zekam AKP’nin hızına yetişemiyor. İki gün önce, Cumhurbaşkanı, Atatürk Havalimanı pistleri yıkılarak yapılan bu tek katlı hastaneyi ziyarete gitti. Yanında Sağlık Bakanı da vardı. Çevresindeki insanlar maske takmış ama sosyal mesafe yok edilmişti. Ve 20-30 metre ilerde inşaatta çalışan işçiler görüntüye geldi.

İç içe, sırt sırta. Çoğunda maske yok. İnsana verdiğimiz değer işte bu. Bu manzara kimin karşısında cereyan ediyor? Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı yardımcısı, maliye ve hazine bakanı ve sağlık bakanı...

Sokakta çöp toplayarak yaşamını sürdüren insana, maskesi yok diye ceza kesen devlet, yüzlerce işçinin sağlığı yok sayılarak çalıştırılmasına nasıl göz yumar? Duyacak mıyız acaba o şirket hakkında da işlem yapıldığını? Yoksa inşaatlar bir an önce bitsin ve turizme yetişsin. Ne de olsa ölen işçi kardeşimizin yerini dolduracak milyonlar var.

Sonuçta depremde, selde garibanın evi yıkılır. Salgında virüs garibanı, emekçiyi vurur. Hükümet ;sosyal ve ekonomik sıkıntıyı önümüzdeki aylarda daha da katmerli olarak ezilenin, işçi sınıfının üstüne yıkacaktır.

Sınıf mücadelesinin önemi sağlıkta da, salgında da bir kez daha kendini gösteriyor. Kurtuluş yok tek başına. Ya hep beraber, ya hiç birimiz. Sağlıkla kalın. 

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Padişah yetkisi

Padişah yetkisi

Devlet Denetleme Kuruluna verilen sınırsız kayyım yetkisiyle Cumhurbaşkanı, bir talimat vererek kamu kuruluşlarından belediyelere, sendikalardan meslek odalarına ve barolara kadar tüm kurumların yönetimlerini, yargı kararına gerek olmadan görevden alabilecek. Prof. Dr. Metin Günday “Bu bir kayyım yetkisi. Anayasa’ya aykırı” dedi.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Kara Harp Okulu mezuniyet törenindeki kılıçlı yemin nedeniyle 5 teğmen ordudan ihraç edildi.

Evrensel'i Takip Et